Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1042
Sağlıklı Yaşam
“Organik Beslenmeye Mucizevi Bir Anlam Yüklenilmemeli”
Farklı beslenme çeşitleri ve diyetler dönem dönem popülerleşiyor. Sağlıklı yaşam ve beslenme anlayışı çerçevesinde ise organik ürünlere ve organik beslenme konusuna yoğun bir ilgi var. Uzman Diyetisyen Dilara Koçak bu ilgi için, “Tek bir besine veya besin grubuna mucizevi bir anlam yüklemek imkansız. Sağlıklı beslenmek için beş temel besin grubu gün içinde yeterli ve dengeli şekilde tüketilmeli.” diyor.
Uzun ve sağlıklı bir yaşam arayışı, farklı beslenme modelleri, besin çeşitliliği ve tercihlerini de tartışılır hale getirdi. Bu çerçevede organik besinler, organik beslenme ve bunların sağlığa etkileri de en çok merak edilen konuların başında geliyor. Kafalardaki soru işaretlerini gidermek adına Uzman Diyetisyen Dilara Koçak’la aydınlatıcı bir söyleşi gerçekleştirdik. Beslenme konusundaki çalışmalarının yanı sıra “Gezegen hasta, toprak hasta, hava hasta, su hasta” sloganıyla farkındalık oluşturma çalışmalarına da imza atan Dilara Koçak, “Bir besini tüketirken sadece bize olan fayda veya zararını değil, gezegene olan etkilerini de düşünmek gerekir.” diyerek beslenme konusuna farklı bir açıdan yaklaşıyor.
Özellikle son yıllarda sıkça duyduğumuz organik besin ve organik beslenme kavramlarını sizden dinleyebilir miyiz?
Organik besin, hem yetiştirilmesinde hem de işlenmesinde yalnızca doğal maddeler kullanılan besinleri ifade eder. Yani bir besine organik diyorsak hiç bir şekilde yapay kimyasallar, hormonlar, antibiyotikler gibi katkı maddeleri içermemesi gerekiyor. Aslında organik terimi o besinin nasıl üretildiğini bize anlatıyor. Organik beslenmeyi de tamamen bu besinlere dayalı beslenme düzeni olarak düşünebiliriz.
Organik besinler daha mı sağlıklı?
Elbette besinlerin içeriğindeki katkı maddesi miktarı arttıkça sağlık konusundaki soru işaretleri de artıyor. Burada önemli olan organik besleneceğiz derken geleneklerimizden, geleneksel besinlerimizden vazgeçmemek. Geleneksel besinlerin birçoğu da organik olarak üretilebilir.
“BESLENME İLE TEDAVİ EDİLEN ONLARCA HASTALIK VAR”
Beslenme ve hastalıklar arasında nasıl bir ilişki var?
Beslenme; günümüzde daha çok zayıflama ve kilo vermeyle gündeme gelse de, bu işimizin sadece çok küçük bir parçası diyebilirim. Beslenme ile tedavi edilen onlarca hastalık ve gerek beslenme yetersizliği gerekse aşırı beslenme dolayısıyla ortaya çıkan sağlık sorunları işimizin en önemli parçalarından. Hipokrat yıllar önce, “İlaçlar gıdanız değil, gıdalar ilacınız olsun.” demiştir. Birçok besin var ki içerdikleri besin ögeleri, fizyolojik aktif bileşenler ile sağlıklı beslenmemize katkıda bulunur. Aynı zamanda, hastalık riskini azaltıcı potansiyel etki gösterirler. Bunun yanı sıra besin içeriği açısından yetersiz ve kalitesiz beslenmenin başta obezite olmak üzere, diyabet, hipertansiyon gibi birçok kronik hastalığı tetiklediğini de unutmamak gerekiyor.
İYİ TARIM, AİLE ÇİFTÇİLİĞİ VE GELENEKSEL YÖNTEMLER
Daha sağlıklı bir yaşam için organik beslenme bir çözüm mü? Beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak oluşan kalp-damar hastalıkları, tansiyon, diyabet ve kanser gibi hastalıkların önlenmesinde organik beslenmenin rolü nedir?
Organik beslenmenin tek başına bir çözüm olduğunu söylemek doğru olmaz. Organik besinler bütçe açısından zorlayıcı olabiliyor ve herkesin her zaman organik besine erişimi olamayabiliyor. Bu noktada ben, olabildiğince iyi tarım, aile çiftçiliği ve geleneksel yöntemlerle doğal beslenmeyi savunuyorum. Katkı maddesi ve yoğun koruyucu içeren, paketli ürünleri mümkün olduğunca hayatımızdan uzaklaştırmamız gerekiyor. Olabildiğince doğal ve sağlıklı bir beslenme modeliyle birçok hastalığa karşı koruyucu bir siper elde edebiliriz.
Organik beslenme ile dengeli beslenme arasındaki doğal ilişki nasıl kurulmalı?
Sağlık için faydalı da olsa her besin kalori içeriyor ve maalesef her besinin fazlası vücudumuzda yağ olarak depolanıyor. Yani üzgünüm ama organik ve doğal beslenerek de kilo alabilirsiniz. Bu konuda bir dengeyi göz önünde bulundurmak gerekiyor. Tek bir besine veya besin grubuna “mucizevi” bir anlam yüklemek imkansız. Sağlıklı beslenmenin beş temel besin grubu vardır: süt, et, sebze ve meyve, tahıl ve yağ grupları. Gün içinde hepsinden yeterli ve dengeli şekilde alıyorsanız sağlıklı ve dengeli besleniyorsunuz demektir.
DÖNEMLİK POPÜLER DİYETLER
Son yıllarda organik ürünler ve beslenme konularına yoğun bir ilgi var. Bireylerde bu ilgiyi oluşturan faktörler sizce neler?
Son yıllarda sağlıklı beslenmeye olan ilginin arttığı bir gerçek. Çünkü artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Dijital ve sosyal medyada ihtiyacınız olan her bilgi neredeyse var ve çok hızlı yayılıyor. Dönem dönem birçok beslenme düzeni veya diyet popüler oluyor. Bu konuda doğru bilgiyi doğru kaynaktan aldığınızdan emin olmak son derece önemli. Yıllardır üzerinde durduğum bir kavram olan iyi yaşam ve sağlıklı beslenmenin herkesin odağında olması beni de mutlu ediyor, fakat bir o kadar da endişelendiriyor. Son zamanlarda uzman olmadığı halde bu konuda konuşanlar kadar bilgisi olmadığı halde konuşanların da sayısı artıyor. Ne yazık ki bu bilgi kirliliği en çok bireylerin zarar görmesine sebep oluyor. Alanında uzman olmayan kişilerin söylemlerine kulak asmamak ve bilinçli olmak çok önemli.
Organik besinlerin geleneksel besinlere göre daha fazla Omega-3 içerdiği belirtiliyor. Omega-3’ün faydaları nelerdir?
Organik ürünün daha fazla Omega-3 içerdiği ile ilgili bilimsel veriler biraz tartışmalı. Kesin bir şey söylemek zor. Omega-3 vücudumuz tarafından yapılamayan ve dışarıdan alınması gereken doymamış yağ asididir. DHA ve EPA yağ asitleri olmak üzere ikiye ayrılır. Bu yağ asitleri kalp ve damar hastalıkları, depresyon, kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları gibi bazı hastalıkların önlenmesinde ve tedavi edilmesinde önemli bir rol oynar. Hücrelerimizin en iyi seviyede çalışmasını sağlar. Yapılan araştırmalar haftada üç kez Omega-3 açısından zengin balık tüketiminin depresyonu dahi önleyebileceğini gösteriyor.
“GEZEGEN DİYETİ” MODELİ
Organik beslenme konusunda okuyucularımıza hangi diyet modelini önerirsiniz?
Benim son yıllarda çokça üzerinde durduğum ve her fırsatta vurguladığım diyet modeli “Sürdürülebilir Beslenme” ve “Gezegen Diyeti”. Çünkü artık ağzımıza attığımız her bir lokmada sadece kendimizi değil, gezegenimizi de düşünmemiz gerekiyor. Beslenme programlarında bugüne kadar hep yeterli ve dengeli beslenmeye ve besinlerin sağlık faydalarına odaklandık. Fakat artık besinlere sağlık faydalarından çok daha fazla anlamlar yüklememiz gerekiyor. Bir besini tüketirken sadece bize olan fayda veya zararını değil, gezegene olan etkilerini de düşünmek önemli. Bu sebeple doğal ve organik besinler seçerken de kendi ülkemizden kendi yöremizden gelen besinleri tercih etmenin önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Uzaktan gelen besinlerin karbon ayak izi ve su ayak izini düşündüğümüzde doğaya olan maliyeti fazlasıyla artıyor. Geleneklerimize döndüğümüzde ve doğala yöneldiğimizde aslında hem doğamıza hem bedenimize hem de geleceğimize sahip çıkabileceğimizi hatırlamalıyız.
HER “ORGANİK” ÜRÜN ORGANİK MİDİR?
Raflarda ve tezgahlarda organik etiketiyle çok fazla ürün görülmeye başlandı. Organik ürünlerin etiketlenmesinin önemi ve güvenilirliği için neler söylersiniz?
Bu konuda etiket okumanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Çünkü ürünlerin üzerinde yazan ‘’natürel, katkısız, bio, eko, doğal” gibi bazı ifadeler her zaman o ürünün organik olduğu anlamına gelmeyebiliyor. Ürünün üzerinde organik etiketinin olması o ürünün organik bir ürün olduğu anlamına gelmiyor. Organik ürün seçerken üzerinde mutlaka Organik Tarım Mevzuatı’na uygun olarak üretilmiş olduğunun bilgisi ve organik tarım logosu görmemiz gerekiyor. Elbette bununla da bitmiyor. Ürünün içindekiler bilgisi, üretim yeri, üretim ve son kullanma tarihi gibi birçok bilgi de etikette bulunmalı.
BİTKİSEL KAYNAKLI BESİNLER TERCİH EDİLMELİ
Organik beslenmede hayvansal ve bitkisel proteinlerin tüketilmesinde hangisi tercih edilmeli? Neden?
Her ikisinin de bir denge halinde olması gerektiğini düşünüyorum. Az önce de bahsettiğim gezegen diyeti ve sürdürülebilir beslenme göz önünde bulundurulduğunda, hayvansal kaynaklı besinlerin yerini biraz daha bitkisel kaynaklı besinler alıyor diyebilirim. Çünkü her besinin doğaya maliyeti farklı. Örneğin bir kilogram tahıl üretilmesi için 1500 litre su gerekirken bir kilogram et üretilmesi için 15 bin litre su gerekiyor. Yani ihtiyacımızdan fazla hayvansal kaynaklı beslenerek sadece vücudumuza değil, doğaya da zarar verebiliyoruz. Hem kendimizin hem de dünyamızın iyiliği için bitkisel protein kaynakları olan kuru baklagillere daha fazla ağırlık vermek, sebze, meyve, tahıl ve yağlı tohum tüketimini artırmak daha doğru bir beslenme davranışı olacaktır.
TARIM İLAÇLARININ ZARARLARI
Tarımda kullanılan ilaçlar, insan vücuduna ve sağlığına ne tür zararlar veriyor?
Pestisitler (tarım zehirleri) tarımsal üretimde kullanılan toksik etkili kimyasal maddelerdir. Dolayısıyla gıdalarda da kalıntı bırakabilir. Kalıntılı ürünlerin yenmesi, alınan zehrin dozuna bağlı olarak, akut ya da kronik, çeşitli sağlık zararlarına neden olabiliyor. Kısırlık, üreme sağlığı bozukluları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Bu kapsamda Buğday Derneği’nin Avrupa Birliği iş birliğinde gerçekleştirdiği Zehirsiz Sofralar Projesi’ni beğeniyor ve destekliyorum.
Koronavirüs pandemisi ile bir kez daha görüldü ki sağlık tüm insanlığın en önemli gündem maddesi. Bu dönemin sizce organik ürünlere ve beslenme tarzına yönelmede nasıl bir etkisi oldu?
Haklısınız, yıllardır üzerinde durduğumuz sağlıklı beslenme konusu koronavirüs döneminde çok daha fazla gündeme geldi. Özellikle bu dönemde birçok kişi bağışıklık sistemini güçlendiren ve virüslerden koruma sağlayan mucizevi besinler aradı ve aramaya da devam ediyor. Organik ürünler de elbette bu dönemde daha sağlıklı beslenebilmek, bağışıklık sistemini destekleyebilmek için tercih edilenlerin başında geliyor. Ancak bağışıklık sistemini güçlendiren tek bir besin veya uygulama ne yazık ki yok. İyi yaşam ve beslenme kocaman bir bütün ve güçlü bir bağışıklık sistemi de bu bütünün devamlılığı sayesinde olur.
DİLARA KOÇAK KİMDİR?
Dilara Koçak, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü mezunudur. Yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamlayarak uzman unvanını almıştır. 2003-2004 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nde çeşitli hastanelerde bulunmuş ve burada edindiği tecrübe ile Mezura Kliniğini kurmuştur. Bireysel beslenme danışmanlığı ve diyet tedavisi hizmetlerine ilave olarak Coorporate Wellness uygulamasının Türkiye’deki öncüsüdür. Yıllardır birey beslenmesi üzerine çalışan Dilara Koçak, son yıllarda odağına gezegeni beslemeyi de almıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Sıfır Atık Sıfır Açlık proje destekçisi olarak birçok proje gerçekleştirmiştir. Koçak, FAO’nun 2011 yılında başlattığı “Save Food: Gıda Kayıp ve İsraflarının Azaltılması Küresel Girişimi”nin devam projesi olan, 2020 Mayıs ayında lansmanı gerçekleştirilen FAO ve Tarım Orman Bakanlığı iş birliğinde “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” kampanyasının aktif destekçisi olarak çalışmalarına devam ediyor. “İyi Yaşam Günlüğü” çalışması ilk olarak 2005 yılında yayımlanmaya başlanmış olup, değişen konu ve içeriğiyle 12 yıldır sağlığına önem verenler tarafından takip ediliyor. Koçak’ın 2007 yılında “Dilara Koçak ile İyi Yaşam”, 2009 yılında “Afiyetle Diyet” ve 2015 yılında “Afiyetle Diyet Tarifleri” kitapları yayımlanmıştır. Çeşitli dergilerde yazıları yayınlanan Koçak, çeşitli televizyon kanalarında iyi yaşam ve beslenme konularında programlar hazırlayıp sunmuştur.