
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
Araştırmalar, stres ve psikolojik problemlerin beslenme şeklini, beslenme şeklinin de psikolojiyi etkilediğini gösteriyor. Peki, bu karşılıklı etkileşim nasıl oluyor? Konuyu, yeme bozuklukları, psikiyatrik hastalıklar ve bağımlılıklarda beslenme konularıyla ilgili eğitimler veren Uzman Diyetisyen Yeşim Nurdan Özkorucuklu ile konuştuk.
Yeme bozukluğu ne anlama geliyor? Daha çok hangi yaş grubunda görülüyor?
Yeme bozukluğu, fiziksel ve psikolojik işlevleri önemli ölçüde etkileyen, kronik seyir gösterip yaşamı tehdit edebilen, uygunsuz yeme veya yeme ile ilgili davranışlarla karakterize zihinsel bozukluklardır. Görülme sıklıkları bölgeye, kültüre göre değişse de yeme bozukluklarının dünyanın her yerinde ortak özelliği psikiyatrik bozuklukların önemli bir kısmını oluşturmasıdır. Yaygın olarak 15-19 yaş grubunda görülmekte ve kadınlar yüksek risk grubu içerisinde yer almaktadır.
Stres ve yeme bozuklukları arasında bir ilişki var mı? “Sürekli yiyorum çünkü çok stresliyim.” söyleminin gerçeklik payı nedir?
Stresle birlikte, stres hormonu olarak da bilinen kortizol yüksek düzeyde salgılanarak tuzlu, tatlı ve yağlı gıdaları yeme isteğini artırır. Hayatımızda kontrolsüz stres ne kadar fazla olursa, duygusal rahatlama için bu tür yiyecekleri de o kadar çok tüketiriz. Yemek yeme isteğimizi tetikleyen en önemli faktör haz duygusudur. Beyin ödül sisteminde belirli davranışlar sergilendiğinde ya da gıdalar tüketildiğinde dopamin ve seratonin hormonlarının salgılanmasını sağlayarak mutluluk duygusu yaratır. Haz ve mutluluk duygusundaki artış, olumsuz duygularda bizi, yeme davranışını tekrar etmeye yönlendirir. “Sürekli yiyorum çünkü çok stresliyim.” cümlesini söyleyen kişilerin dopamin ve seratonini arasında dengesizlik olabileceği düşünülmektedir.
Günlük streslerin üstüne, bir yılı aşkın süredir yaşadığımız pandemi sürecinin de eklenmesi yeme bozukluklarını nasıl etkiledi? Bu dönemde yeme bozukluklarında gözle görülür bir artış söz konusu mudur?
Şunu net olarak söyleyebilirim ki, yeme bozukluğu tanısı ile takip ettiğim danışan sayısı pandemi döneminde artmıştır. İlgi alanlarının daralması, farklı aktivitelere yönelememe, yalnızlaşma, iş kaybı, tüm aile bireylerinin bir arada olması (aile dinamikleri önemli), beden ile ilgili uğraşıların artması ile evde aşırı egzersiz yapma eğilimleri, tek uğraş noktalarının yemek yeme ya da yememe olması bu artışın nedenleri olarak gösterilebilir.
Pandemi döneminde, evden çalışma sisteminin yaygınlaşması, ofiste çalışmaya kıyasla yiyeceklere kolay erişim sağlanması yeme bozukluklarının artışına neden oluyor mu?
Yeme bozukluklarında genellikle danışanlar sosyalleşmekten kaçınırlar. Yalnız yemek yemeyi tercih ederler. Yemek yemeyi aile ya da arkadaşlarla bir araya gelmek için kullanmak istemezler. Bu yüzden ofis ortamından ayrı kalmak, istedikleri ortamı onlara sunmakta ve kısıtlayıcı yeme ya da tıkınırcasına yeme davranışlarını gerçekleştirmek için tetikleyici olabilmektedir.
Pandemi sürecinin uzaması, vaka sayılarının yüksekliği, yakınların kayıpları gibi hususlar, umutsuzluk duygusunu tetikledikçe sürekli evde olmak, yakınlarımızla görüşememek, sosyalleşememek nedeniyle yeme bozukluğu daha fazla tetiklenmiş oluyor mu?
Bu soruya kesinlikle evet yanıtını verebilirim. Yeme bozukluğu olan danışanlarda stres, depresyon gibi olumsuz durumlarla baş edememe onları aşırı yemeye iten en büyük nedenlerden biri olduğu için, pandemi sürecinin yaratmış olduğu kaygı, kendisine ve sevdiklerine zarar gelme ihtimali zaten yer almaktan hoşlanmadıkları sosyal hayattan iyice uzaklaştırıyor. Bu da yalnız başına ve daha çok ya da daha kısıtlayıcı yemelerine neden olabilmektedir. Bu kişiler bir kısır döngü içerisine girebilmektedir.
Bu dönemi en az hasarla nasıl atlatabiliriz? Duygusal yeme davranışını nasıl engelleyebiliriz? Doğru beslenmeyle ilgili neler yapabiliriz?
Her bir duygunun tetikleyicileri ve yatıştırılma yolları vardır. Yemek bu duyguları iyileştirmeyecektir. Kısa bir süre için yatıştırabilir, sizi uzaklaştırabilir ama çözüm sağlamaz. Aksine duygusal açlık sebebi ile yediğiniz her şeyden sonra kendinizi daha da kötü hisseder ve pişmanlık duygusu ile birlikte sizi yemeye iten sebebe bir de aşırı yemenizin huzursuzluğunu eklemiş olursunuz. Duygusal yemenin farkında olun ve sizi bu davranışa iten şeyin ne olduğunu anlamaya çalışın. Aç olduğunuzda alışveriş yapmaktan kaçının, kendinize bir liste yapın ve bu listenin dışına çıkmamaya özen gösterin. Yemek yerken farkında olarak tüm duyularınızı yemeğe getirin. Küçük ısırıklar alın. Ağzınız dolmadığı zaman yiyecekleri tamamen tatmak, tadını almak daha kolaydır. Duygularınızdan bir an için uzaklaşmaya ve yemek yerine yürüyüşe çıkmak, kısa süreli bir uyku, bir arkadaşla sohbet etmek gibi daha eğlenceli bir aktiviteye dahil olmaya çalışın. Besinlerle aranıza yasaklar koymayın. Kısıtlanan her besin sonrasında daha büyük bir arzu ile büyük porsiyonlarda yemeye sebebiyet verebilir. Midenizi ve duygularınızı aç bırakmayın, tıkınırcasına da doyurmayın. İkisini de doğru besinlerle, doğru zamanda, doğru miktarda besleyin.
Özellikle aşırı yeme isteği sorunu olanlar için, nasıl bir öneride bulunursunuz? Sağlıklı atıştırmalıklar listesi çıkarılabilir mi?
Saatleri belli, toplam altı öğün beslenmeyi önceden planlayın. Yemek için açlık ve yemek dürtüsü ile değil plana uyarak devam edin. Yiyecekleri önceden belirleyin, bu kontrolü artırır ve zihnin yiyecekle meşguliyetini azaltır. Beslenme planı katı olmamalıdır. Çünkü bu, zihnin öğünlerde “Asla yemem.” diye belirttiğimiz yiyecekle meşgul olmasına neden olur. Aslalar tüketildiği takdirde bu durum kaygı ve suçluluk duyguları yaratır. Kişinin yeme şeklini ve sosyal hayatını sınırlar. Planlanan öğünleri atlamadığınızdan emin olun, öğünler dışında ekstra yemek yememeye özen gösterin. Öğünlerin arasının dört saatten fazla olmamasına dikkat edin. Öğünler dışında yeme isteği olan danışanlar iki stratejiden faydalanabilirler: Birincisi, yeme davranışı dışında yürüyüş yapmak, film izlemek gibi bir başka aktiviteyle vakit geçirmeleri önerilir. İkinci olarak ise, yeme isteği oluştuğunda ve zihin bunun üzerine odaklandığında, danışanların kendilerine bunun “geçici bir istek” olduğunu hatırlatmaları önerilir. Ayrıca, açlık duygusunun su içerek, havuç, salatalık, elma gibi ısırarak yenilen, kalorisi düşük yiyecekler ve sağlıklı atıştırmalıklar ile ötelenmesi denenebilir.
Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünü 2010 yılında tam burslu olarak kazandı. Danışanlarına bütüncül yaklaşabilmek, farmakoloji, anatomi ve fizyolojinin teorisini ve tecrübesini beslenme bilimiyle birleştirmek için 2011 yılında, Yeditepe Üniversitesi Hemşirelik bölümünde çift ana dal yaptı. 2018 yılında “Üniversite Öğrencilerinde Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi, Kalsiyumun Antropometrik Ölçümlerle İlişkisi” adlı tez çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlayarak uzmanlık unvanını aldı. Meslek hayatına, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım ünitesinde shift hemşire olarak ve yatan hastaların beslenme durumlarının değerlendirilmesi ve hastalığa özgü beslenmeleri ile ilgilenerek başladı. Hastanenin Nutrisyon Kurulu’nda görev aldı. Kendini enteral ve parenteral beslenme alanında geliştirdi. Eş zamanlı olarak da Derman Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Polikliniği’nde hasta takibi yaptı. Özkorucuklu, 2018 yılından bu yana ise Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nde uzman diyetisyen olarak görev yapıyor.