Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1047
Bağımlılık
Pandemi Sürecinde Kaygı Bozukluğu Arttı
Klinik Psikolog Hümeyra Ergül, bazı kişilerin anksiyete bozukluğunun oluşturduğu olumsuz duygulardan kaçınmak için alkol veya benzeri zararlı maddelere başvurduğunu belirterek “Kişinin kaygıdan kurtulmak için başladığı bağımlılık yapıcı maddenin kendisi kaygı ve korkuya neden olacak sonuçlar doğurabilir.” diyor.
Anksiyete günümüzde pek çok kişinin canını sıkan rahatsızlıklardan biri. Klinik Psikolog Hümeyra Ergül, anksiyete diğer adıyla kaygı bozukluklarının aşırı korku ve kaygı ile giden davranışsal bozuklukları kapsadığını belirtiyor. Korkunun, gerçek korkutucu bir olay karşısında ya da korkulacak bir durum algısının doğması durumunda gösterilen duygusal bir tepki olduğunu; kaygının ise, gelecekte olabilecek göz korkutucu bir olayı bekleme durumu olduğunu belirten Klinik Psikolog Hümeyra Ergül ile anksiyete bozukluğunu konuştuk.
“KİŞİ KAYGIDAN KURTULMAK İÇİN MADDEYE BAŞVURABİLİR”
Hümeyra Ergül, anksiyete bozukluklarının bir üst başlık olduğunu belirterek, “Ayrılma kaygısı bozukluğu, seçici konuşmazlık, ayrılık anksiyetesi, özgül fobi (uçağa binme, yükseklik, hayvan, iğne yapılması, kan görme korkuları gibi), sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu gibi alt başlıkları olan bir kümedir.” diyor. Kişinin sadece bir değil birden fazla anksiyete bozukluğundan muzdarip olabileceğini dile getiren Kinik Psikolog Ergül sözlerine şöyle devam ediyor: “Kişiler anksiyete bozukluğunun oluşturduğu olumsuz duygulardan kaçınmak, özellikle sosyal anksiyetenin meydana getirdiği çekingenliğin üstesinden gelebilmek için alkol veya cesaret artıran diğer maddelere başvurabilir. Bu aslında, kişinin kendi kendine tedavi yolu arayışıdır ve işe yaradığını fark edince tekrar tekrar yapmaya başlar. Bu da bağımlılığa giden bir yol olabilir. Madalyonun diğer yüzü ise, maddenin yol açtığı kaygı bozukluğudur. Maddenin yoksunluğu, eksikliği ya da aldıktan sonra gelişen panik ataklar ile kaygının hakim olduğu bir görünümdür. Yani kişinin kaygıdan kurtulmak için başladığı bağımlılık yapıcı maddenin kendisi kaygı ve korkuya neden olacak sonuçlar doğurabilir.”
“PANDEMİ İÇİN TOPLUMSAL BİR TRAVMA DİYEBİLİRİZ”
Pandemi sürecinde anksiyete bozukluklarında bir artış olduğunu gözlemlediğini dile getiren Klinik Psikolog Hümeyra Ergül sözlerini şöyle sürdürüyor: “Pandemi var olan bozuklukların şiddetini artırdığı gibi tetikleyici bir unsur da oldu. Yani bugüne kadar herhangi bir ruhsal sorun yaşamayan kişilerde sorunların başladığına şahitlik ettim. Stresin önemli bir tetikleyici olduğunu biliyoruz. Pandemi için toplumsal bir travma diyebiliriz. Özellikle belirsizliğe tahammülsüzlük tüm anksiyete bozukluklarında bulunuyor. Dolayısıyla tamamen belirsizliklerle dolu pandemi dönemi, özellikle panik bozukluk ve yaygın anksiyete bozukluğu gibi sorunları artırıcı bir etki oluşturuyor.” Sosyal anksiyete bozukluğu ya da diğer ifadeyle sosyal fobinin anksiyete bozukluğu çatısı altında bir tür, bir alt başlık olduğunu vurgulayan Ergül şöyle devam ediyor: “Kişinin, başkaları tarafından değerlendirilebileceğini düşündüğü durumlarda, toplumsal etkileşimlerde yoğun korku ve kaygı duymasıdır. Bu durum işlevsellikte düşmeye neden olur.”
“SOSYAL ANKSİYETE KİŞİNİN HAYATINI BÜYÜK ÖLÇÜDE ETKİLİYOR”
Sosyal anksiyetede kaçınılan durumların çoğunlukla; yeni biriyle tanışma, yabancı bir sosyal ortama yalnız başına girme, kişinin yerken-içerken gözlenebileceği, başkalarının önünde bir etkinlikte bulunduğu, performans gösterdiği durumlar olduğunu kaydeden Ergül, “Bu zorlanılan durumlar; aksi fikir söyleme, haklarını savunma, flörtü başlatma ve sürdürme, tek başına restoranda yemek yeme, beğenmediği bir şeyi satıcının ısrarı ile satın alma, değişime, iadeye gitme, sunum yapma, sınava girme de olabilir. Kişi çoğunlukla bu durumlardan ya kaçınır ya da maruz kaldığında durumun yarattığı sıkıntıyı azaltmak için birtakım güvenlik davranışları sergiler.
Bu davranışlar; restoranda en görünmeyen köşeyi seçmek, sınıfta en arka sıraya oturmak, alışverişe ya da yabancı sosyal ortamlara giderken yanında birilerini bulundurmak gibi olabilir. Kişinin hayatının büyük ölçüde etkilendiği ve işlevselliğinin düştüğü önemli bir bozukluktur.” diyor.
“AİLELERE DÜŞEN GÖREV DESTEK OLMAKTIR”
Anksiyete bozukluklarının tedavisinin psikoterapi, ilaç ya da kombine tedavi yani hem ilaç hem de psikoterapinin beraber yürütülmesi ile yapıldığını vurgulayan Klinik Psikolog Hümeyra Ergül sözlerini şöyle tamamlıyor: “Duruma göre hangisinin daha uygun olacağını uzman kişi; psikiyatr, klinik psikolog yani psikoterapist belirler. Kombine tedavi olacak ise klinik psikolog danışanı psikiyatra yönlendirir ve bir ekip çalışmasıyla tedavi yürütülür. Danışanın başvurduğu kişi psikiyatr aynı zamanda psikoterapist ise tedavi tek kişi ile de yürütülebilir. Bu noktada ailelere düşen, tedavi süresince destek olmalarıdır. Eleştiri, baskı gibi davranışların azalmasının da sürece olumlu katkısı olur. Hepimizin hayatında bir veya birden fazla yoğun korku ve kaygı hissettiğimiz dönemler olabilir. Bir durumu bozukluk olarak sınıflandırmamız için işlevsellikte düşmeye neden olmalıdır. Bütün hastalıklar spektrumal değerlendirilir. Hayatımızı önemli ölçüde etkilemiyorsa bozukluk olarak değerlendirilmeyebilir."
HÜMEYRA ERGÜL KİMDİR?
Klinik Psikolog Hümeyra Ergül, 2006 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldu. Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nın ardından, İstanbul Ticaret Üniversitesinde Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Tezli Yüksek Lisans Programı’nı tamamladı. Halen İbn Haldun Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora Programı’nda tez döneminde olan Ergül, çalışmalarında Bilişsel Davranışçı Terapi, Gottman Çift Terapisi, Sanal Gerçeklik ile Terapi, Pozitif Psikoterapi kullanıyor.