
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Alkol kullanımı ve bağımlılığı, sağlıktan ekonomiye, adaletten toplumsal sorunlara kadar pek çok olumsuz etkiye neden oluyor. Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi ve Küresel Alkol Politikaları Birliği (GAPA) Danışma Kurulu üyesi Doç. Dr. Perihan Torun ile dünyada ve Türkiye’deki güncel alkol tüketim rakamlarını, alkol karşıtı politikaları konuştuk. Dünya Sağlık Örgütünün ve Yeşilay’ın çalışmaları hakkında bilgi aldık.
Dünyada ve Türkiye’de alkol tüketimine ilişkin güncel veriler hakkında bilgi verir misiniz?
Öncelikle alkol konusunu gündeme taşıdığınız için teşekkür etmek isterim. Son yıllarda dünyada alkol tüketim miktarlarına baktığımızda, pandemi öncesi dönemde kişi başı alkol tüketimi 2010 ve 2013 yılları arasında artış göstermekte iken, sonrasında 2018’e kadar bir miktar düşüş eğilimi göstermiştir ve 2019 yılında tekrar bir miktar artmıştır. Toplamda bakıldığında ise, tüm girişimlere rağmen alkol tüketiminin 2010 ve 2019 arasında yalnızca %5’ten az bir düşüş gösterdiği tespit edilmiştir. Sağlık sorunlarına yol açan risk faktörlerinin önem sıralamasında tütün de alkol de giderek yükselmektedir. Bu arada, dünyada alkol kullanmayan büyük bir nüfusun varlığına da dikkat çekmek isterim. 2019’da 15 yaş ve üzeri dünya nüfusunun %56’sı son 12 ayda alkol kullanmamıştı ki bu oran uzun yıllardır pek değişmeden devam etmektedir. Son yıllarda dikkatleri çeken ve sevindirici bir durum ise özellikle gelir düzeyi yüksek ülkelerde gençlerin alkol kullanımından uzaklaşmaları olmuştur. Bu durumun nedenleri araştırıldığında; gençlerin yüz yüze iletişimden uzaklaşmaları, sağlıklarını korumaya ilgi duymaları ve ayrıca esrara yönelmeleri gibi hem olumlu hem de olumsuz nedenler ileri sürülmüştür.
Pandemi, küresel alkol kullanımı üzerine önemli etkiler yapmıştır ve başlangıçta tüketimde %10 kadar bir azalma gözlenmiştir. Fakat tüketimde değişim ülkelere ve toplum gruplarına göre farklılık göstermiş, hatta bazen artış şeklinde de olmuştur. Türkiye’de alkol tüketimiyle ilgili ulusal rakamlar, toplumun büyük çoğunluğunun alkol tüketmediğine işaret etmektedir. 2023 yılında yapılan ulusal hane halkı sağlık araştırmasında 15 yaş ve üzeri erkeklerin %15,1’inin kadınların ise %5,4’ünün son bir ayda alkol tüketmiş olduğu bulunmuştur. 2022 yılında yürütülen diğer bir ulusal çalışmada ise son 12 ayda alkol tüketen erkeklerin %18,4 kadınların ise %5,9 oranında olduğu bulunmuş ve bu rakamların 2019 yılına göre düşüş gösterdiği gözlenmiştir. Diğer taraftan, alkollü içecek satış rakamlarına baktığımızda, satışlarda pandemi başlangıcındaki düşüş, sonrasında özellikle bira ve viski tüketiminde olmak üzere artışa dönüşmüştür. Satılan alkol miktarına bakıldığında Türkiye’de alkol tüketen kişi yüzdesinin aslında daha fazla olduğunu, fakat kişilerin bu durumu bildirmediğini söyleyebiliriz. Dünya Sağlık Örgütü de raporunda bu konuya değinmiş ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde anket çalışmalarında elde edilen alkol kullanıcı yüzdesinin gerçek rakamlardan düşük olma durumuna dikkat çekmiştir.
Özetle; küresel nüfusun yarısından fazlası alkol tüketmemektedir ve tüketenlerde durum göreceli olarak stabildir yorumu yapılabilir. Türkiye’de nüfusun ne kadarının alkol tükettiği konusunda güvenilir rakamlarımız olduğunu söylemek zor ama daha güvenilir rakamlar olan satış rakamlarında görülen artış ya içenlerin daha çok içmeye başladıklarını ya da çok sayıda yeni alkol kullanıcısının ortaya çıktığını düşündürmektedir.
“ALKOL; TÜKETENE, ÇEVRESİNE VE ÜLKEYE ZARAR VERİYOR”
Alkol tüketim verileri ışığında alkol kullanımı /bağımlılığı bireyi ve toplumu nasıl etkiliyor?
Alkolün bağımlılık yapıcı özellikleri olan psikoaktif bir madde olduğunu biliyoruz. Fakat, alkolün yalnızca bağımlılığını bir sorun olarak görmek yeterli değildir. Dolayısıyla sorunuzda sadece alkol bağımlılığını değil kullanımını da sormuş olmanız çok yerinde. Son yıllarda yürütülen çalışmalar, alkolün herhangi bir miktarda tüketiminin sağlık üzerine olumsuz etkilerini göstermiştir. Alkolün ruhsal bozukluklar, çeşitli kanser türleri, karaciğer ve kalp damar hastalıklarıyla ve tüberküloz ve HIV/AIDS gibi bulaşıcı hastalık riskindeki artışla nedensel ilişkileri olduğu gösterilmiştir.
Alkol kullanımının etkisi yalnızca sağlık sorunlarıyla sınırlı değildir; adalet sektöründeki maliyetler, iş gücü verimliliğinde azalma ve işsizlikten kaynaklanan maliyetler ve çekilen sıkıntılara atfedilen maliyetlerle ilgili önemli sosyal ve ekonomik kayıplar da vurgulanmaktadır. Alkol kullanımı; aile üyeleri, arkadaşlar ve diğer sosyal çevre gibi kullananlar dışındaki kişilere de zarar verebilir. Bu tür zararlardan en dramatikleri trafik kazaları ve alkol kullanan annenin bebeğinde görülen gelişme sorunlarıdır. Başkalarına verilen zararlar bazen çok somut (örneğin yaralanmalar veya hasar), bazen de daha az somut (örneğin taciz edilmek veya hakarete uğramak veya tehdit altında hissetmek gibi) olabilir.
Burada alkolün, gençlerin gelişmekte olan beynine yaptığı olumsuz etkiyi de vurgulamak isterim. Gençler başlangıçta alkolden oluşan zararları daha az hissedebilirler. Fakat alkolün genç beyninde hafıza sorunlarına ve beynin bazı bölgelerinde küçülmelere yol açtığı bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Dolayısıyla; alkolün zararları alkolü tüketene, çevresine ve ülkeye olmak üzere farklı seviyelerde olabilmektedir ve gençlerin alkol tüketimi her seviyede daha yıkıcı olabilmektedir.
“ALKOL İÇİN DE BİR KÜRESEL SÖZLEŞME GÜNDEMDE”
Ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanan alkol tüketimini önlemek ve azaltmak için küresel düzeyde uygulanan politikalar nelerdir?
Alkol, uluslararası düzeyde yasal olarak bağlayıcı düzenleyici araçlarla kontrol edilmeyen, küresel sağlık üzerinde önemli etkisi olan, tek psikoaktif ve bağımlılık yapan madde olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, alkolün uluslararası dağıtımı, satışı ve pazarlaması kontrol altında değildir ve ticari çıkarların etkisine açıktır. Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi benzeri küresel bir sözleşmenin alkol için de uygulanması daima gündemde olmakla birlikte, henüz tüm ülkeler tarafından desteklenmemektedir. Danışma Kurulu üyesi olduğum Küresel Alkol Politikaları Birliği GAPA, bu tür bir küresel sözleşmenin gündemde tutulması için mücadele etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü alkole karşı etkin politikalar konusunda ülkeleri bilgilendirmekte ve uygulama için desteklemektedir. Ayrıca, ülkelerin alkol politikalarıyla ilgili durumlarını izleme amaçlı bir sistem kurmuştur. Bu bilgi sisteminden hangi ülkelerin hangi politikaları uygulamakta olduğunu takip edebilmekteyiz.
2019 yılında ülkelerin yalnızca %56'sında ulusal alkol politikaları yürürlükteydi. Dünya nüfusunun neredeyse tamamının alkol tüketim vergisi uygulayan ülkelerde yaşamakta olduğunu iliyoruz. Fakat, internette ve sosyal medyada alkol reklamları, alkol pazarlamasının en hızlı büyüyen segmenti olup büyük ölçüde politikalarla düzenlenmemiştir. 2012'den bu yana, bira için asgari yasal satın alma yaşında düzenlemeler artış eğiliminde olmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası ortaklarla iş birliği içinde, 2018 yılında SAFER girişimini başlatmıştır. SAFER; küresel, bölgesel ve ülke sağlık ve kalkınma hedeflerine ve amaçlarına ulaşmak ve alkolün kullanımından kaynaklanan zararları azaltmak için sağlık ve kalkınma kazanımları sağlamak üzere geliştirilmiştir. Girişimin amacı; alkol kullanımının zararlarını azaltmak için üye devletlere alkolün zararlı kullanımını azaltma konusunda destek sağlamaktır. SAFER en etkin olduğu gösterilmiş beş grup girişim önermektedir. Bunlar; alkole ulaşımın azaltılması amacıyla kısıtlamalar, alkollü araç kullanımının engellenmesi, alkol bağımlılığının tespiti için taramaların ve tedavilerin sağlanması, alkol reklamları, sponsorluğu ve promosyonunun yasaklanması ve alkol fiyatlarının vergiler ve diğer fiyat politikaları ile yükseltilmesi.
“ALKOL KARŞITI ETKİN POLİTİKA TÜKETİMİ DÜŞÜRÜYOR”
Alkol kullanımını kısıtlamak için uygulanan politikalar ne kadar başarılı? Bu tedbirler tüketimi azaltıyor mu yoksa tam tersi bir durum mu söz konusu?
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü alkole küresel olarak öncelik verilmesi ve etkili çözümlerin uygulanması konusunda önemli kararlar almışlardır. Alkolün zararları ve bu zararı azaltmak için etkin müdahaleler hakkında yeterince bilgi sahibiyiz ve az önce belirtmiş olduğum SAFER girişimi en etkili ve en uygun maliyetli olduğu bilinen müdahalelere öncelikli olarak odaklanmaktadır.
Yapılan çalışmalar özellikle çok alkol tüketenlerde olmak üzere, ülkenin alkol politika skoru, yani uygulanan etkin politika sayısı arttıkça, tüketimin düştüğünü açıkça göstermiştir. Çok sayıda bilimsel çalışma, hem alkol kullanımına erken başlamanın yaşamın ilerleyen dönemlerinde olumsuz sonuçları artırdığını, hem de asgari yasal satın alma yaşı yasalarının gençler arasındaki tüketimi ve zararları azaltmada etkin olduğunu ortaya koymuştur. Uzaktan alkol siparişi dünya çapında hızla büyüyen ve yüksek gelirli ülkelerde yaygın olan bir durumdur fakat önlenmesi konusu maalesef henüz pek gündemde değildir. 2019'da bir grup ülke alkol şişelerine hamilelikte ve belirlenen yaşın altında alkol kullanma, alkollü araç kullanma ve/veya kanser konusunda uyarı etiketlerini uygulamakta olduğunu bildirmiştir. Özellikle kanser uyarısının etkin olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. Türkiye’de de uyarı etiketi uygulaması mevcuttur.
Düşük gelir düzeyi grubundaki ülkeler sıklıkla alkol politikalarına yetersiz kaynak ayırmakta, alkol tüketimini ve zararlarını izlemede yetersiz kalmakta ve ulusal yazılı bir alkol politikası oluşturamamaktadır, ki bu durumlar etkin alkol politikaları uygulamanın önündeki en önemli engeller ve aksaklıklar olarak bildirilmiştir.
ALKOL KONTROL STRATEJİSİNDE HEDEF TÜKETİMDE %10’LUK DÜŞÜŞ
Dünya Sağlık Örgütünün alkol kontrol stratejisi ve bu stratejiyi eyleme geçirme amacıyla hazırladığı 2022-2030 eylem planı çerçevesindeki çalışmaları ve elde edilen sonuçlara ilişkin verileri paylaşabilir misiniz?
2010 yılında onaylanan küresel alkol stratejisi; akıl sağlığı sorunları ve bulaşıcı olmayan hastalıklardan yaralanmalara ve alkole bağlı bulaşıcı hastalıklara kadar alkol tüketiminden kaynaklanan ölümleri ve sakatlıkları tümüyle azaltmaya yönelik tek küresel politika çerçevesi olmaya devam etmektedir. Bu stratejinin nasıl uygulanacağı ise eylem planında detaylandırılmıştır. Eylem planının geliştirilmesinde devletlerden ve sivil toplum kuruluşlarından görüşler alınmış fakat yapılan önerilerin uygulanmasında sorumluluk ülkelere bırakılmıştır.
Eylem planında 2030 yılına kadar gelişmelerin nasıl takip edileceği de detaylı olarak açıklanmıştır. Mesela, 2030’da 2010’la karşılaştırıldığında alkolün zararlı kullanımında %10’luk azalma hedeflenmiştir ve 2020, 2022, 2025, 2027 ve 2029/2030 rakamları kullanılarak durum izlenecektir. Ülkelerin %75’inin yazılı ve uygulanmakta olan bir ulusal alkol politikaları olması hedeflenmiştir ki bu rakam 2019’da %56 idi. Bu şekilde 11 adet hedef üzerinden hem ülkeler kendi durumlarını izleyecek, hem de küresel olarak Dünya Sağlık Örgütünün küresel alkol izleme sisteminden uluslararası karşılaştırmalar yapılabilecektir.
2024’te Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan Küresel Alkol ve Sağlık ve Madde Kullanım Bozukluğu Tedavilerinde Durum Raporu, hedefler açısından 2019/2020 ve öncesindeki durumu özetlemiştir. Bundan sonrasındaki durumu konuşmak için henüz erken, çünkü bu tür veriler biraz gecikmeli olarak yayımlanmakta.
ALKOL ENDÜSTRİSİNİN YIKICI FAALİYETLERİ
Alkol endüstrisinin yıkıcı reklam stratejilerine karşı birey ve toplumu korumak için devlet politikaları dışında ne tür alternatif çalışmalar yapılmalı?
Günümüzde toplumlardaki sağlıksız alışkanlıkların giderilmesinde yalnızca bireylere değil çevrenin etkisine de odaklanmanın önemi anlaşılmıştır. Sürekli alkol reklamlarına maruz kalmak, sosyal medyada alkolün olumlu görüntüleriyle karşılaşmak gibi durumları engelleyemezsek alkol tüketimini azaltmada başarılı olmanın zor olacağını biliyoruz. Alkol endüstrisi kârını artırmak için işte bu çevresel faktörleri manipüle etmektedir. Endüstrinin ayrıca kendi hedeflerine karşı çalışan ve toplumun sağlığını ve huzurunu korumayı hedefleyen kurumlarla ve oluşumlara farklı yöntemlerle müdahale etmekte olduğu bilinmektedir.
Küresel olarak önemli sayıda ülke, etkili alkol politikaları geliştirme çabalarında alkol endüstrisinin müdahalesini bildirmektedir. Endüstri müdahalesi %62,1 ile en sık Afrika Bölgesi ülkelerinde görülmektedir. Ancak, tüm gelir grupları arasında, ülkelerin %42 ila %50'si bu müdahaleyi alkol kontrolü konusunda ilerlemenin önünde bir engel olarak göstermiştir. Ülkeler en etkili alkol politikalarını uygulama yönünde ilerleme kaydettiklerini bildirdikçe, endüstri müdahalesi açıkça artmıştır. Endüstri müdahalesinin yaygınlığı, alkol fiyatlandırma politikalarında ilerleme kaydeden ülkelerde en yüksektir. Aynı zamanda, endüstriden hiçbir müdahale olmadığını bildiren ülkelerde endüstri müdahalesi olan ülkelere kıyasla etkin politikaların uygulanma ihtimali daha fazladır.
Kısacası;
1) Ülkeler en etkin politikaları uygulamaya doğru ilerledikçe endüstri müdahalesi artacaktır; 2) Alkol endüstrisinden herhangi bir müdahale olmadığında en etkin politikaların uygulanmasında daha başarılı olunacaktır.
Batı ülkelerinde alkol tüketimin kontrol altına alınması girişimleri nedeniyle, son dönemlerde endüstrinin özellikle Türkiye ve Brezilya gibi alkolün gündemde çok yer tutmadığı ülkelere yöneldiğine dair bildirimler almaktayız. Bu nedenle, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarına endüstriyi izleme açısından önemli roller düşmektedir.
ÜLKEMİZDE ALKOL REKLAMI, SPONSORLUĞU VE PROMOSYONU YASAK
Ülkemizde alkole ulaşılabilirliği ve alkol tüketimini azaltmak için ne tür düzenlemeler mevcut? Bu kapsamda neler yapılıyor?
Ülkemizde alkol kullanımını azaltmak, alkole erken yaşta başlamayı önlemek amacıyla yapılan yasal düzenlemeler Dünya Sağlık Örgütü önerilerine uygundur. Bu düzenlemelerde alkolün sunumu, satışı, teşhiri, tanıtımı ve reklamı, sponsorluğu ve promosyonu gibi tüm konularda detaylı kurallar mevcuttur. Mesela, alkollü içecek satışı eğitim kurumlarında, yurtlarda, sağlık hizmeti verilen yerlerde, spor müsabakası verilen yerlerde yapılamaz. Alkol, tüketicilere internetten veya posta yolu ile satılamaz. Bu yasal düzenlemelerin uygulama başarısının ölçülmesi konusunda bilimsel çalışmalar, tezler yapılmasını sürekli önermekteyiz.
Her ne kadar yasal düzenlemeler olsa da toplum kesimlerinin farkındalığının artırılması için eğitimler ve davranış değişikliğine yol açacak girişimlerin uygulanması son derece önemlidir ve Yeşilay gönüllülerini de harekete geçirerek bu boşluğu başarıyla doldurmaktadır. Bütün bunların yanı sıra, alkol kullanım bozukluğu olan kişilere erken psikolojik müdahale yapan Yeşilay YEDAM şubeleri ülkenin hemen her yerinde kolay ulaşılabilir merkezlerdir.
Özellikle küçük yaştan başlayarak toplumun tüm kesimlerine alkole karşı uyarmak için ne tür eğitim stratejileri uygulanmalı?
Öncelikle, eğitimin temel prensiplerini dikkate alarak eğitim programları geliştirmenin önemini vurgulamak isterim. Çocuklarda ve erişkinlerde bu prensiplerde farklılıklar olması kaçınılmazdır. Erişkin eğitiminde erişkinin alkolle ilgili bilgi ve tecrübelerini de dikkate almak önemlidir. Mesela, erişkinlerin alkolün belirli bir miktar kullanımının özelikle kalp sağlığına yararlı olduğuna dair yanlış inanışları olması olasıdır ve bu bilginin nereden kaynaklandığının ve alkolün az kullanımının bile zararlı olduğunun bilimsel temellere dayanarak açıklanması gerekmektedir.
Bilimsel çalışmalar, çocuk yaş grubunun eğitimlerinde sadece bilgi artırmayı amaçlamasının ya da ekorkutma amaçlı olmasının etkinliği olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. Özellikle alkolün kısa süreli etkilerine odaklanmanın ve tek bir seferlik eğitiminin değil aralıklarda düzenli yapılan interaktif eğitimin etkin olduğu bilinmektedir. Ayrıca, yaşam becerilerinin öğretilmesinin önemine de vurgu yapılmaktadır. Yeşilay’ın yürütmekte olduğu çeşitli okul eğitim programlarında tüm bu bilgilerin dikkate alınmış olduğunu görmekteyiz.
Yapılan tüm eğitimlerde genel sağlık okur yazarlığının artırılması yalnızca alkol alanında değil, diğer risk faktörlerine yönelik de farkındalık ve bilinçlenmeye yol açacağından elde edilen fayda çok yönlü olacaktır. Fakat biliyoruz ki eğitim, tek başına davranış değişikliği sağlamak için yeterli değildir ve diğer yaklaşımlarla desteklenmelidir. Sosyal medyanın; gençler ve diğer erişkinlerin alkol ile ilişkilerini değiştirmek, alkol tüketiminin olumsuz sağlık sonuçlarına ilişkin farkındalığı artırmak ve alkol tüketimine alternatif olarak eğlence amaçlı diğer aktiviteleri tanıtmak için kullanılması da bu konuda yapılan öneriler arasındadır.