Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1088
Yaşam
Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Aile ilişkileri kuşak farkı bilinciyle kurulmalı”
Ailece kaliteli vakit geçirmenin açık ve etkin bir iletişimle mümkün olacağına dikkat çeken Çocuk ve Ergen Psikiyatristi ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, aile içi iletişimin önemi, ekran süresi, ödül-ceza sistemi, çocukluk ve ergenlik döneminin sorunları, yaklaşım yolları üzerine sorularımızı cevapladı. Ergenliğe geçiş dönemi hakkında da tavsiyede bulunan Prof. Dr. Başgül, “Ergenliğin bir ayrışma olduğunu unutmamak lazım. Her ayrışma sancılıdır. Bu sancıyı hem anne baba hem ergen çeker” diyor.
Günümüzde internette geçirilen vakit artarken aile içi iletişimde kopukluk meydana geliyor. Aile içi iletişimin önemi nedir? Anne, baba ve çocuğun kaliteli zaman geçirmesi için neler önerirsiniz?
Aile içinde kaliteli zaman geçirmek birden oluşacak bir durum değildir. Çocukların küçük yaşlarından itibaren onlarla etkin iletişim kurmak, onlara zaman ayırmak, onları dinlemek, onların ilgi alanları ile ilgilenip desteklemek, sürekli ne yapmaları gerektiğini söyleyen bir yaklaşımdan kaçınarak onlarla karşılıklı sohbet etmek, birlikte ev işi yapmak, birlikte sosyal programlar yapmak, ortak film izlemek, ortak kitap okuyup birlikte tartışmak gibi yaklaşımlarla büyüyen çocuklar kaliteli zamana sahip olurlar. Ama bu demek değildir ki aman çocuğu boş bırakmayalım, her anını dolduralım. Çocukların boş kalmalarına ve boş zamanlarını değerlendirmelerine de fırsat tanımak lazım. Onların zamanlarını sürekli bizim planlamamız ve onlara her anlarını dolu geçirtme çabamız da doğru değildir.
Ebeveyn ile çocuk arasındaki mesafe kimi zaman ayarlanamıyor ve çocukta içe kapanma ya da şımarma olarak değişimi görebiliyoruz. Çocuk büyütürken nasıl bir iletişim yolu kurmalıyız?
Anne babalık, çocuğu büyütürken birlikte öğrenilen bir kavram. Yani bir karşılıklılık ve etkileşim gerektiriyor. Bizler çocukların ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılarken olgunlaşıyoruz. Ancak bu ilişkinin bir kuşak farkı içerisinde olması gerekir. Bunu biraz daha açacak olursam; anne babanın eğiticiliği, yol göstericiliği, önderliği, danışmanlığı, otoritesi, bilirkişiliği ve destekleyiciliği çocuğun büyüme alanının sınırlarını belirlemede ve bu sınırlar dâhilinde çocuğun yaşamı deneyimlemesine fırsat tanımada çok önemli. Çocukların buna ihtiyacı var, bu şekilde doğruyu, yanlışı ve yapmaları gerekeni öğreniyorlar. Çocukların hayatta geçirdiği süre kadar deneyimleri var. Biz 30-40’lı yaşlarda iken 3-4 yaşında bir çocukla ya da 15-16 yaşında bir ergenle hayatı aynı seviyeden görmediğimizi aklımızda tutmamız ve ilişkilerimizi buna göre ayarlamamız lazım. Sürekli ne yapılması gerektiğini söyleyen otoriter bir tutum kadar, hep onun söylediğini onaylayan ve yapan bir yaklaşım da çocuk büyütürken uygun değil. Demokrasiyi çocuğun yüksek yararına göre ayarlamak lazım. Özerklik döneminde henüz yeni yürümeye başlamış ve hayatı keşfe çalışan bir çocuk özgürlük denemeleri sırasında anne babasının ona durması gerektiği yeri belirlemesine ihtiyaç duyar. Bu arada çıkarları ile çatışan anne babaların “hayır” tepkilerine karşı inatlaşsa da doğruyu öğrenmede bu sınır çok önemlidir. Gece eve geç gelen, erişkinlik provaları yaparken kuralları ihlal eden bir ergenin anne babadan beklediği, nerede durması gerektiğini kendisine göstermeleridir. Bu bir çatışma yaratabilir ama sakin kalırsak bu çatışmalar sonucunda ergen kendi doğrusunu bulabilecektir.
“HER EKRAN MAYIN TARLASI GİBİDİR”
Çocukluk döneminin en sık karşılaşılan sorunları nelerdir? Bunlarla nasıl başa çıkabiliriz?
Bu çok geniş bir soru, saatlerce konuşabiliriz. Ericson’un sekiz aşamalı psikososyal kuramına göre insanın her yaş döneminde öğrenmesi gereken erdemleri vardır. Bu durum, ömür boyu devam eder. Çocukluk ve ergenlik dönemi ise en aktif şekilde gelişilen ve öğrenilen dönemlerdir. Büyümek ve öğrenmek ilişkilenmeyi gerektirir. Her ilişkilenme ise kendi içerisinde çatışmaları barındırır. Bu çatışmaların çözümleri sonucunda ise çocuk öğrenerek büyür. Yani yaşanan duruma “sorun” olarak bakmamak lazım. Her sorun öğrenme için bir fırsattır. Sorunlarla başa çıkabilmek için çocukların yaş dönemi özelliklerini iyi tanımak gerekir. Örneğin 2-4 yaş dönemi çocuk özerkleşmeye çalışır, çünkü hayatı keşfe çıkmıştır. Öğreneceği çok şey vardır. Yapıp bozarak deneyimlemek ister. Beceriksiz hâliyle bir o kadar da “Ben bilirim” der. Bu süreçte en önemli rehberi de anne babasıdır ve bu nedenle de çok çatışırlar. Sakin kalıp doğruyu ve yanlışı göstermek önemlidir. Ama bunu sürekli onun adına yapar bir pozisyonda değil, ufak hatalara izin verip deneyimlemesine fırsat tanır hâlde yapmak gerekir. Örneğin, çocuk örtüyü çekerse üstündekiler düşer. Bunu öğrenmenin de başka yolu yoktur, illa ki çekecek o örtüyü. Biz örtünün üzerine çok kıymetli şeyler koymayarak az hasarla deneyimlemesine olanak sağlayabiliriz. Bir başka yoğun çatışmalı yaş dönemi ise 11-18 yaş arası ergenlik dönemidir. Genç artık daha beceriklidir, daha çok biliyordur, “Ben bilirim” duygusu çok yoğundur, dolayısıyla yanlış yapmaya da çok müsaittir. Bu yaşa kadar çocukla anne baba eğer güzel ve etkin bir ilişki kurdular ise çatışmaları çözmek daha kolay olacaktır. Rehberlik etmek ve hata yapmalarına izin vererek deneyim kazanmalarını sağlamak gerekir. Bedeli büyük hataları ise önceden ön görmek ve buna önlem alıcı tutum sergilemek de gerekir. Örneğin, içki içmesini istemediğimiz bir ergenin yanında küçük yaşlardan itibaren içki içmeyerek ona model olmak gibi. Etkin iletişim kurmamıza ve uygun tutumlarımıza rağmen çocukla da ergenle de çözemediğimiz durumlar olabilir. Çocuğun kişilik özellikleri de önemlidir. Ayrıca bir diğer önemli konu çocuğun ve ergenin kendi başımıza çözemeyeceğimiz bir ruhsal sorunu olabilir. Çatışmalarımız çok, çocuğun bizim dışımızda başkaları ile de çatışması çok ve sosyal hayatı, akademik hayatı bundan etkileniyor ise bir uzman görüşü almak gerekebilir.
Roblox ve diğer tehlikeli oyunların çocuklara etkisi nedir? Çocukların izlediği tehlikeli videolara, kötü etki eden oyunlara karşı aileler ne yapabilir?
Oyunlar, internet ve sosyal medya gibi çocuğun karşısına geçtiği her ekran mayın tarlası gibidir, çocuk ise ekran karşısında masum ve savunmasızdır. Çocuk her an öğrenme hâlindedir. Ekrandan da sürekli öğrenir. Bu nedenle çocuğun oynadığı her oyunu mutlaka bizim izlememiz ve bilmemiz gerekir. Elbette çocuk oyun oynayacak, çizgi filim izleyecek, belli bir yaş üstünde arkadaşlarıyla sosyal medyadan sohbet edecek ama bizim denetimimiz dâhilinde. Çocuğu ekran karşısında savunmasız bırakamayız. Çocuk savaş oyunu, vurdulu kırdılı oyun da oynayabilir. Kuralları olan, adaletli savaş oyunları hayatın bir gerçeği ve çocuk bu oyunlar sayesinde agresyonunu boşaltabiliyor ama çocuğun kötü adam olup puan aldığı oyunlar kimlik edinimi adına çok risklidir. Bir diğer tehlike çevrim içi oyunlardır. Bu oyunlarda çocuğun tanımadığı kişilerle görüşmesi uygun değildir. Kendini çocuk diye tanıtan bir erişkininin uygunsuz yönlendirmesine maruz kalabilir. Bu yollarla uygun olmayan telkinlere açık hâle gelir. Yine çevirim içi oyunlarda zorbalığa maruz kalabilir. Ergenlere gelince, normal gelişlim gösteren, sosyal ilişkileri iyi, ailesiyle ilişkisi uyumlu bir ergen doğruyu ve yanlışlı ayırt etmede pek zorluk çekmez, ekranın zararları konusunda uyanık davranıp kendini koruyabilir ama kimlik edinme sorunu yaşayan bir ergen ekran karşısında daha savunmasız kalır. Oyunlardan uygunsuz bir kimlik edinebilir. Normal yaşantısında arkadaşı olmayan ve sosyal ilişki kurmayı beceremeyen bir ergen saldırgan bir kimlik edinme açısından riske açıktır. Doğruyu ve yanlışı normal hayatta ayırt etmede zorluk çeken bir ergen, ekrandan gelebilecek yanlış yönlendirmelere ve telkinlere uyabilir. Bu noktada ebeveyn çocuğunu iyi tanımalı ve ona göre önlem almalıdır.
Çocuklar büyüdükçe farklı etkenler ebeveyn ile gencin arasına giriyor. Ebeveyn-ergen iletişimi konusunda önerileriniz nelerdir?
Açık ve etkin bir iletişim çok önemlidir. Kuralların olduğu demokratik bir ortam yaratılmalıdır. Az konuşmak, nasihat etmemek, sürekli bilirkişi pozisyonunda olmamak, bol bol dinlemek, izlemek, desteklemek, olumlu davranışlarını mutlaka görüp övmek, olumsuz davranışlar karşısında sakin kalıp model olmak aklıma ilk gelen öneriler.
“SORUNLAR HAYATI ÖĞRETİYOR”
Ergenliğe geçiş döneminde doğru yaklaşım nasıl olmalıdır?
Ergenliği gözümüzde çok büyütmeyerek işe başlayabiliriz. Her çocuğun ergenliği farklı oluyor, bazen hiç sorun yaşanmayabiliyor. Sorundan da korkmamak lazım. Daha önce de söylediğim gibi, çocuklar sorun yaşayıp çözümlerinden hayatı öğreniyorlar. Yani öğrenme için sorunlar birer fırsat. Çocuğumuzla bebeklik döneminden itibaren sağlıklı bir iletişim kurduysak, o ergenliğe girerken bizim en büyük sermayemiz bu ilişkimiz oluyor. Evet, bize karşı geliyor, inatlaşıyor, aklına eseni yapıyor ve sınırları sürekli esnetiyor ama bir yandan da kendi doğrularını bulmaya ve sınırlarını çizmeye çalışıyor. Bu çabası sırasında ise ergenin en büyük yol göstericisi, biz anne babaları oluyor. Bizim sözden önce eylemlerimiz etkili oluyor. “Yapma” dediğimizi bizim de yapmamamızı, “yap” dediğimizi ise bizim de yapıyor olmamızı bekliyorlar. Ne dediğimizi duymuyorlar, ne yaptığımıza bakıyorlar. Anne baba arasındaki ilişkiyi izleyip kendi toplumsal ilişkilerini kurguluyorlar. Bir de ergenliğin bir ayrışma olduğunu unutmamak lazım. Her ayrışma sancılıdır. Bu sancıyı hem anne baba hem ergen çeker.
TEHDİT OLMAMALI, SAKİN KALINMALI
Ergen ve çocuk eğitiminde ödül-ceza sistemi nasıl kurulabilir? Disiplin sağlanması konusunda ailelere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Bir davranışın olası sonuçlarını çocuk ve genç ile önceden konuşmak, olası olumsuz sonuçlarında ne gibi yollar izleneceğini önceden ona söylemek en uygun yaklaşımdır. Örneğin; küçük bir çocukla alışverişe çıkacaksınız, öncesinde bir beş dakika oturup onunla konuşmak ve bu konuşmada da alışveriş sırasında ona istediği mesela istediği iki şeyi alacağınızı, kendinizin üç mağazaya gireceğinizi bu sırada onun beklemesini istediğinizi, beklemezse maalesef alacağınız istediği iki şeyi alamayacağınızı ona net söylemeniz gerekir. Alışverişte iken mağazalarda durmadı diyelim, hiç tartışmadan oradan ayrılmak ve ağlasa da istediği iki şeyi almadan eve gitmek, sonra da bu konuyu uzatmamak gerekir. Ertesi gün tekrar dışarı çıkıp aynısı, yine önceden konuşmak şartı ile denebilir. Bir iki tutarlı deneme mutlaka fayda verecektir. Ama nasihat, tehdit olmamalıdır. Sakin kalınmalıdır. Bunun adı ceza veya ödül değil, çocuğun yaptığı davranışın sonucunu öğrenmesidir. Ergene de bu formül uygulanabilir. Örneğin, sürekli derslerini kontrol etmek yerine alınmasını istediği bir şey için “Bu dönem 75 puanın altında notun gelmezse bunu alabiliriz” denebilir. Önemli olan bu konuşmanın, alınması planlanan şeyin öncesinde ve karşılıklı oturup konuşularak yapılmasıdır. Bir başka örnek, akşam dışarı çıkacak bir ergenle öncesinde beş dakika oturup, nereye gideceğini (denetlemek değil bilgilenmek amacı ile), ne zaman dönmeyi planladığını konuşmak; buna birlikte bir süre sınırı koymak, mesela 23:00’da gelmesini, bu sürede esneme olmayacağını mutlaka belirtmek, geciktiği her dakikanın sonraki dışarı çıkışından kesileceği konusunda onunla anlaşmak ve geciktiğinde de mutlaka bunu uygulamak gerekir. Kızmadan, bağırmadan ve sakin kalarak bu kuralı uygulamak işin püf noktasıdır.
Çocukların ekran süresi ne kadar olmalıdır? Televizyon ve telefon ekranından izleme arasında nasıl bir fark var?
Çocukların ilk üç yaşta hiçbir ekranla karşılaşmaması gerekir. Doğal oyun ortamında büyümelidirler. Buna yemek yedirmek de dâhil. Ekran karşısında pasif hâlde iken çocuğun kendi kontrolü ve iradesi dışında ağzına bir şey tıkıştırmak ona ruhsal açıdan son derece zarar verici bir davranıştır. Ergenlik öncesi çocukluk döneminde ruhsal gelişim açısından okul günleri “hiç”, tatil günleri “hep” şeklinde ekran izni olabilir. Açacak olursam; okul günlerinde telefon, televizyon, tablet dâhil ekrandan uzak tutmak gerekir. Tatil günlerinde ise, Cuma akşamdan Pazar akşamüstüne kadar günde 3-4 saat bizim müdahale etmediğimiz ekran saatleri olabilir. Bu arada ödevler vs. ekrandan verilebiliyor, buna müsaade etmek ama arkasından bir oyun oynamasına izin vermemek gerekir. 3-4. sınıftan itibaren çocukların cep telefonu olabilir. Ama okul günlerinde akşam 15-20 dakika arkadaş yazışmalarına izin vermek dışında kullanmalarına müsaade etmemek önemlidir. Bir çocuğun 12-13 yaş üstünde sosyal medyası da olabilir. Tanıdığı kişiler dışında arkadaş kabul etmemek, hesabını anne babanın da takibine açmak, paylaştığı resimler için onay almak gibi kuralların konması önemlidir. Lise döneminde ise bir çocuğun ekran kullanımını daha geniş alanda kontrol edebiliriz. Yani kurallar bellidir, öncesinde konuşulur, gencin kendi iradesine bırakılır, dışarıdan izlenir. Ergen süre konusunda, sorumluluklarını yerine getirmek şartı ile daha özgür bırakılabilir. Ama sorumluluklarını yerine getirmiyor, ailesiyle sohbeti az ve sürekli kendi hâlinde ekran başında ise o zaman kuralları yeniden gözden geçirmek gerekir.