
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Geçmişten günümüze baktığımızda tütün bağımlılığında azalma var diyebilir miyiz? Z Kuşağı olarak da adlandırılan yeni nesildeki farkındalığı nasıl görüyorsunuz?
Aslında dünyada genel olarak baktığımızda tütün kullanım oranlarında bir azalma var ve son 30 yılda tütün kullanım oranlarında kadınlarda % 40, erkeklerde % 20,8’e yakın bir azalma oldu. Bu aslında iyi bir şey ancak hâlen genele baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya nüfusunun % 22,3’ü tütün ürünü kullanıyor. Bu da yaklaşık dünya genelinde 1,3 milyar kişinin tütün kullandığı anlamına geliyor. Daha üzüntü verici olanı bu 1,3 milyar kişinin yüzde 80’i az ve orta gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Tütün kullanımına bağlı her yıl dünyada yaklaşık 8 milyondan fazla kişi hayatını kaybediyor. Bunların yaklaşık 1,3 milyonu kendisi hiç sigara içmediği hâlde başkasının içtiği sigara dumanına maruz kalan kişiler.
ENDİŞE VERİCİ RAKAMLAR
Genel tabloya bakacak olursak Türkiye’de sigara kullanımına dair detaylara değinebilir misiniz?
Lancet dergisinde yayınlanan bir çalışmada son 30 yılda küresel olarak hem kadın hem erkek hem de toplamda sigara içme oranları düşerken ne yazık ki Türkiye'de kadınlarda sigara içme oranlarında artış var. Ülkemizde erkeklerde son 30 yılda % 21,8 azalma varken kadınlarda 14.6 oranında artış var. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2010, 2012, 2014, 2016, 2019 ve 2022 yıllarında gerçekleştirdiği Türkiye Sağlık Araştırması sonuçlarına göre, hâlen ülkemizde toplam 15 yaş ve üzeri nüfusun % 32,1’i tütün ürünü kullanıyor. Bu oran, erkeklerde % 45,3; kadınlarda % 19. Son 10 yılda tütün mamulü kullanımı; kadınlarda % 13,7’den %19’a, erkeklerde % 40,2’den % 45,3’e yükselmiştir. Yine, Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi tarafından gerçekleştirilen Küresel Yetişkin Tütün Araştırması’na göre Türkiye’de 19 milyon 237 bin kişi sigara içiyor (13 milyon 278 bin erkek, 5 milyon 859 bin kadın). Ancak bizi daha çok korkutan ve üzüntü verici olan 15-24 yaş grubu genç kadınlarda sigara içme oranlarında % 90’ın üzerinde bir artış olması. Bu çok yüksek sigara içme oranlarına bağlı olarak ülkemizde her yıl 85 bin ile 135 bin kişinin sigaraya bağlı önlenebilir bir hastalıktan dolayı erken öldüğünü tahmin ediyoruz. Bu da yaklaşık tüm ölümlerin % 25’ine denk geliyor. Diğer yandan Türkiye'deki son 10 yıldaki tütün kullanım oranlarındaki inanılmaz artışa bağlı olarak da özellikle akciğer kanserlerinde % 38’lik bir artış var.
Biz tütün kullanım oranlarını sadece sigara kullanım sıklığıyla takip etmiyoruz. Aynı zamanda Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı (TAPDK) tarafından yayınlanan sigara satış oranlarına bakarak da tahmin edebiliyoruz. Tütün endüstrisinin 2012 yılından sonra taktik değiştirmesi, tütün ürünlerinin çeşitliliğini artırılması, kadınlara yönelik vahşi pazarlama yöntemlerinin devreye sokulması, içimi nispeten daha kolay olan slim ve ince sigaraların yaygın olarak piyasaya sürülmesi sonucunda tütün kullanım oranlarında özellikle kadınlarda önemli ve çok üzücü bir artış oldu. 2011 yılında 91 bin tona kadar düşen sigara satış rakamları ne yazık ki 2023 yılı sonunda 140 bin tona kadar yükseldi ve Türkiye tarihinin en yüksek rakamına ne yazık ki ulaşıldı. Tabii sadece sigara satış rakamları artmıyor, bunun yanı sıra nargile tütünü satışları ve elle sarma tütün satışları da ülkemizde inanılmaz şekilde arttı.
REKLAMLARIN ÖNLENMESİ
Film ve dizilerdeki tütün kullanımı gençler üzerinde nasıl bir etkiye sahip? Tütün bağımlılığına götüren süreçte rol model kabul edilen kişinin davranışları ne kadar önemli oluyor?
Son yıllarda televizyonların ve sinemaların yanı sıra özellikle sosyal medya çocukların davranışlarını hızlı bir şekilde etkiliyor. Türkiye, 1996 yılında, daha sonra da 2008 yılında tütün kontrol kanununda çok önemli değişiklikler yaptı ve özellikle tütün karşıtı filmlerin bizim prime time dediğimiz saatlerde yayınlanması zorunluluğu getirildi. Tüm dünya bu uygulamayı bizden örnek alarak uygulamaya başladı. Ancak günümüzde çocuklar daha çok sosyal medyadan ve internet üzerinden her türlü bilgiye ulaşıyorlar ve bu çocukları çok kötü yönde etkiliyor. Bununla ilgili sosyal medyayı ve sınır ötesi reklamları kontrol etmek de çok zor. Pek çok tütün ürününe örneğin elektronik sigaralara Türkiye’de yasak olmasına rağmen çocuklar çok kolaylıkla sosyal medya veya internet üzerinden erişebiliyorlar. Bununla ilgili denetimleri artırmak lazım, çocuklar olumsuz yönde etkileniyor. Bununla ilgili Yeşilay’ın da destek verdiği bazı çalışmalar var. Özellikle yapay zekâ kullanılarak bu tür reklamlar takip edilebilir, çocuklara hangi oranda ulaşabiliyorlar öğrenilebilir ve yasak getirilebilir. Bu konunun yeniden gözden geçirilip televizyonlara ve gazetelere getirilen tütün reklamı yasaklarının, sosyal medya ortamına, çok kullanılan Instagram, Twitter, Facebook gibi ortamlara da getirilmesi gerekiyor.
Aslında çocuklarımızı ve gençlerimizi nikotin bağımlılığından korumanın en etkili yöntemi çocukların ve gençlerin tütünsüz ve sigarasız ortamlarda büyütülmesidir. Çocukların bu ürünü bilmemesi ve farkına varmaması gerekiyor. Bunun için de özellikle anne babalara, öğretmenlere çok önemli görevler düşüyor. Çocuğa siz okulda istediğiniz kadar sigaranın zararlarını, olumsuz yan etkilerini anlatın, çocuk eve gittiğinde anne babası evde sigara içiyorsa veyahut öğretmeninin sigara içtiğini görüyorsa, aldığımız önlemler ve verdiğimiz tavsiyeler çok da bir işe yaramıyor.
Diğer yandan sigara firmaları da özellikle çocuklara ve gençlere ulaşmak için her türlü taktiği uyguluyorlar. Örneğin, marketlerde yaptıkları en yaygın reklam yöntemi, biz buna satış noktası reklamları diyoruz, çocukların marketlerde rahatlıkla ulaşabilecekleri sakız, şekerleme, çikolata ve kolalı içeceklerin bulunduğu yerlerin hemen yanına sigaraları koyuyorlar ve çocuklar sakız, çikolata gibi ürünleri almak isterken bir yandan da sigaraları görüyor ve bu, çocuklarda olumsuz bir davranış oluşturabiliyor. Sigarayı ve sigara içme davranışının normalleştiriyor. Belirttiğim gibi burada en önemli rol aile bireylerine anne ve babalara düşüyor. Benim onlara önerim, eğer çocuklarının sağlıklarını, iyiliklerini düşünüyorsa kesinlikle ve kesinlikle çocuklarının yanlarında sigara içmesinler, keşke hiç içmeseler ancak sigarayı bırakamıyorlarsa çocuklarının göremeyecekleri yerde içsinler ve hatta evlerini sigarasız ve dumansız hâle getirip çocuklarının bu alışkanlığı görmelerini engellesinler. Çocuklar anne ve babalarının sigara içtiğini hiç bilmesinler. Ama ne yazık ki bazen görüyorum. Aynı arabanın içerisinde anne, baba, arka koltukta üç tane ilkokul ortaokul çağında küçük çocukları var… Hem anne hem baba arabanın içinde kışın camlarda kapalı olarak çocuklarının yanında sigara içiyorlar. Bir yandan rol model anlamında onlara çok kötü örnek oluyorlar, diğer yandan da kendi içtikleri sigara dumanının çocukları tarafından solunmasına sebep oluyorlar. Çocuklarda özellikle alerjik astımın en büyük sebeplerinden biri sigara dumanıdır. Çocuklarını bile bile aynı arabanın içinde uzun saatler boyu sigara dumanına maruz bırakıyorlar ve kötü örnek oluyorlar.
“SİGARA FİYATLARININ YÜKSEK TUTULMASI ŞART”
Kamusal alandaki tütün kullanımı yasağı, satın almada yaş sınırı, paketler üzerindeki ürkütücü görseller derken caydırıcı bir yasal sistem oluştu mu? Tütün bağımlılığını önlemek için başka hangi düzenlemeler yapılabilir?
Bu bahsedilen önlemler çok önemli. Özellikle dumansız hava sahasının iyi uygulanması, resimli uyarılar, sigara bırakma hizmetleri ve reklam yasakları çok önemli. Ancak bizim bunlardan daha da önemsediğimiz başka bir önlem var: sigara fiyatlarının yüksek tutulması. Ne yazık ki Türkiye’de sigara fiyatları geçmiş yıllara kıyaslandığında oldukça düşük kaldı ve Türkiye’de son yıllarda sigara fiyatlarında enflasyonun üzerinde önemli artışlar olmadı ve şu anda Avrupa'da ve OECD ülkeleri arasında sigaraların en ucuza satıldığı ülkelerden biri Türkiye. Şu anda bazı Avrupa ülkelerinde bir paket sigara yaklaşık 15 ABD doları civarında, Türkiye’de ise yaklaşık 1,50-2 ABD doları civarında. Bence en etkilisi insanın cebine dokunan finansal önlemlerdir. Bunun yanı sıra mutlaka eğitim ve bilgilendirme de çok önemlidir; ancak kişilerde bilginin tutum ve davranışa dönüşebilmesi için az önce belirttiğim önlemlere ihtiyaç var. Aslında Türkiye tüm bu yasakları en iyi uygulayan ülkelerden biriydi. Özellikle 2008-2012 yılları arasında. Özellikle tütün kullanımını izlemek için bir izleme ve değerlendirme sistemi kuruldu. 2011’de herkesin ücretsiz ulaşabileceğini sigara bırakma poliklinikleri ve ALO 171 Sigara Bırakma Hattı T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından kuruldu ve buralarda sigara bırakma ilaçlarının bir kısmı ücretsiz dağıtılmaya başlandı. Özellikle 2008 yılından itibaren halka yönelik çok etkileyici medya kampanyaları yapıldı. Bunların bir kısmı da bizzat Yeşilay tarafından yapıldı. Özellikle Yeşilay’ın yürüttüğü Dumansız İstanbul Kampanyası özellikle İstanbul’da ve büyükşehirlerde çok etkili oldu. Yine Yeşilay tarafından yürütülen Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Programı sayesinde T.C. Millî Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içerisinde bütün okullara erişildi ve özellikle rehber öğretmenlere onları vasıtasıyla da öğrencilere akran eğitimleri yapıldı. Sonuçta bu tek başına bakanlığın veyahut da Yeşilay’ın çözebileceği bir problem değil. İlgili tüm bakanlıklar ve kuruluşların da üzerine düşen görevi mutlaka yerine getirmesi gerekiyor.
Dünyada çok meşhur bir laf vardır: “Türk gibi sigara içmek”. Biz ülke olarak, dört yılda bunu tersine çevirdik. O dönemde bu sürece çok önemli katkılarda bulunan başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanlarımız, Komisyon Başkanlarımız Dünya Sağlık Örgütü’nden pek çok düzeyde ödüller aldı. Dünya Sağlık Örgütü’nün o dönemki başkanı üç kez İstanbul’a geldi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da bizzat katıldığı toplantılar yapıldı ve hakikaten tüm dünyaya tütün kontrolü ile ilgili çok önemli bir başarı hikâyesini Türkiye’den yaymış olduk. Tabii bu süreçte Yeşilay’ında da çok önemli katkıları oldu ve Yeşilay da tüm bu süreçte çok önemli roller üstlendi.
“BULUNDUĞUNUZ ORTAMLARDA SİGARA İÇİLMESİNE KESİNLİKLE İZİN VERMEYİN”
Pasif içicilik hangi sorunları getirir? Alabileceğimiz önlemler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Sigara dumanı, sigara insan sağlığı için son derece zararlı bir madde ve tütün bitkisinde bulunan nikotini insan beynine hızlı şekilde ulaştırmak için bir araçtır. Sigarada meydana gelen yanmaya bağlı olarak da bizim asıl korktuğumuz, sağlığa son derece zararlı nikotin, katran ve karbon monoksit ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra sigara dumanıyla birlikte yetmişinin direkt olarak kanser yaptığı bilinen yedi binden fazla kimyasal maddeyi de akciğerlerimize çekiyoruz. Daha sonra da kanımıza karışıyor ve vücudumuzdaki bütün organlara gidiyor. En sonunda bütün organları etkileyerek idrardan kotinin olarak atılıyor. Sadece nikotin, katran, karbon monoksit değil sigara dumanında kadmiyum, hidrojen siyanit, aseton, arsenik ve sodyum hipoklorit gibi maddeler de bulunuyor ve bunlar çok önemli hastalıklara sebep oluyor. Özellikle başkasının içtiği dumanına pasif olarak maruz kalmak, çocuklarda ve yetişkinlerde beyin tümörüne, orta kulak hastalığına, lenfomaya, solunum fonksiyon bozukluklarına, astıma, ani bebek ölüm sendromuna, lösemiye, alt solunum yolu hastalıklarına ve felce, burun mukozası irritasyonuna, burun içi kansere, meme kanserine, koroner kalp hastalığına, akciğer kanserine, KOAH ve diğer solunum etkilerine ve özellikle kadınlarda üreme organlarında soruna, düşük doğum ağırlığına ve erken doğuma sebep oluyor. Bunların tümü bilimsel kanıtlarla en az 60 yıldır ispatlanmış durumda. Ancak bizim içlerinde en çok korktuğumuz akciğer kanseri. Gerçi sigara insan vücudunda 12 organda direkt olarak kansere sebep oluyor. Sigara; boğaz, yemek borusu, mide, böbrek, mesane, ağız, ses telleri, kan, pankreas ve rahim ağzı kanserinin en önemli sebeplerinden biridir. Bu sebepten hem kendimiz sigara içmeyeceğiz hem de sigara bulunan ortamlarda kesin olarak bulunmayacağız. Eğer bulunduğunuz bir ortamda sigara dumanı varsa o ortamda bizim partikül veya parçacık dediğimiz kanser yapıcı maddeler mutlaka vardır.
Sigara dumanı havayla birleştiğinde gözle görülmeyen kanser yapıcı partiküller meydana geliyor. Şu anda bilinen hiçbir klima ve havalandırma sistemi bunları temizleyemiyor. Bunlar sigara içildikten sonra odanın duvarlarına veyahut taksinin içine yapışıyor. Siz sigara kokan o taksiye bindiğinizde veya sigara içilmiş odaya girdiğinizde hareketlerinize bağlı olarak bu kanser yapıcı partiküller harekete geçiyor. Eğer bir ortamda sigara dumanı kokusu alırsanız, o ortamda partiküller vardır ve o partikülleri siz farkında olmadan akciğerlerinize çekiyorsunuz demektir. Bu parçacıkların ne zaman akciğerlerinde yahut da üstte saydığım organlarımızda kanser yapacağını bilemiyoruz. Bu nedenle benim önerim, bulunduğunuz ortamlarda sigara içilmesine kesinlikle izin vermeyin. Eğer bulunduğunuz ortamlarda sigara içiliyorsa mutlaka T.C. Sağlık Bakanlığının ALO184 telefon hattına ihbarda bulunun. Yahut da Yeşilay’ın Yeşil Detektör uygulamasını cep telefonunuza indirerek ihbarda bulunun. Taksiye binecekseniz ve taksinin kapısını açtığınızda içerisinden sigara dumanı geliyorsa kesinlikle o taksiye binmeyin, o taksiye bindiğiniz anda taksi içerisinde bulunan partikülleri akciğerlerinize çekip kanser olma riskiniz artacaktır.
Sigara bağımlılığının davranışsal boyutu hakkında ne söylemek istersiniz? Sigara bağımlılığı bir kaçış olarak mı görülüyor?
Sigara hem psikolojik hem de içerisinde bulundurduğu nikotin nedeniyle fiziksel olarak bağımlılık yapan bir madde. O yüzden de ilk nefesten itibaren nikotin pek çok bağımlılık yapıcı maddeden çok daha yüksek düzeyde bağımlılık oluşturuyor. Nikotin, insan vücudu için gerekli bir madde değil ancak nikotini bir sefer aldığımızda merkezi sinir sistemine olan etkisi nedeniyle insanlarda bağımlılık yapıyor. Sonra da artan dozda bağımlılık devam ediyor. O yüzden de sigara bağımlılığı bir kaçış değildir ve insan vücudunu rahatlatmaz. Aslında sigara, vücuda daha az oksijen gitmesine sebep olduğu için damarlarımızı daha çok strese sokar. Bu yüzden de sigara bir kaçış değildir ama pek çok kişi böyle olduğunu zannedip birazcık strese, sıkıntıya girdiğinde sigara içip düzeldiğini zanneder ama aslında bu doğru değildir. Stresleri, beyne daha az oksijen gittiği için daha da artar. Sigaranın psikolojik bağımlılık yapmasından dolayı da biz sigarayı bırakanlara veya sigara bırakmak için çaba gösterenleri öncelikle bu kararı verdikten sonra evdeki bütün kül tablası, kibrit, sigara paketlerini uzaklaştırmalarını ve onları görmemelerini isteriz. Çünkü eğer kişi sigara bırakma sürecinde kül tablası, sigara paketi veya kibrit görürse, psikolojik bağımlılık yaptığından dolayı aklına gelir ve tekrar sigaraya başlayabilir. Bu yüzden önerimiz bunların uzaklaştırılması ve ayrıca mümkün olduğu kadar sigara içenlerle bir araya gelinmemesidir.
Tütün bağımlılığıyla mücadele konusunda önerileriniz nelerdir? Söyleşimize eklemek, belirtmek istediğiniz cümleleri rica ediyoruz...
Tütün kullanımı #le mücadelede ülkemizde ocak ayında çok önemi bir gelişme oldu. Babasını KOAH hastalığından kaybeden bir avukat hanım, 50 yıl boyunca sigara içen babasının ölümüne sebep oldukları gerekçesiyle sigara firmaları aleyhine Ankara 11. Tüketici Mahkemesi'ne dava açtı. Sekiz yıl süren dava neticesinde Ankara 11. Tüketici Mahkemesi, gerekçeyi haklı bularak firmaları tazminat ödemeye mahkûm etti. Daha sonra sigara firmaları bu kararı istinaf mahkemesine götürdü ve dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi çok önemli bir karara imza atarak, bu ilk derece mahkemenin 10 bin TL’lik tazminat kararını yetersiz buldu ve tazminatı 500 bin TL’ye çıkarttı ve sigara firmalarını mahkûm etti. Bu Türkiye’de tütün kullanımı ile mücadele için çok önemli bir dönüm noktası oldu. Bunun sonucunda, artık kişiler, bir yakınlarını sigaraya bağlı bir hastalıktan, özellikle kanser, kalp ve damar hastalığı, KOAH ve şeker hastalığından kaybetmesi durumunda mahkemeye dava açabilirler ve mahkemede bu konuda olumlu karar verebilir. Daha önce Türkiye’de bununla ilgili açılan davalar vardı ama ne yazık ki daha önce ret olmuştu. Bu çok önemli bir gelişme ve umarım bundan sonra sigara firmaları bunun zararını öderler. Bu tazminatlar sonuçta yakınlarımızın kaybının acısını ve üzüntüsünü azaltmaz ama en azından kişiler, bu hastalık sürecinde yaptıkları hastane, ilaç ve doktor masraflarının bir kısmını yakınlarının ölümüne sebep olan sigara firmalarından tazminat olarak geri alabilirler. Çünkü sigara yüksek derecede bağımlılık yapıcı bir maddedir ve insanların da sigarayı bırakması oldukça zordur. Sigara firmaları da bunu çok iyi bilir ve bu konuda her türlü yalanı söylerler.
İkinci önemli noktada benim de mensubu bulunduğum Sağlık Bilimleri Üniversitesinde dört yıldır dumansız kampüs uygulamasını yapıyoruz. Üniversitemizde, üniversite senatosunun belirlediği yerlerin dışında açık ve kapalı alanların tümünde sigara içmeyi yasakladık ve şu anda Sayın Rektörümüzün, kurucu Rektörümüzün, Rektör yardımcımız ve Yeşilay ve Çevre kulüplerimizin destekleri ile çok iyi gidiyoruz. Üniversitemizde eğitim alan öğrencilerimizi tütün endüstrisinden ve nikotin bağımlılığından korumaya çalışıyor ve çocuklarımızın güvenli, sağlıklı ortamlarda eğitim almaları için elimizden geleni yapıyoruz. Bu çok önemli bir uygulama. Umarım Yüksek Öğretim Kurumu ve Yeşilay’la iş birliği içerisinde bu uygulamayı Türkiye’deki tüm üniversitelere yayıp, üniversite eğitimi alan öğrencilerimizi, tütün endüstrisinin her türlü ahlaksız teklifinden ve onlara ulaşma yönteminden korumayı çalışırız. Ancak belirttiğim gibi tütünle mücadele süreklilik isteyen ve ilgili tüm sektörlerin katılımını gerektiren ve en önemlisi çok üst düzeyde kararlılık gerektiren bir konu. İstenirse çok iyi uygulanabiliyor ve çok da iyi sonuçlar alınabiliyor. En başında söylediğim gibi aslında Türkiye uzun yıllar bunun en iyi örneklerini verdi.