Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1084
Sağlıklı Yaşam
Psikolojik Nedenleri ve Sonuçlarıyla Obezite
Obezite nasıl bir stres kaynağı olabilir?
Obez bireyler için bedenleri, görünümleri, giysileri ve daha birçok konu stres yaratabilir. Özellikle, bedene baktığımız zaman çok hassas bir konu olduğunu düşünüyorum. Obezitede stres kaynağını oluşturan obezitenin kendisinden ziyade; çocukluk çağı travmaları, ilişkiler, etiketlenme ve beden üzerinden duyulan ve yayılan kaygıdır.
Obezitenin psikolojik etkileriyle başa çıkmanın en etkili yolları nelerdir?
Öncelikle psikolojik etkiyi iyi anlamak gerektiğine inanıyorum. Obezite, kişinin yaşamında nelere yol açmış? Yaşadığı sorun romantik ilişkilerde mi, arkadaşlık veya aile kaynaklı mı? Ya da bireysel olarak obeziteye dair kişiyi en çok zorlayan kısım neresi? Buraları fark etmek ve iyi anlamak gerekir. Ancak, bunlara ek olarak söylenebilecek en temel ve önemli yol destek almaktır. Bu profesyonel bir destek olabileceği gibi bir arkadaş, aile desteği de olabilir. Bu yolda tek başına olmak daha da zorlayıcı olacaktır. Bu nedenle bu kişilerin destek istemeleri gerekir.
Obezite ve yeme bozuklukları arasındaki ilişki nedir?
Yaşamı sürdürmenin temel yapı taşlarından olan yiyecekler ile aramızda bir tür ilişki var ve bu hepimizde bulunuyor. Yaşam içerisinde gelişen ve deneyimlenen olaylar ise, kişilerin yiyeceklere dair farklı bakış açılarına sahip olmasına neden oluyor. Yeme bozukluğunun farklı türleri var. Ancak biz obeziteyi incelediğimizden, öncelikle tıkınırcasına yeme bozukluğundan bahsetmek istiyorum. Tıkınırcasına yeme bozukluğu; kişinin fazla miktarlardaki yiyeceği kısa sürede tüketmesi olarak özetlenebilir. Kişi, sıklıkla tıkınırcasına yeme atağı yaşayabilir. Bu atakta alınan kaloriler, normal öğünlerden farklı olmasından dolayı çok yüksek sayılara çıkabiliyor. Böylelikle kişi kilo almaya başlıyor ve vücut kitle indeksi olarak obeziteye geçiş yapmış oluyor.
“OBEZ KİŞİ Kendisini YARGILAYABİLİR VE suçlayabilir”
Obezite, sosyal ilişkiler üzerinde nasıl bir etkiye sahip?
Sosyal ilişkiler, kişinin benliği ve karşısındaki kişinin inançlarının beraber hareket etmesiyle gerçekleşir. Beden de dâhil olmak üzere dış görünümümüz, konuşma şeklimiz, mimiklerimiz ve yaptığımız tüm davranışları içerir. Ancak, bedeni diğerlerinden ayıran bir şey var. Beden, hiçbir sosyal etkileşimde bulunmasak da aktiftir, yani hep görünür. Obez bir birey, özellikle de kişinin bununla ilgili ek psikolojik sorunları var ise, karşı tarafın onun hakkında ne düşündüğünü ve onun bedeninin nasıl göründüğünü düşünebilir. Kendisini yargılayabilir, suçlayabilir. Zihinde olan bu süreç, ilişkiye direkt veya dolaylı olarak yansıyabilir.
Obezitenin depresyon ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarıyla ilişkisi nedir?
Bireylerde; yeme bozuklukları, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunların biri veya birkaçını aynı anda görebiliriz. Obez bireylerde depresyon; sosyalleşmekten kaçınmak, dışarı çıkmak istememek olarak başlayabilir. Kişi, özellikle yemek içeren bir organizasyonda bulunmak istemeyebilir. Yemek olduğunda kaygılanabilir, kendini kontrol edemeyeceğinden korkabilir. Hâl böyle olunca, bir yerden sonra kişi, bu organizasyonlara hiç katılmamayı tercih eder hâle gelebilir. Depresyonla birlikte artan değersizlik, yetersizlik düşünceleri kişinin kendini suçlamasına, yargılamasına yol açabilir. Böylelikle depresyonun daha da derinleşmeye başlar. Benzer durum anksiyete için de geçerlidir. Kişi, yalnız olduğu zamanlarda yemek düzeni ve miktarı ile ilgili kaygılanırken, sosyal ortamlarda da bu düşüncelere sahip olabilir. Hatta buna ek olarak, bedeninin nasıl göründüğü, kilosu ile ilgili kaygılar ve yargılar özellikle sosyal ortamlarda ön plana çıkabilir. Hem anksiyete hem depresyon konusunda, eğer ki önlem alınmazsa, maalesef daha kötü sonuçlar ortaya çıkabilir. İntihara kadar gidebilen bu durumlar fark edildiğinde, mutlaka destek alınmalıdır. Yakınımızda tüm bunları deneyimlediğini düşündüğümüz biri var ise ona destek olmalı, tedaviye yönlendirmeli ve bu yolda onunla beraber yürüdüğümüzü ona göstermeliyiz. Onu görmezden gelmeden fark ederek ve destek olarak tüm bunların üstesinden gelmesine yardımcı olabiliriz.
OBEZİTE VE AKRAN ZORBALIĞI
Obezitenin gençler üzerindeki psikososyal etkileri nelerdir?
Az önce obezitenin sosyal ilişkiler üzerindeki etkisine değindik. Gençler denildiğinde ise aklıma ilk olarak akran zorbalığı geliyor. İlkokul, ortaokul ve lisede daha sık karşılaştığımız akran zorbalığı kavramı, maalesef şu anda çok gündemde olan bir konu. Bu zorbalık türü, kişinin bedeni, ailesi, maddi durumu, görünümü gibi birçok konuyla ilgili olabiliyor. Hâliyle beden konusu, özellikle obezite özelinde, akran zorbalığında önemli bir yer teşkil ediyor. Çocuklar, “Şişkoya bak, kocamansın, file benziyorsun” gibi çok can yakıcı ve üzücü etiketlemeleri rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Akran zorbalığını yapan kişinin ailesi, nasıl bir çevrede büyüdüğü de önemli bir konu. O yüzden özellikle çocuk ve ergenler üzerinden değerlendirdiğimizde, bu duruma her iki taraftan da bakılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanında ailelere de görev düşüyor, böyle bir durum fark ederlerse çocuk uyarılmalı ve bunun neden uygun olmadığı üzerinde konuşulmalı.
“DUYGULAR KABUL EDİLİP YAŞANILMALI”
Obeziteyle mücadele edenlerdeki duygusal yeme alışkanlıklarının nasıl kontrol edilebileceği hakkında önerileriniz neler?
Yeme davranışının duygusal olması ve duyguları içinde barındırması nedeniyle kişi, hem bir terapistten hem de yiyeceklerle ilişkisinden dolayı bir diyetisyenden destek almalı. Bunun yanında, bu konuyla ilgili destek olabilecek birçok kaynak kitap var. Bu yollarla kişi, duygusal yeme davranışını daha iyi anlamış ve fark etmiş olur. Yeme düzeniyle duygular bir arada değerlendirilerek, günlük tutulması da aynı şekilde kişiye özel yemek yeme-duygu ilişkisinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Öfke, üzüntü, kaygı… Hangi duygu ön plandaysa, asıl sorun o duygunun dışavurumudur. Duygular bizim çok büyük bir parçamız, bu kadar büyük bir parçayı görmezden gelmektense onu kabul etmeli, onu yaşamalıyız.
Obezite tedavisi sırasında motivasyonu artırmak için neler yapılabilir?
Tedavi süreci zor ve uzun bir süreç olduğundan, sosyal desteğe başvurulmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında motivasyon düşüklüğü olduğunda bu durumun tedavi ekibiyle paylaşılması ve beraberce bu konuda neler yapabileceğine karar verilmesi, iş birliğini artırarak ve ilişkiyi kuvvetlendirerek motivasyonu artırabilir.
Kendi bedenimizle olan ilişkimizde nasıl daha olumlu bir yaklaşım geliştirebiliriz?
Bu konu aslında son dönemde çok gündemde. Bence de önemli bir konu ve son zamanlarda da olsa öneminin artmış olması sevindirici. Olumlu bir yaklaşım denince, çoğu kişi “Pollyannacılık” olarak değerlendiriyor. Ancak olumlu bir yaklaşımı getiren şey, olumlu düşünmeye çalışıp olumsuzluklardan kaçmak değil. Tam tersine, olumsuzları kabul edip olumsuzluklara rağmen kendimize şefkat duyabilmek. Hepimizin aklına olumsuz, zorlayıcı düşünceler geliyor. Bu düşüncelerden birçok kez kaçmaya çalıştığımız olmuştur. Kaç kez kaçabildik? Kaç tanesinde bu işe yaradı? Anlık olarak, zaman zaman bu düşünceleri uzaklaştırmış gibi dursak da aslında o düşünceyi büyütüyoruz, duyguyu yoğunlaştırıyoruz ve bastırıyoruz. Asıl problem de işte burada başlıyor. Oysaki olumsuzu görsek ve o duyguyu kabul etsek yaşamımıza zaten devam edebiliyor olacağız. Kendimize izin vermeli, kendimizi yargılamadan, suçlamadan kabul ile yaklaşmayı denemeliyiz.
Yeme alışkanlıklarımızı nasıl değiştirebiliriz?
Yeme alışkanlıkları denilen konu, yaş büyüdükçe otomatikleşen bir durum. Yani özellikle yeme ile ilişkinin bozulduğu noktada, otomatik olarak tıkınırcasına yeme atağı, otomatik kısıtlamalar, otomatik kusma davranışları görülebiliyor. Değişimin kilit noktası ise otomatikten çıkmak. Ne istediğinizi, bedeninizdeki hisleri, açlığı, tokluğu, duyguyu ve düşünceyi fark etmelisiniz. Otomatik yaşamak beraberinde birçok zararı getiriyor. Yemek de bunlardan birisi. O yüzden şu an bu yazıyı okuyanlara, “Biraz nefes alın, şu anda aklınızdan geçen düşünceyi, hissettiğiniz duyguyu ve bedeninize ne yaptığınızı fark edin” diyorum. Kendinizi yok saymadan ilerlediğinizde, destek ile birlikte alışkanlıklar artık alışkanlık olmaktan çıkacaktır.
Obezite ameliyatı sonrası kişi psikolojik olarak nasıl destek alabilir?
Obezitenin aslında psikolojik bir sorun olduğuna özellikle tekrar vurgu yapmak isterim. Obezite ameliyatları da yine çok gündemde olan bir konu. Kişi, ameliyat olduktan sonra kilo verme süreci çok hızlanıyor ve çok motive edici olabiliyor. Bu süreçte alınan psikolojik destek, kişiyi ilk başta tıkınırcasına yemeye götüren ve yeme ile ilişkisini bozan durumu çözmeyi hedeflemeli. Kökteki problem çözülmedikçe, maalesef çiçekler açmıyor ve dallar yeşermiyor. Psikolojik desteğin zorlu bir süreç olduğunun farkındayım. Ancak bazen bir ağaca çiçek açtırmak için ağacı budamak gerekebiliyor. Kökteki sorun devam ettikçe, kişinin yeme ve bedeniyle ilişkisinde problemler olmaya devam edecektir. Sosyal destek almak, hobilere sahip olmak, aktivitelere katılmak yine ameliyat sonrası süreçte kıymeti yadsınamaz davranışlardır. Tüm bunlara ağırlık verirken, psikolojik desteği de ihmal etmemek gerekiyor.