Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1086
Yaşam
Sadeleşmek Elimizde
İnsanı kendi doğasından uzaklaştıran tüketim kültürünün tavan yaptığı bir çağda yaşıyoruz. Haz ve hızın baş döndürücü ve insanı yoran silahlarına karşı son dönemde, aşırı tüketimden uzak, doğallığa dayalı, ihtiyaçların yeniden belirlendiği ve minimalize edildiği bir hayat tarzı var: Sade yaşam.
Durup soluklanmadan tüketmek, doğadan uzak yaşamak, insan fıtratına aykırı bir haz ve hız toplumu yolunda koşarak ilerlemek… Bunların hepsi insanı kendi doğasından uzaklaştırdı. İnsan, kendi iç sesini duyamaz oldu. Yaşamak için neye ihtiyacımız var neye yok, hangisi fazla hangisi eksik bilemez olduk. Ama insan bir şekilde tüm bunların kendi doğasına ters olduğunu hissediyor ve doğru yolu bulmak için uğraşıyor. İşte sade yaşam hareketi de tüm bu ihtiyaçlardan doğdu. Son yıllarda ise bu akım, tüm dünyanın gündeminde.
Sade bir hayatın tanımı herkes için farklı olabilir. Ancak öyle görünüyor ki, hayatlarımızın sade olmayışının ortak nedeni tüketim toplumu içinde yaşıyor olmamız. Dolayısıyla, “sade hayat” felsefesi temelde, tüketim toplumunun alışkanlıklarından uzaklaşmayı öngörüyor.
Pek çoğumuzun bildiği üzere, Amerika Birleşik Devletleri, dünya nüfusunun yüzde 5’ine sahip olmasına rağmen dünyadaki kaynakların yüzde 30’unu tüketiyor ve dünyadaki atıkların yüzde 30’unu yaratıyor. Dünyadaki herkes aynı oranda tüketseydi, üç beş tane yeryüzüne ihtiyacımız olurdu. Bu yüzden sade hayat hareketlerinin çıkış noktasının çoğunlukla ABD olmasına şaşmamalı.
Tam da burada dünyadaki bazı sade hayat hareketlerine değinelim…
Gönüllü Sadelik Hareketi: Bu hareketi 1970’li yılların başında Amerikalı Joe Domiquez başlatmış. Dominquez, Wall Street’te çalışan 31 yaşında başarılı bir finansal analistken emekli olmaya karar verir. Para, lüks tüketim ve gösteriş gibi kavramların çok uzağında bir hayatı öngören “Para İçin Yeni Yol Haritası Projesi”ni geliştirir. Bu hareketin hedefi daha az tüketmek ve kendin için daha anlamlı faaliyetlerde bulunmaktır.
Televizyon Kapatma Haftası: Televizyon Kapatma Haftası, ilk olarak 1995 yılında Amerika’da kutlanmaya başlanmış. Her yıl nisan ayında isteyenler televizyonlarını bir hafta kapatıyor. Ülkemizde de günde ortalama dört saatimizi televizyon başında geçiriyoruz, oysaki televizyon sade hayatın baş düşmanı.
Satın Almama Günü (SAG): SAG’ın hikâyesi 1992 yılında başlar. Organizasyonu başlatan kişi Kanadalı Ted Dave. Dave reklam şirketinde çalışan başarılı bir grafik sanatçısıyken, etrafında gördüğü her şeye reklam gözüyle bakmaktan ve kendisi dâhil herkesin başkaları tarafından yönlendirilmesinden rahatsızlık duyar. İşini bırakır ve bir kampanya başlatır. “Yılda sadece bir gün alışveriş yapmadan yaşayabilirsiniz” der. SAG, Kasım 2006’da 65 ülkede kutlanmış.
Sakin Şehirler Hareketi: Sakin şehirler hareketi ülkemizin de dâhil olduğu ve çıkış noktası ABD olmayan bir hareket. İtalya’da 32 şehrin yöneticileri 20 Haziran 2000’de bir araya gelerek “CittaSlow-Sakin Şehirler Projesi” için imza atarlar. Buna göre İtalya’nın Piomente bölgesindeki Bra şehri sade yaşam felsefesine göre düzenlenir. Şehrin özellikleri şöyle: İnsanlar işlerine yürüyerek ya da bisikletle gidiyor. Cadde ve yol kenarlarında zevksiz reklam panoları, süpermarket ve fast food lokantaları yok. Hiçbir evin üzerinde çanak ya da televizyon anteni bulunmuyor.
Freeganizm: Tüketim karşıtı eylemler arasında çok ilginç akımlarla karşılaşmak da mümkün. ABD’de adından yeni yeni söz ettiren freeganizm bunlardan biri. Bu grubun taraftarları süpermarket çöplerine atılan yiyecekleri topluyor, atılan eşyaları kullanıyorlar. Onlar için zengin muhitlerin çöp konteyner süpermarket rafları gibi. Hiç açılmamış taze yiyecekleri bile buralarda bulduklarını söylüyorlar.
Organiponico (Organik Şehir Tarımı): Bu hareketi 1989 yılında Havanalı bir öğretmen başlatır. Ülkesinin ve dolayısıyla kendisinin girdiği ekonomik sıkıntıdan kurtulmak için eline geçirdiği her saksının içine sebze eken Maria Felix Boneme, bir süre sonra ülkede organik şehir tarımının başlamasına önayak olur. Şehir tarımı modeliyle Küba’nın yıllık üretim artışı yüzde 300’lere varır. Resmî istatistiklere göre Küba’nın pirinç ihtiyacının yüzde 65’i, taze sebze ihtiyacının yüzde 46’sı, meyve ihtiyacının yüzde 38’i şehir çiftliklerinde yetiştiriliyor. Üstelik hepsi organik. Peki, daha detaylıca bakacak olursak nedir bu sade yaşam? Sade yaşam; basitlik, doğallık, minimalizm ve sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı bir yaşam tarzı. Bu tarzda insanlar; tüketim odaklı bir yaşam yerine, ihtiyaçlarına odaklanarak gereksiz tüketimden kaçınır, daha az maddi şeylerle yetinir ve doğaya saygı gösterirler. Basit bir hayat yaşamak, sıkıcı bir hayat yaşamak anlamına gelmez. Daha az sahip olmak için çalışmak, hiçbir şey yapmadan gün boyu kanepede yatmak için yapılmaz. Aslında tam tersi olur. Eşyalarınız, sizin için en anlamlı olan şeyleri yapmanıza engel olabilir. Evinizi ve yaşamınızı basitleştirmek sizi özgürleştirir.
Peki, sade yaşam bilinci nasıl gelişebilir? Aslında cevap basit; zaten sahip olduklarımızı kullanarak… Daha azına sahip olmayı ve daha az satın almayı, hâlihazırda sahip olduklarımızla yetinmeyi seçerek. Sahip olduğumuz eşyaları yeniden kullanmanın veya başka amaçlara uygun hâle getirmenin yollarını arayarak... Karşılaştığımız sorunu çözmek için hâlihazırda sahip olduğumuz şeyi yeniden tasarlamanın yollarını bulmak yaratıcılık gerektirebilir. Sahip olduklarımızı kullanmanın yollarını düşünmek ve yalnızca işe yarayan bir şey bulamazsak yeni bir şey satın almak bir başlangıç olabilir. Bu yaşam tarzı aynı zamanda yavaşlamak ve zamanımızı nasıl harcayacağımıza karar vermek anlamına da geliyor. Bugünün hayatı çok hareketli, çok hızlı. İnsanlar telefon, mesaj, sosyal medya, elektronik posta gibi yollarla 7 gün 24 saat dünyaya bağlı yaşıyor. Bunu, doğanın bir parçası olan insanın yaşam döngüsüne uygun hâle getirmeliyiz. Bu düzeni öncelikle bir plana oturtmalı akabinde de hayatımızı kısıtlayan unsurları azaltacak şekilde yol almalıyız.
DÜNYADAKİ DİĞER SADE YAŞAM HAREKETLERİ
Dünyadaki en ünlü sade yaşam hareketleri arasında, Japonya’daki “Wabi-Sabi” felsefesi, Danimarka’daki “Hygge” yaşam tarzı ve İsveç’teki “Lagom” felsefesi sayılabilir. Bunlar, basitlik ve minimalizm konusunda önemli değerler taşıyan felsefeler içeriyor. Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan “Tiny House Movement” hareketleri de sade yaşam tarzını benimseyenlerin bir oluşumu. Bu hareket, küçük boyutlu evlerde yaşama felsefesi üzerine odaklanıyor ve tüketim odaklı bir yaşam yerine daha az maddi varlığa sahip olma konusunda önemli bir uyanış içeriyor.
Sade yaşam ya da son zamanlarda popüler hâle gelen adıyla minimal yaşam; ihtiyaç fazlası olan her şeyi hayatınızdan çıkararak gerçekten değerli bulduğunuz şeylere öncelik vermek, onlara hayatınızda yer ve zaman açmak anlamına geliyor. “Az çoktur” sloganı ile geniş kitlelerin ilgisini çeken minimalist yaşam; evinizdeki, sosyal çevrenizdeki, zihninizdeki yüklerden arınıp düşüncelerinize, duygularınıza, sevdiklerinize, gerçek ilgi alanlarınıza yer ve zaman ayırarak daha sade, huzurlu bir yaşama adım atmanızı amaçlıyor.