Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1073
Yaşam
“Sağlıklı Etkileşim Ancak Empati İle Olur”
İnsanoğlu bebekliğinden itibaren karşılıklı ilişki ile beslenir, ilişki içerisinde büyür ve gelişir. İlişki ise etkileşim gerektirir. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, sağlıklı etkileşimin ancak empati ile olacağını belirterek; “Empati ile iletişim kuran bireyler iyi dinlerler, konulara karşın sabit fikirli olmazlar, dinlerken düşünür ve sonrasında konuşurlar. Empati yoksunu insanların sağlıklı ilişki kurabilmesi mümkün olmaz. Bu kişiler için sürekli kendileri önceliklidir. İlişkinin sürdürülebilmesi ise sağlıklı bir etkileşim ile olur” diyor.
İNCİ NEŞELİ ÖZOĞLU
Empati, karşıdaki insanın niyetini okuyabilmek, bir durumu onun gözüyle değerlendirebilmek ve olaylara çok yönlü bakış açısıyla bakabilmek olarak özetlenebilecek bir duygu. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, her ilişkinin karşılıklılık gerektirdiğini belirterek; “Söylediklerinizin karşınızdaki tarafından anlaşılması ve konuşulan bağlam içinde yanıt bulması ile ilişki kurulur. Beklediğiniz yanıtın olmadığı durumlarda yani aynı fikirde olunmadığında ise konunun karşı tarafın niyetini anlayarak tartışılabilir olması ilişkinin sürdürülebilirliğini sağlar. Empati ile iletişim kuran bireyler iyi dinlerler, konuya karşın sabit fikirli olmazlar, dinlerken düşünür ve sonrasında konuşurlar, konuya hassas ve duyarlı yaklaşırlar.” diyor. Psikiyatri hemşiresi ve Aile Danışmanı Selma Hasanoğlu da, bir ruhbilim terimi olan empatiyi duygudaşlık, eşduyu şeklinde tanımlarken; “Akıl veren, nasihat eden, dinlemeyen bir ilişki içinde empati yoktur.” değerlendirmesinde bulunuyor. Başgül ve Hasanoğlu ile arkadaşlıklar ve ikili ilişkilerde empati kurmanın önemini konuştuk.
“SAĞLIKLI HER BİREYİN AZ YA DA ÇOK EMPATİ BECERİSİ VARDIR”
Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, iletişim kurabilen ve sosyal karşılıklılık yaşayan her insanın çeşitli derecelerde empati becerisi olduğunu söylüyor. “Ama kişi bunu, bulunduğu iletişimde kullanır veya kullanmaz.” diyen Başgül, şöyle devam ediyor: “Bu, kişiye ve ilişkinin niteliğine bağlıdır. Empati, karşındaki anlamak ve ona saygı göstermekten öte bir kavram olarak aslında bir terapi kavramıdır. Yani iyi bir terapist, empatik olmalıdır. Terapi ortamındaki empatik ilişkiler gündelik ilişkilerde bazen doğallığı bozabilir. Sağlıklı her bireyin az ya da çok empati becerisi vardır ancak örneğin bir ebeveyn çocuğuna, bir eş diğerine her zaman terapi ortamındaki gibi empati ile yaklaşamaz. Bu gerçekçi de olmaz. Yani karşısındakini anlamak, onun penceresinden olaylara bakabilmek kişiler empatik de olsalar bazen sağlıklı ilişkilerde de olamayabilir. Doğal ilişkilerde her birey empatik de olsa kendi ruhsal ihtiyaçları öncelikli olacak bir etkileşimde bulunur. Ruhsal açıdan sağlıklı gelişen her bireyde empati becerisi vardır. Ancak bu beceriyi bulunduğu ilişki içerisinde farklı derecelerde kullanır, kelimenin tam karşılığı ise ancak bir terapi görüşmesinde olur diyebiliriz. Peki, hangi psikopatolojilerde empati yetersiz veya eksiktir? Borderline, narsizim gibi kişilik patolojileri olan kişilerde, kimlik karmaşası ile birlikte ilişkilerde ciddi dengesizlik, empati becerilerinin eksikliğinin bir sonucudur. Beynin gelişiminin genetik nedenlerle olumsuz etkilendiği otizm tanılı bireylerde de ilişki sürdürmek için gerekli olan empati becerisi yetersizdir veya yoktur. Bazen yoğun kaygı durumlarında da empati becerisi çok azalabilir.” Selma Hasanoğlu ise “eşduyu” olarak da adlandırdığı empatinin üç kuralı olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Bunlar; bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmaya çalışması, karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamaya çalışması ve hissedebilmektir. Son olarak da karşısındaki kişiyi anlamış olduğunu o kişiye gösterebilmek, yansıtabilmektir.”
“AŞK İÇİN EMPATİ GEREKMEZ, AMA SEVGİ İÇİN EMPATİ GEREKİR”
Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, birbirini seven kişilerin karşılarındakinin duygusal ve ruhsal dünyasını yeterince tanıdığında ve onunla uyumlu olduğunu düşündüğünde arkadaş olmaya veya bir çift olarak birlikte yaşamaya karar verdiğini söylüyor. Başgül; “Aslında sevgi bir başlangıç değil bu uyumun bir sonucudur diyebiliriz. Bu iki kişi eğer sağlıklı bir ruhsal gelişim içerisinde iseler mevcut etkileşim ve iletişimi zaten empati becerisi ile sağlarlar. Bu noktada da aşktan farklı bir kavram olarak sevgi, güçlü bir iletişim ile kurulan ilişkinin sonucudur diyebiliriz. Aşk ise, biyolojik olarak çok etkilendiğin birini gördüğünüzde kanınızda artan adrenalin sonucu vücudunuzun verdiği tepkidir. Aşk için empati gerekmez, ama sevgi için empati gerekir. Evlilik aşk ile değil sevgi ile verilen bir karar sonucu olduğunda sağlıklı ilerler.” diyor. Selma Hasanoğlu da, evliliklerin yürütülebilmesinin aslında partnerlerin birbirlerinin “regresyon” ihtiyaçlarını kapsayabilmek ve kucaklayabilmekle ilişkili olduğunu belirtiyor. Hasanoğlu şunları söylüyor: “Akıl veren, nasihat eden, dinlemeyen bir ilişki içinde empati yoktur. Hepimizin gün içerisinde kendimizi iyi hissetmediğimiz, değersiz, başarısız bulduğumuz zamanlarımız olur. Bu duyguları karşımızdaki eşin yok saymadan dinlemesi, söz kesmemesi, sıkılmaması empatik olandır.”
“İLİŞKİNİN GENELİNE HÂKİM OLAN BİR EMPATİ YAKLAŞIMI SORUNLARI ÇÖZER”
İlişkinin temelinin empati olduğunun altını çizen Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, “Ancak doğal ilişkilerde gündelik yaşamda sürekli karşısındakini anlayarak ve onun ihtiyaçlarına göre tepki vererek yaşamak çok zordur. Burada devreye terapi ortamındaki empati kavramından farklı olarak kendi duygusal ihtiyaçlarımız girer. Oysa bir terapist, karşısındakini anlamak ve kendisi o ‘odada’ olmadan sadece karşısındakinin duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarındaki eksiklikleri onarmak için oradadır. Bir anne çocuğu ile konuşurken elbette empati ile onun tüm ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarını düşünür ama çocuğun ve içinde bulunduğu ailenin çıkarlarına uygun olmayan durumlarda, ebeveynin yaklaşımı her zaman karşısındakinin ihtiyacına göre olmaz. Yine ikili bir karşılılıkta öfke anında karşısındakine empati kurmak her zaman mümkün olmayabilir ama ilişkinin geneline hakim bir empati yaklaşımı ile bu ilişkide süreç içinde yıkım değil çözüm odaklı bir sonuca ulaşılır. Bunlar sağlıksız iletişim anlamına da gelmez.” diyor. Selma Hasanoğlu ise şunları söylüyor: “Empati sahibi insanlar daha sağlıklı ilişkiler kurar diyemeyiz belki ama derinliği olan, anlamlı, doyurucu, gelir geçer olmayan, uzun ömürlü, dostane ilişkileri daha çok kurarlar.
Aslında hayat ilişkidir. Günlük hayatın akışı içerisinde tat aldığımız ilişkiler bizleri iyi hissettirir. Bizleri zedeleyen, ilişkilerdir. İş arkadaşımızın veya amirimizin bizimle kurmuş olduğu inciten bir diyaloğunu kafamıza takarız. Hatta bu, günümüzü zehir edebilir.”
Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, karşısındakini anlayan, onun duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarını gözeten kişilerin tartışsalar ve hatta kavga etseler dahi evliliğin devamında çözüme yönelik bir tutum sergilediklerini söylüyor. Başgül, “Ama çiftlerden biri sürekli ‘ben’ diyen, kendini haklı gören, karşısındaki açısından da durumu değerlendirmeyen bir tutum sergilerse ilişkide hasarlar oluşur. Diğeri, bu hasarlar karşısında fedakâr davransa da bir süre sonra yıkım kaçınılmaz olur. Çözüm için tartışmalar sonrasında biraz durmak, düşünmek, anlamaya çalışmak gerekir.” diyor. Empati kurmanın çiftler arasında tek taraflı olmaması gerektiğini dile getiren Selma Hasanoğlu ise şöyle söylüyor: “Sürekli bir tarafın empatik olduğu ilişki içerisinde tükenmişlik, önemli olduğunu hissetmeme, sonrasında da öfke ve küskünlükler yaşanabilir. Bu rol, ağırlıklı olarak kadınlardan beklenir. Fakat kadınların da empatik eş ihtiyacı görmezden gelinmemeli.”
“EMPATİ KİŞİNİN KENDİSİ İÇİN DE GEREKLİDİR”
“Bir ilişki için kişinin öncelikle kendini tanıması, kendi ruhsal dünyasını anlaması lazım; yani empati kişinin kendisi için de gerekli.” diyen Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, kendini anlayan ve duygusal ihtiyaçlarını bilen kişilerin arkadaşlarını da buna göre seçtiğini söylüyor. Başgül sözlerine şöyle devam ediyor: “Seçimde yine empati devreye girer. İlişkinin sürdürülebilmesi ise sağlıklı bir etkileşim ile olur. Karşılık bulan arkadaşlıkların temelinde; diğerini dinlemek, anlamaya çalışmak, onunla birlikte düşünmek, onun penceresinden de dünyaya bakabilmek ve bu bağlamda kendine de yer açabilmek yatar. Bu, tartışmamak, kavga etmemek, ters düşmemek anlamına gelmez. Sonunda çözüme ulaşılıyorsa bu ilişki empati temellidir denilebilir.” Selma Hasanoğlu ise ilişkiler içerisinde empatik olamayan kişilerle yaşamaktan kaynaklanan zorluklar, sürtüşmeler, gerilimler ortaya çıktığını belirterek, “Bu sorunların çözümü karşıdaki kişiyi suçlamak olmayacağına göre, ‘Ben nasıl davranıyorum da ilişkilerim hızla kavgaya dönüşüyor?’ şeklinde sorumluluk alıcı bir davranışla empati kurmak, öğrenilen bir davranışa dönüşebilir.” diyor.
“EMPATİ YOKSUNU İNSANLAR SAĞLIKLI İLİŞKİ KURAMAZ”
Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül empatinin ilişkiler için önemini vurgularken, “Empatinin olmadığı yerde, durup düşünmek, dinlemek ve anlamak yetersiz olduğu için bu tarz ilişkilerde, kişilerin kafası deve kuşu gibi kuma gömülüdür. İlişki her ikisinin de keyfi yerinde iken düzgün giden, birinin keyfi kaçtığında dibe vuran bir hâl alır ve sonuçta çöküş kaçınılmaz olur. Ama bu çöküşte bile kişi karşı tarafı anlamaz, sürekli suçlar ve kendisini haklı bulur. Aslında burada kişilerin ne karşısındakine ne de kendisine empatisi kalmıştır. Empati yoksunu insanların sağlıklı ilişki kurabilmesi elbette mümkün olmaz. Empati yoksunluğu sürekli oluşan bir durum ise burada bir kişilik patolojisinden bahsedilir ki bu kişiler asla sağlıklı ilişkiler kuramaz, kursalar da sürdüremezler. Bu kişiler için sürekli kendileri önceliklidir. Ruhsal dünyaları fırtınalıdır. Duyguları inişli çıkışlıdır. Çünkü duyumsamayan, önemsemeyen, başkalarını öncelemeyen kişiler kendileri de ilişkilerden doyum sağlayamadıklarından sürekli mutsuzdurlar ya da mutlulukları anlık olaylara bağlıdır. İnsanoğlu bebekliğinden itibaren karşılıklı ilişki ile beslenir, ilişki içerisinde büyür ve gelişir. İlişki ise etkileşim gerektirir. Sağlıklı etkileşim ancak empati ile olur.” diyor.
“ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK, ANLAYIŞ GEREKTİRİR”
“Sürekli mutluluk veya mutlu ilişki diye bir durum yoktur. Sağlıklı ruh hâli ve ilişki vardır.” diyen Prof. Dr. Başgül sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu da, sorun yaşamamak değil yaşanan sorunu çözebilmekle mümkün olur. İlişkilerde çözüm üretebilmek, anlayış gerektirir. Bunun sonucu da mutluluk olarak tanımlanabilir. Normal ruhsal gelişimde olan bir birey için empati becerisi doğumda beraberinde gelir ve sonrasında bakım veren ile kurulan ve çocuğun ihtiyaçlarının karşılandığı sağlıklı ilişki ile şekillenir. Kişilik patolojilerinde kişi bu beceriden birçok nedenle yoksun kalarak büyür ve hayatında buna bağlı birçok ilişki sorunu yaşar. Yoğun terapi desteği ile toparlama şansı olabilir. Otizmde ise erken tanı ve özel eğitim müdahalesi ile empati becerisi belli bir seviyeye getirilebilir.”
PROF. DR. ŞAZİYE SENEM BAŞGÜL KİMDİR?
1994 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinden derece ile mezun olan Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül, 2007 yılında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinden Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı unvanını aldı. Sonrasında Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları ve Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yaptı. 2012 yılından bu yana Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Başgül, 2015 yılında Doçent, 2020 yılında Profesör unvanı aldı. 2009 yılında Güneş Çocuk ve 2019 yılında Güneş Çocuk Akademi’yi kuran Prof. Dr. Başgül’ün yerli ve yabancı çok sayıda yayını ve kongre sunumları bulunuyor. Başgül aynı zamanda Çocuk ve Gençlik Ruh Sağılığı Derneği Özel Gereksinimli Çocuklar Komisyonu Kurucu Başkanı, Down Türkiye Derneği Danışman Doktoru ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi’dir. Prof. Dr. Başgül, biri kız diğeri erkek 18 yaşında ikiz çocuk annesidir.