Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1087
Yaşam
Sakin Şehirlerde Kendi Ritminde Hayatı Yaşa
Hızlı yaşam temposuna karşı hayattan keyif alınacak bir hızda yaşamayı savunan; aynılaşmaya ve tüketime karşı özgünlüğü ve sürdürülebilirliği ön plana çıkaran Cittaslow felsefesi tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor. 2009 yılında Seferihisar ile Cittaslow ağına dahil olan Türkiye’nin sakin şehirleri, hem yerel halkın yaşam kalitesini artırmak hem de ziyaretçilere farklı bir deneyim yaşatmak açısından zengin bir çeşitlilik sunuyor.
İnsanoğlu yüzyıllar önce yavaş yavaş doğadan uzaklaşıp köyler, kasabalar, şehirler inşa etmeye başladığında günün birinde hızına ve değişimine yetişemeyeceği bir kent hayatının içinde azıcık sakinliğe hasret kalacağını hiç hesaba katmış mıydı, bilemiyoruz. Ancak emin olduğumuz bir şey var ki modern hayat bize sunduğu tüm konfora karşı doğayı, yavaşlığı, sadeliği, özgünlüğü ve kendi hâlimizde sakince var olabilmeyi her geçen gün biraz daha fazla alıyor elimizden. Belki de bu yüzden her şey giderek daha az iz bırakıyor hafızamızda; çünkü her şeye yetişmeye çalışırken çoğu zaman hayatı yaşamaktan ziyade tüketmeye çalışıyoruz. O nedenle yazar Milan Kundera’nın “Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır” cümlelerine daha fazla kulak vermeli, imkânlarımız dâhilinde hızımızı biraz yavaşlatmalıyız. Neyse ki dünyada hâlâ doğanın, hayatın ve zamanın içinde kendi ritmimizle yol alabileceğimiz, beş duyumuzun her anımızı sindirerek altına alabileceği sakin köşeler de var. Metropol hayatı ne zaman üstümüze üstümüze gelirse kendimizi en yakınlardaki “sakin şehir”lerden birine atabiliriz.
Sakin şehir yani “Cittaslow” kavramıyla 90’lı yılların sonunda tanıştık. İtalya’dan dünyaya yayılan bu hareket, İtalyanca “şehir (citta)” ve İngilizce “yavaş (slow)” kelimelerinin birleşimini kapsıyor.
Bir çeşit “belediyeler birliğini” temsil eden Cittaslow, 1999 yılından bu yana varlığını sürdürüyor. Uluslararası bir statüye sahip olan; küresel gelişme sebebiyle şehirlerin birbirlerine benzemesinin ve aynılaşmasının önüne geçmeyi amaçlayan Cittaslow, ilgili şehirlerin doğasından mimarisine, mutfağından sosyal hayatına hem görsel hem de kültürel açıdan kendi kimliklerini koruyabilmelerini hedefliyor.
NASIL CITTASLOW OLUNUR?
Yaşam kalitesini yükseltmek için farklı bir “kalkınma” modeli fikrini savunan sakin şehir akımı, günümüzde 96 kentte hayata geçirilmiş durumda. Cittaslow, kendi içinde belirli kuralları olan bir sistem. Bu hareketin bir parçası olmayı hak eden kentler, zamanla sundukları özgün doku, kültürel çeşitlilik, doğa dostu kent hayatı, kaliteli ortak yaşam ve sürdürülebilirlik gibi konularda avantajlar elde ederek “benzersizliğini” pekiştirip pek çok açıdan fark yaratabilir; tüm bunlar sayesinde marka değerini güçlendirerek özellikle turizm açısından çekiciliklerini artırabilirler.
Peki, bir şehir “cittaslow” olabilmek için hangi kriterlere yanıt vermeli? Sakin şehir olarak Cittaslow’a katılmak isteyen kentlerin öncelikle “Çevre Politikaları, Altyapı Politikaları, Kentsel Yaşam Kalitesi Politikaları, Tarımsal, Turistik, Esnaf ve Sanatkârlara Dair Politikalar, Misafirperverlik, Farkındalık ve Eğitim İçin Planlar, Sosyal Uyum, Slow Food Faaliyetlerine ve Projelerine Destek” gibi başlıklar çerçevesindeki bazı kriterlere sahip olması gerekiyor. Bu kriterleri örneklerle biraz açmak gerekirse:
Örneğin, Cittaslow’a aday bir şehirde hava ve su temizliği, katı atıkların ayrıştırılarak toplanması, içme suyu tüketebilme oranı, güneş enerjisi gibi kaynakların kullanımı, görüntü ve ses kirliliğinin azaltılması, biyoçeşitliliğin korunması çok önemli. Bisiklet yolarının yaygınlığı, alternatif çevre ve ulaşım planlamaları, engellilere yönelik düzenlemeler ve sağlık hizmetlerine kolay ulaşım da yine öne çıkan kriterler arasında.
Özgün kimliğin korunması için kente ait değerlerin iyileştirilmesi, sürdürülebilir mimari, verimli bitkiler ve meyve ağaçlarından oluşan yeşil alanların ön planda olması; el yapımı, etiketli ya da markalı esnaf ürünlerinin korunması, hizmetlere kolay erişim için kırsal bölgelerin değerinin artırılması, yerel etkinliklerin korunması, agroekolojinin geliştirilmesi, ayrımcılığa karşı çalışmaların yürütülmesi, engelli bireylerin entegrasyonu, genç yaş gruplarında istihdam, Cittaslow hakkında farkındalığın sağlanması için eğitimlerin gerçekleştirilmesi, Cittaslow ve Slowfood felsefelerinin yayılması için iş birlikleri de aday şehirlerden beklenen önemli kriterler. Bütün bunlara ek olarak ilgi şehrin nüfusunun 50 binin altında olması da olmazsa olmaz şartlardan.
TÜRKİYE’NİN SAKİN ŞEHİRLERİ
Türkiye de Cittaslow felsefesini ilk yıllardan itibaren benimseyen ülkelerden biri. Birliğe en çok şehir dâhil eden ülkeler arasında yer alması bunu kanıtlıyor zaten. 2009 yılında Seferihisar’ın ilk sakin şehir seçilmesiyle kurulan Cittaslow Türkiye ağının toplamda 25 üyesi var. 2024 yılında birliğe katılan Kastamonu’nun Daday ilçesi şimdilik ülkemizin son sakin şehri.
Türkiye’nin sakin şehir haritası alternatif bir seyahat ve yaşam kültürüne ihtiyaç duyan bünyeler için ilaç gibi bir reçete aynı zamanda. Listedeki 25 şehri gezdiğinizde bu coğrafyanın sunduğu farklı güzellikleri keşfetmekle kalmıyor zengin bir kültür ve iyi yaşam deneyimi de kazanıyorsunuz.
Zamanın akışına aldırış etmeden, durmadan bir şeyler yapma telaşına kapılmadan hayata tanıklık etmek; yediğinizin içtiğinizin, gördüğünüzün duyduğunuzun, konuştuğunuzun doya doya tadına varmak; doğayla barışık olmanın, yerel yaşantının, üretmenin, kendine yetebilmenin ve özgünlüğün değerini hatırlamak istiyorsanız doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan sakin şehirlerimiz sizi bekliyor.