
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Yaz Tatilinin başlamasıyla maalesef alkol tüketiminde ciddi bir artış oluyor. Tatil, yazlık, deniz, güneş gibi güzellikler ne yazık ki alkolle beraber anılıyor. Dahası bağımlılık endüstrisi de yaz ve alkolü yan yana getirmek için elinden geleni yapıyor. Peki, yaz tatilleri alkol tüketimini neden körüklüyor? Bu durumu önlemek mümkün mü?
Kışın şehirde iş yaşamının getirdiği görevler, çalışma saatleri, günlük işler ve çeşitli sorumluluklarla ilgilenmek durumunda olan bireyler, yaz mevsimi gelip tatil ve yazlık dönemi başladığında başka bir yaşam alışkanlığına yöneliyorlar. İlk olarak sabah mesai için uyanılan erken saatler yerini daha geç saatlere bırakıyor, ardından gün geceyle iç içe geçiyor ve beraberinde maalesef alkol de bu geçişin bir eşlikçisi hâline gelebiliyor.
Sosyologlar bu dönüşümü “tatil kimliği” olarak adlandırıyorlar. Sınıflardan uzak, hesap sorulmayan, kendiliğinden akan bir kimlik. Kişi, yaz tatilinde öğle saatlerinden gece geç saatlere kadar uzanan zaman diliminde “özgür olma hâli” ile alkol tüketimi tuzağına düşüyor.
YAZIN ALKOL NEDEN MASUM ALGILANIYOR?
Şehirde “alkol tüketimi” çoğunlukla “alışkanlık” ya da “bağımlılığı” çağrıştırıyor ancak konu yaz ayı, tatil ve yazlık olunca bu durum “sosyalleşme” kılıfına büründürülerek masumlaştırılmaya çalışılıyor. Aynı zamanda bulunulan ortamda herkes alkol tükettiği için etkisi de daha yumuşak olarak algılanıyor. Oysa yazın sıcak hava, uzun günler ve hareketli programlar alkolün olumsuz etkisini daha da artırıyor. Bu da bir takım sağlık sorunlarının yanı sıra toplumsal, çevresel ve ailesel huzursuzluğu da beraberinde getiriyor. Sıcak hava ile alkolün birleşmesi dehidrasyona, tansiyon düşmesine, kalp çarpıntısına hatta ani bayılmalara neden olabiliyor. Yaz boyu hastanelere başvuruların büyük bölümünü de bu tablolar oluşturuyor. Yaz tatillerinde alkole bağlı hastaneye başvurma vakalarında ciddi artış gözlemleniyor. Özetle, “yazlık kadeh keyfi” bir anda sağlıkta bozulma başta olmak üzere birçok soruna dönüşüyor.
BAĞIMLILIK ENDÜSTRİSİNİN HİLELERİ
Yaz aylarında bağımlılık endüstrisi de boş durmuyor. Alkol ve yaz mevsimini yan yana getiren; alkolü ferahlatan bir içecek olarak lanse eden reklamlarla, sosyal medya paylaşımlarıyla boy gösteriyor. Bağımlılık endüstrisinin hileleriyle gençlere “tatil içkisi” olarak sunulan alkol zamanla “hafta sonu içkisi”ne, daha sonra ise günlük alışkanlığa dönüşebiliyor.
Araştırmalar ve saha çalışmaları ne yazık ki yaz aylarında hem kadınlarda hem de erkeklerde alkol tüketiminin arttığını gösteriyor. Tatil bölgelerinde bu oran daha da yükseliyor. Ancak mesele yalnızca tüketim miktarı da değil. Yazın, alkolün kullanım bağlamı da değişiyor; alkol kullanımı eğlenceyle, arkadaşlıkla, denizle, müzikle iç içe geçiyor. Âdeta “Alkolsüz eğlence olmaz” anlayışı dayatılıyor. Bu noktada, endüstrinin hilelerine, söylemlerine karşı dikkatli olmak büyük önem arz ediyor.
TOPLUM HUZURU DA BOZULUYOR
Yaz tatili zamanlarında alkol kullanımının artış göstermesiyle birlikte haberlerde ya da çevremizde duyduğumuz olumsuz haberlerin sayısı da artıyor. Gündüz plajda, gece sahil kenarında elinde şişesiyle yürüyen, müziğin sesini sonuna kadar açan, sabaha kadar bahçede yüksek sesle sohbet eden kalabalıklar birçok sahil kasabasının yaz mevsimi rutinlerinden biri olmuş durumda. Tatilciler bunu “tatilin ve yazın keyfini çıkarma” olarak tanımlarken çevredekiler için ise bu durum çoğu zaman uykusuz geceler, huzursuzluk ve gerilim anlamına geliyor.
Yaz ve tatil şehir yaşamının kurallarından uzaklaşılan, âdeta adı konmayan sözde bir “özgürlük alanı” hâline geliyor. Alkol de bu dönüşümün merkezinde yer alıyor.
Türkiye genelinde zabıta birimlerine yaz aylarında yapılan şikâyetlerin büyük bir kısmı “gece saatlerindeki yüksek ses”, “alkollü kişilerin çevreyi rahatsız etmesi” ve “sokakta uygunsuz davranışlar” başlıklarında toplanıyor. Özellikle tatil bölgelerinde yerleşik olan halkın, temmuz ve ağustos aylarında şikâyet oranı 2-3 kat artıyor.
Alkol tüketimi ile birlikte kontrol duygusunun gevşemesi, “tatilde her şey serbest” anlayışıyla birleşerek sınırların kolayca aşılmasına neden oluyor. Özellikle genç tatilciler arasında “Çevredekiler rahatsız olur mu?” gibi kaygılar ikinci plana atılıyor. Oysa küçük çocukları olan aileler ve yaşlılar bu durumdan en fazla etkilenenlerin başında geliyor.
Bir uyarı cümlesiyle başlayan atışmalar, birden mahkeme sürecine kadar uzanan komşu kavgalarına dönüşebiliyor. Kavgaya götüren sebeplerde yine alkolün verdiği cesaret de tetikleyici bir etki olarak öne çıkıyor.
Kısacası yaz tatili, yazlıkçılık nedeniyle alkol tüketiminin artışı sadece kişinin kendisini, sağlığını etkilemekle kalmıyor toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. “Birkaç kadehten ne olacak?” denilip tüketilen alkolün bireyin sağlığından toplum huzuruna, ekonomik kayıplardan aile için şiddete kadar geniş bir etki alanı var. Dolayısıyla yaz aylarında alkol tüketiminin artmasına sadece “kişisel bir tercih” olarak bakmamalı, kamusal bir bilinç sorunu hâline geldiğinin farkında olmalıyız.