Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammed Tayyib Kadak: “Teknolojiye Hâkim Olan Aileler Çocuklarını Dijital Bağımlılıklardan Korur”
Yusuf Duran
2025 yılı, Cumhurbaşkanlığı tarafından “Aile Yılı” olarak ilan edildi. Bu kapsamda ailelerin dijital dünya hakkında bilgilendirilmesi çok önemli. Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammed Tayyib Kadak ile anne babaların teknolojiyi nasıl doğru kullanabileceğini ve çocuklarına nasıl doğru rehberlik edebileceklerini konuştuk. Prof. Dr. Muhammed Tayyib Kadak’a göre aileler teknolojiyi ne kadar iyi bilirlerse çocuklarını teknolojinin zararlı etkilerinden de o kadar fazla koruyabilirler.
Dijital çağda büyüyen çocukların ve ergenlerin iletişim alışkanlıkları büyük bir değişim geçiriyor. Dijital dünya, özellikle aile içindeki çocuk-ebeveyn ilişkisini nasıl etkiliyor? Aile bireyleri arasındaki bağların zayıflaması veya güçlenmesi açısından nasıl bir rol oynuyor?
Dijital dünya 2000’li yıllardan sonra insanoğlunun muhatap olduğu bir alan hâline geldi. Hepimiz, yani sadece çocuklar değil bizler de yenilikler çağındayız. Ebeveynler bir yandan çocuklardan daha acemi ve şaşkın biçimde bu yeni alanda yaşamak zorunda kaldılar, bir yandan da dijital dünyanın fayda ve zararlarına karşı savunmasız kaldılar. Bu süreçte önce çocuklarına teknolojiyi nasıl kullanacaklarını öğretmeye çalışırken, sonrasında da onları bu çok heyecan verici, aşırı derecede ilgilerini çeken aygıt ve dünyadan korumaya çalıştılar. Çocuklarına teknolojiyi sınırlı şekilde kullandırırken dijital mecralar yerine koyacakları alanları sunmakta da zorlandılar. Bu durum çocuk ile ebeveyn arasında ciddi çatışmalara neden olmakta. Bu çatışma yaş arttıkça daha zor ve kesif bir hâle dönüşüyor. Ergenler zaten ailelerinden çok arkadaşlarını ve aile dışı bireyleri ön plana alırken, kendilerini sanal bir yaşama kaptırıyorlar.
Aile ilişkilerinde karşılıklı sevgi ve saygının geliştiği durumlarda az önce bahsettiğim çatışma ergenliğin olağan akışı içinde ilerler. Karşılıklı tartışmanın, saygı çerçevesini aşan iletişim dilinin hâkim olması, çocukları ailelerinden uzaklaştırıyor. Bu sefer de çocuklarımız hiçbirimizin yeterince denetleyemediği bir alanda, haberimiz olmadan sağlıklarına zarar verecek alışkanlıklar kazanıyorlar. Buna bağlı olarak da çocuklarda uyku ve beslenme sorunları, bel-boyun hastalıkları, obezite ve çeşitli metabolik hastalıklar gelişebiliyor. Bu durum diğer yandan da ruh sağlığını etkileyerek; anskiyete, depresyon, dikkat-motivasyon sorunları, diijtal alanda bağımlılıklar ortaya çıkarıyor. Aileler çocuklarını korumak isterken dijital âlemi kullanma konusu üzerinden çatışmalar artıyor ve çocuklar ailelerinden iyice uzaklaşıyorlar. Eğer çocukların yaşları küçük ise aile bağlarının güçlendirilmesi noktasında önleyici yaklaşımlar sayesinde iyi bir ilişki kurulmasını sağlanabilir ancak dijital alanda problemli kullanım varsa çeşitli psikoterapötik yaklaşımlara başvurulmalıdır.
“AİLELER ÇOCUKLARINA ONLARI DİNLEDİKLERİNİ, ANLADIKLARINI VE DESTEKLEDİKLERİNİ HİSSETTİRMELİLER” Çocuklar ve ergenler için dijital dünya bazen bir kaçış alanı hâline gelebiliyor. Sizce bu eğilimin temel sebepleri nelerdir? Bunun önüne geçmek için neler yapılabilir?
Öncelikle çocuklardaki, gerçek dünyadan kaçmalarına yol açan, stres, kaygı, mutsuzluk, öz güvensizlik, sosyal fobi gibi sorunlar fark edilmelidir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukları, dürtüsellik, sınır problemleri gibi durumlarda dijital alanlara yönelim artmaktadır. Çocuklar spor, sanat faaliyetleri gibi etkinliklerden yeterince keyif almazsa, motivasyonları düşük olursa daha rahat hissettikleri, yargılanmadıkları, her istek ve taleplerinin dinlenildiği bir ortama yönelmeye başlarlar. Zamanla hem ruhsal hem de zihinsel olarak aileden, arkadaşlarından, okuldan uzaklaşırlar. Bu nedenle aileler çocuklarına onları dinlediklerini, anladıklarını ve desteklerini hissettirmeliler. Ufak ya da ciddi hatalar karşısında çocuklarına karşı ön yargısız olmalılar. Çocuklarının niçin bu davranışları sergilediklerini anlamaya çalışmalılar. Ayrıca küçük yaşlardan itibaren sınır ve kuralların net konulması ve uygulanması gerekir. Ebeveynler, her çocuğun farklı mizaç, kişilik yapısında olduğunu akılda tutarak çocuklarına karşı esnek bir yaklaşım içinde olmalılar.
BAĞIMLILIĞI ÖNLEME FAALİYETLERİ Dijital bağımlılık, aile ve toplum açısından ciddi riskler barındırıyor. Hem ebeveynlerin hem de eğitimcilerin bu konuda bilinçlenmesi için ne tür rehberlik ve destek çalışmaları yapılmalı?
Öncelikle bağımlılıkları önleme faaliyetlerine katılmaları önemli. Örneğin Yeşilay’ın Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı’nın (TBM) her yaş grubuna uygun önleme eğitimlerine katılabilirler. Ailelerin bağımlılıklar hakkında farkındalıklarını artırmaları gerekir. Çocuklara ruhsal açıdan destek olmak için onlara çocukluklarını yaşayacakları imkânları da sunmalılar. Okullarda da öğrenim hedeflerinin yanı sıra çocukların eğitim dışındaki alanlarda da yetkinliklerini artıracak faaliyetlerin fazlalaşması gerekir.
Dijital teknolojinin çocuklar ve ergenler üzerindeki psikolojik ve sosyal etkileri nelerdir? Özellikle uzun süreli ekran maruziyetinin ruh sağlığı üzerindeki olası etkileri konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Öncelikle belirtmem gerekir ki davranışsal bağımlılık olarak tanımladığımız teknoloji, kumar, oyun bağımlılıkları; tıpkı alkol, madde ya da tütün bağımlılığı gibi beyinde çok ciddi olumsuzluklara yol açar. Bu nedenle ekran maruziyetinin çocuklarda erken yaş döneminde mümkün olduğunca geç ve kısıtlı sürelerde olması gerekir. Dijital teknoloji kullanımı; dikkat, konsantrasyon ve motivasyon sorunlarına, kaygı bozuklukları ve depresyona, sosyal kaygı bozukluğu ve okul reddine, siber zorbalık ve çeşitli istismarlara maruz kalmaya yol açabilir. Buna bağlı olarak; aile, çevre, okul ve akademik konularda ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.
“YETİŞKİNLER ÇOCUKLARINI DOĞRU YÖNLENDİRMEDE SORUN YAŞIYOR” Son dönemde ülkemizde hem devlet hem de Yeşilay tarafından sanal kumar ve dijital oyun bağımlılığına karşı ciddi bir mücadele yürütülüyor. Özellikle ergenleri bu tür bağımlılıklardan korumak için hangi önlemler alınmalı? Aileler bu konuda nasıl bilinçlendirilmeli?
Bağımlılıklardan korunmanın en önemli ayağı önlenme çalışmalarıdır. Eğer kişi bağımlı ise uzun, zahmetli bir süreç olan tedaviye yönelik yaklaşımlarla kayda değer düzelmeler görebiliriz. Bağımlılığın önlemesinde ve tedavi edilmesinde ailenin yeri çok ama çok önemlidir. Bu süreçte ailenin ilgisi ve sıcaklığı, bağımlılığın önlenmesinde ve tedavisinde olumlu etki gösterir. Çocuğumuza daha şefkatli yaklaşıp daha yakın ve samimi ilişki kurabilirsek çocuğumuzla iletişimimiz artar.
Bağımlılık açısından riskli çocuklar, ailelerinden daha az ilgi gördüklerinde, iletişimleri kısıtlı olduğunda bağımlılık kısır döngüsüne giriyorlar. Özellikle yetişkinlerin teknoloji konusunda çocuklarını yönlendirmede sorunlar yaşadığını görüyoruz. Ebeveynler bu konuda bilgili ve tecrübeli birilerinden destek almalılar. Aileler çocuklarını küçük yaştan itibaren kısıtlama ve kural koyma konusunda dikkatli olmalılar. Özellikle ergenliğe doğru denetleme konusuna dikkat etmeliler. Çocuğun odasında yalnız başına geçirdiği zamanlar onu bağımlılık açısından daha da riskli hâle getirir. Çocuk ve ergen bireylere yapabilecekleri sorumluluklar vermek onları dijital ortamdan uzaklaştırabilir. Onları fiziksel ortamlara daha fazla yöneltmek gerekiyor. Özellikle bir spor dalı ile ilgilenmeleri ya da fiziksel olarak gerçekleştirebilecekleri bir hobi edinmeleri çocuk veya ergeni sanal ortamdan uzaklaştırarak sosyal becerilerini geliştirmesine katkı sağlayacaktır. Ailelerin, çocuklarının sosyal becerileri geliştirme konusunda destekleyici bir rol üstlenmesi gerekiyor. Çocuk ve ergenlerin duygu ve düşünceleri ifade etmesine olanak sağlanması da bir diğer önemli unsur. Aile üyelerinin birlikte zaman geçirmesi, aile içi iletişimi artırarak çocuk veya ergen bireyin sanal ortamdan uzak kalmasına katkı sağlayacaktır.
Ailenin kendini yetersiz hissettiği noktada ruh sağlığı çalışanlarından destek alması gerekir. Ergenlerin risk ve ihtiyaçlarının saptanarak gerekli kurumlara yönlendirilmesi ile bağımlılığın önüne geçilebilir. Bu nedenle ailelerin sanal kumar ve dijital oyun bağımlılığı hakkında bilinçlenmesi adına YEDAM'larda (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) aile görüşmelerine önem verilmektedir.
Aileyi bilinçlendirici eğitimler düzenlenmesi önemlidir. Aileler teknolojiyi ne kadar iyi bilirlerse çocuklarını teknolojinin zararlı yönlerinden o kadar koruyabilir ve sağlıklı internet kullanımını sağlayabilirler. 2025 yılının “Aile Yılı” olması vesilesiyle devlet kurumları ortak faaliyetler yürütebilir. Grup oturumları ve akran eğitimleri ile süreç desteklenebilir.
“ERGENLİK DÖNEMİ BAĞIMLILIKLAR İÇİN RİSKLİ BİR DÖNEM” Dijital dünyada tespit edilmesi ve ifade edilmesi güç davranışsal bağımlılıklar da giderek yaygınlaşıyor. Özellikle ergenler arasında artan pornografi bağımlılığı gibi bağımlılıklar, ruh sağlığını nasıl etkiliyor? Bu tür bağımlılıklarla mücadelede aileler, eğitimciler ve uzmanlar nasıl bir rol üstlenmeli?
Başta şunu belirtmek gerekir ki, bağımlılıklar zamanla şekil ve ortam değiştirse de temelde aynı mekanizma ile çalışır. Genellikle bir boşluğu doldurma çabasıyla ortaya çıkar ve zamanla bir döngüye dönüşür. Kimi bu döngüyü oyunlarla besler, kimi sosyal medyada aldığı beğenilerle, kimi cinsel içerikli videolar izleyerek haz arar, kimileri ise riskin yarattığı heyecanla kumara yönelir. Özellikle ergenlik döneminde kimlik tam oturmadığı için kişi, dış dünyada eksik hissettiği noktaları dijital dünyada gidermeye çalışabilir. Bu da pornografi bağımlılığı gibi durumların önünü açabilmektedir. Kişi gerçekte inşa ettiği hayattan uzaklaşıp siber âleme dalar ve orada sağlıksız davranışlarda bulunabilir.
Pornografi bağımlılığının özellikle ergenlerde konsantrasyon sorunları, stres, kaygı, psikosomatik semptomlar, depresyon gibi psikolojik sorunlara neden olduğu söylenebilir. Ayrıca pornografi izledikten sonra hayal kırıklığı, suçluluk ve sinirlilik gibi duyguları da yaşayabilirler. Bunlara ek olarak siber zorbalık riski ile karşı karşıya kalabilirler. Bu gibi durumlarda ergen bireyi gözlemleyebilecek yapı ailedir. Davranışlarında, söylemlerinde, kişisel bakımında, günlük sorumluluklarını yerine getirmekte herhangi bir sıkıntı ortaya çıktığında bu durumu ilk olarak aileler fark edebilir. Aileler, çocuklarına tedavi konusunda yetkili kurumlara gitmeleri için yönlendirme yapabilirler.
Genelde sosyal çatışma ve uzaklaşmayla seyreden teknoloji bağımlılığı ve davranışsal bağımlılıklarda ortaya çıkan belirtiler, ev ortamından ziyade okulda veya sosyal bir ortamda daha rahat gözlemlenebilir. Bu nedenle eğitimcilerin de bu konuda bilgilendirilmesi ve farkındalık kazanmaları önemlidir. Tüm bunlar ışığında gerekli tıbbi (psikiyatri), psikolojik (rehberlik, RAM, YEDAM…) ve sosyal aktivite (gençlik spor, halk eğitim…) destekleri gibi alanlarda uzmanlara başvurulup tedavi süreci başlatılabilir.
“AİLE YILI’NDA DİJİTAL STRATEJİLER ARTMALI” Cumhurbaşkanlığı 2025’i “Aile Yılı” olarak ilan etti. Bu bağlamda, dijitalleşme sürecinde ailenin desteklenmesi için atılan adımları ve geliştirilen stratejileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ailelerin bu süreçte bilinçlendirilmesi neden önemli?
Aile, toplumun en önemli yapı taşı olduğundan aile için atılan her adım önem taşıyor. Özellikle dijitalleşme konusunda atılan adımlar ve geliştirilen stratejiler artarak devam etmelidir. Son yıllarda dijitalleşme ve dijital medya araçlarının kullanımı aile içi dinamikleri oldukça etkilemektedir. Bu nedenle ailelerin dijital okuryazarlığının geliştirilmesi oldukça önemlidir. Dijital araçların kullanımı arttıkça aile içi iletişimde azalmalar ve zorluklar ortaya çıkıyor. Aile bu süreçte dijital araçların kullanımına dair bilinçlenmeli ve kullanımda sınırlamaların nasıl yapılacağını öğrenmelidir. Aileler, dijital dünyanın sadece olumsuz yanlarının değil olumlu yönlerinin de olduğunu unutmadan bilinçli ve koruyucu bir şekilde yaklaşmalıdır. Erken yaşlardan itibaren ailelerin dijital alanlarda kontrolü sağlayarak, erken bilinçlendirme ve erken müdahalelerle çocuklarını desteklemeleri gerekir. Özellikle yeni oyun şirketleri ve sosyal medya uygulamaları, hedef kitle olarak çocuk ve ergenleri seçmiştir. Ayrıca araştırmalar göstermektedir ki, yeni güncellemeler sadece teknoloji bağımlılığını değil kumar bağımlılığı, depresyon, hareketsizlik, dikkat eksikliği gibi birçok problemi de tetikleyebilmektedir. Bu süreçte tıbbi ve psikososyal desteğin yanı sıra evde de güvenli bir ortam oluşturulması önemlidir. Bu ortamı sağlamak da ailelerin yükümlülüğündedir. Aileler, dijital içeriklere ve teknolojiye ne kadar hâkim olurlarsa çocuklarını koruma noktasında o kadar güç kazanmış olurlar. Bu nedenle ailelere; dijital okuryazarlık eğitimi verilmeli, Family Link gibi koruyucu uygulamaları kullanma bilgisi, oyunların içerikleri ve mekanizması, dijital güvenlik önlemleri öğretilmelidir. Sınır ve kural koymak ailenin en önemli görevlerinden biridir. T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2025 Aile Yılı’nda Aile Destek Merkezleri ve Sosyal Dayanışma Merkezleri ile aileleri aile içi iletişim, empati, problem çözme, bağımlılıklar gibi alanlarda bilgilendirmektedir. YEDAM’lar ile iş birlikleri gerçekleştirerek ailelerin bağımlılıklar hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamaktadır.
“ÖZGÜRLÜK” SANILAN “ESARET” Çocukların ve ergenlerin dijital bağımlılıklar nedeniyle yaşadığı psikolojik sorunları ele alacak olursak, bu durumun uzun vadeli etkileri neler olabilir? Psikolojik dayanıklılığı artırmak ve sağlıklı bir gelişim süreci için hangi adımlar atılmalı?
Çağımızda haz ve arzuların aşırı derecede pohpohlandığını ve bunları yapmanın “özgürlük” olarak sunulduğunu görüyoruz. Oysa asıl esaret tam da burada. Kişi, farkında olmadan kendine ilk başta hoş gelen ama zamanla onu esir eden alışkanlıklara kapı aralamaktadır. Asıl özgürlüğün hayır diyebilme becerisi olduğunu topluma, ailelere ve bireylere anlatabilmek gerekir. Ancak tüm bunların sonucunda sağlıklı düşünebilen, algılayabilen, muhakeme ve planlama yapabilen, ahlak ve vicdan kavramlarına sahip bireyler yetişebilir. Edindiğimiz her olumsuz deneyim ve bununla baş etme yöntemimiz, psikolojik dayanıklılık seviyemizi belirler. Bunun sonucunda birey, yetişkinlik hayatında stresle, öfkeyle veya bir krizle baş etme yolu olarak bağımlılıklar gibi sağlıksız yollara başvurabilir. Bu da psikolojik dayanıklılığı gün geçtikçe zayıflatır.
Çocuk ve ergenlerin sağlıklı gelişebilmesi için, ailelerin onları her şeyden korumaktan vazgeçmeleri gerekir. Bazen başarısızlık, üzüntü, hayal kırıklığı gibi olumsuz deneyimler, kişiye baş etme gücünü keşfettirir ve psikolojik dayanıklılığını artırmasını sağlar. Bu nedenle ailelerin çocuklarını, beyin gelişimleri tamamlanana kadar, sağlıklı bir şekilde gözlemleyebilecekleri alanlar açmaları önemlidir.
Arif Çifci: “Yeşilay, Osmanlıdan Cumhuriyete Türkiye’nin tarihidir”
1094Mart2025
Tütün Bağımlılığı
Prof. Dr. Recep Erol Sezer: “Tütün Kontrolü Nikotin Salgınına Karşı En Büyük Koz”
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
Prof. Dr. Toker Ergüder: “Tütün Reklamları Yapay Zekâyla Takip Edilebilir”
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Ergenin Hayatını Şekillendiren En Önemli Yapı Ailedir”
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
Tütün Bağımlılığına Karşı YEDAM Desteği
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
YEDAM’la Nefes Alanlar
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
Bağımlılıklarla Mücadelede Esas Cephe Tütün Endüstrisinin Sinsi Taktikleri
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
Dr. Hüseyin Küçükali ile Yapay Zekâ Desteğiyle Dumansız Bir Sosyal Medya Hakkında Konuştuk
1093Şubat2025
Tütün Bağımlılığı
Tütün Endüstrisinin Çabaları DSÖ’nün de Merceğinde
1093Şubat2025
Asırlık Tecrübeden Topyekûn Mücadeleye: Bağımsızlık Seferberliği
1092Ocak2025
Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç: “Bağımsızlık Seferberliği İle Amacımız Bağımlılıklara Karşı Toplumsal Bir Uyanış ve Dayanışma Hareketi Oluşturmak”
1092Ocak2025
Daha Güçlü ve Daha Sağlıklı Bir Toplum İçin: “Bağımsızlık Seferberliği”
1092Ocak2025
Bağımsızlık Seferberliği’nin Olmazsa Olmazı: YEDAM
1092Ocak2025
Bağımlılık İle Mücadelenin Temeli: Bilinçlendirme Ve Farkındalık Çalışmaları
1092Ocak2025
Topluma ve Bireye Katkı Sağlayan Güç: Gönüllülük
1092Ocak2025
Danışanlıktan Koçluğa Bir Başarı Hikâyesi
1092Ocak2025
Yaşam
Spor Salonlarındaki Tehlike: Anabolik Steroidler
1091Aralık2024
Yaşam
Prof. Dr. Cüneyt Evren: “Steroid Kullanan Her Dört Erkekten Birinde Steroid Bağımlılığı Var”
1091Aralık2024
Yaşam
Prof. Dr. Rüştü Güner: “Anabolik Steroidler, Tüm Organ Sistemlerine Zarar Verir”
1091Aralık2024
Yaşam
Kusursuz Beden Algısı Steroid Kullanımını Tetikliyor
1091Aralık2024
Yaşam
Serkan Yimsel: “Anabolik Steroidleri Teşvik Ve Tedarik Edenler Cezalandırılmalı”
10912024
Yaşam
Av. Mehmet Yoğurtcuoğlu "Steroidler Sporun İtibarını Korumuyor, Aksine Tehdit Ediyor"
1091Aralık2024
Kumar Bağımlılığı
Doç. Dr. Merih Altıntaş: “Sanal Kumar Bağımlılığı Kendini Gizleyebilen Bir Hastalıktır”