Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1038
Yaşam
Vakıf ve Gönüllülük Üzerine
Bizim medeniyetimiz vakıf medeniyetidir. Vakıf terim olarak Allah'ın rızasını kazanmak için varlıklı kimseler tarafından kurulan ve menfaati de tamamıyla ihtiyaç içinde bulunanlara ayrılan kurumlara denir. Böyle bir müesseseyi kuran kimse, daha önce sahibi bulunduğu mülkü tamamıyla elden çıkarıp, onu Allah’ın mülkü haline getiriyor demektir. Vakıf yapan kimseye vâkıf denir. Vakıf kurmak, insanlara kalıcı hizmet vermenin en güzel araçlarından biridir. Vakıf müessesesi, insanın yaratılışında var olan, iyilik, şefkat, merhamet ve yardımlaşma duygusunun bir tezahürüdür.
Kur’an-ı Kerim’de “vakıf ” kelimesi geçmemekle birlikte, iyilik yapmak, sadaka vermek, ihsanda bulunmak, infak yapmak gibi yardımı teşvik eden pek çok ayet-i kerime vardır. “Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (Ali İmran, 92) “İyilik yapmak fenalıktan sakınmak konusunda birbirinizle yardımlaşın.” (Maide, 2) “Hayır işleyiniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac,77) Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin yanı sıra, Peygamberimizin de pek çok hadiste teşvikleri vardır. “İnsan öldüğü zaman bütün amelleri kesilir. Ancak devam eden sadaka (sadakayı cariye), faydalanılan ilim ve kendisine dua eden bir evlat bırakanların kesilmez.” Hadisçiler, hadiste yer alan “sadakayı cariye” tabirini vakıf diye yorumlamışlardır. Vakıf var olduğu sürece sevabı da devam eder. Peygamberimiz bizzat sahip olduğu malları ihtiyaç sahiplerine vakfederek örnek olmuştur. Peygamberimiz Hayber ve Fedek arazilerinden kendi hissesine düşen kısmı vakfetmiştir.
Hz. Ömer de Hayber arazisindeki payını satılmamak, hibe edilmemek ve mirasçılara intikal etmemek üzere ihtiyaç sahiplerinin yararına tasadduk etmiştir. Hz. Osman da Medine’deki Rûme Kuyusu’nu vakfetmiştir.
Daha sonraki dönemlerde hali vakti yerinde olan Müslümanlar peygamberimizi ve sahabelerini örnek alarak her alanda birçok vakıflar kurmuşlardır. Bu vakıflar çok önemli hizmetler görmüştür. Emevi ve Abbasiler döneminde kurulan vakıfların Müslüman Türk devletlerinde de artarak devam ettiğini görüyoruz. Selçuklular ve Osmanlı Devleti döneminde çok önemli gelirleri olan vakıflar kurulmuştur.
Osmanlı Devleti’nden bugüne intikal edip, tespit edilen vakıfların sayısı 52 binden fazladır. O döneme ait 200 bine yakın vakfın mevcud olduğu düşünülmektedir. Günümüzde yapılan çalışmalarla her gün bir yenisi tespit edilmektedir. Tarihimizde devlet, adalet, güvenlik, halkının din ve vicdan hürriyetine göre yaşamasını sağlama görevini yerine getirmiş; bunun dışındaki işleri vakıflar üstlenmiştir. Özetle vakıfların gördükleri hizmetleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Sosyal yardımlar, sosyal güvenlik
2. Dini hizmetler
3. Eğitim hizmetleri
4. Belediye hizmetleri
5. Bayındırlık hizmetleri
6. Kredi müessesesi (finansman, ticaret, küçük sanayi)
7. Meslek dayanışması, üretime katkı
Vakıflar toplumun şekillenmesinde şu hizmetleri yapmışlardır:
1. Dayanışma
2. Yaygın eğitim
3. Şehirleşme
4. Fethedilen yerlerin devamlı kazanılması
5. Tasarruf
6. İşsizliği önleme
Cumhuriyet döneminde kurulan vakıfların sayısı 5 binden fazladır. Bu vakıflar daha ziyade eğitime yönelik vakıflardır. Çoğunun kurumsallaşması hâlâ tamamlanmamıştır. Mal varlıkları ve gelirleri itibarıyla çok zayıf vakıflardır. Daha güçlü yapıda vakıfların kurulmasına çok ihtiyaç vardır. Vakıflar medeniyetimizin bir devamı olarak, günümüzde devletin dışındaki sivil kuruluşlar (STK) imkan ve kabiliyetlerini birleştirip, bir araya gelen insanlarla toplum için çok çeşitli hizmetler vermektedirler. STK’larımız, bu hizmetleri yaparken, ayrım yapmaksızın toplumun tümüne hizmet etmeyi hedeflemelidirler. Grup ve cemaat taassubu olmamalı ve meşruiyet önemsenmelidir. “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” prensibi ile hareket edilmelidir.