Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1044
Madde Bağımlılığı
Zehir Tacirlerinin Pandemi Fırsatçılığı
Madde bağımlılığını önlemeye yönelik yürütülen mücadeleye karşın ne yazık ki yapılan araştırmalar pandemi dönemiyle birlikte madde kullanımının arttığına işaret ediyor. Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Program Başkanı Öğretim Görevlisi Barış Tuncer ile çocuk, ergen ve gençlerimizi zehir tacirlerinin tuzaklarından nasıl koruyabileceğimizi konuştuk.
Madde bağımlılığı günümüzün en önemli sorunlarından biri olarak gündemdeki yerini korurken, bağımlılarımızı özellikle de çocuk, ergen ve gençlerimizi korumak adına ülke olarak hatırı sayılır bir mücadele yürütüyoruz. Ancak, zehir tacirleri durmak bilmiyor ve pandemi dönemini de ne yazık ki fırsata çevirmiş durumdalar. Yapılan araştırmalar pandemi dönemiyle birlikte madde kullanımının arttığına işaret ediyor. Zehir tacirleri bu durumu nasıl fırsata çeviriyor? Bu yeni durumla nasıl mücadele edilebilir? Pandemi nedeniyle tüm zamanlarını internet ortamında online olarak geçirmek zorunda olan çocuk, ergen ve gençlerimizi nasıl koruyabiliriz? Tüm bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Program Başkanı Öğretim Görevlisi Barış Tuncer ile konuştuk.
“PANDEMİ TRAVMATİK PSİKOLOJİK ETKİLER YARATABİLİR”
Uzayan pandemi süreci ergen ve gençleri nasıl etkiliyor? Onların iç dünyalarında ne gibi olumsuzluklara neden olabiliyor?
Pandemi süreci ergenler ve gençler üzerinde travmatik psikolojik etkiler yaratabilir. Salgın döneminde ve sonrasında gençler ve ergenler üzerinde görülen psikososyal etkiler, değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Pandemi, olası ölümlere ve yakın kayıplarına ek olarak, çocuk ve ergenlerin yaşamı ve geleceği üzerindeki kontrol hissinin, geleceğe yönelik umutlarının azalmasına da sebep olabilir. Ergenler ve gençler salgın döneminde kendilerini artık güvende hissetmeyebilirler ve özgüvenleri azalabilir. Sosyal altyapının ve kurumların etkilenmesi nedeniyle, bireylerin afet öncesi kullanmakta oldukları eğitim, sağlık gibi hizmetlere erişimleri engellenebilir. Aile üyelerinden ve yakınlardan ayrı kalabilirler. Dünya çapında görülen ekonomik kriz nedeniyle, maddi kayıplar yaşanabilir. Bu etkenler, ergen ve gençlerin geleceğe dair umutlarının azalmasına, güven ve özgüven kayıplarına neden olabilir. Salgın döneminde ve sonrasında bireyler sıklıkla depresyon yaşamaktadırlar. Bu dönemde kendini sürekli yorgun ve mutsuz hissetme, aşırı uyuma veya uykusuzluk, kısa bir süre içinde aşırı kilo kaybı veya alımı, ilgisizlik, hiçbir şeyden ve hayattan keyif alamama, geleceğe ve yaşama dair karamsarlık, kendine zarar verme düşünceleri, kendine güvensizlik ve değersizlik duyguları, kendini suçlama gibi psikolojik sıkıntılar yaşanabilir. Tükenmişlik sendromu ortaya çıkabilir. Kaygı bozuklukları da pandemi sürecinde görülebilecek bozukluklar arasındadır. Afet sonrasında olaya dair takıntılı düşünceler gelişebilir. Olumsuz olayların tekrarlama olasılığı üzerine ve geleceğe dair yoğun endişe ortaya çıkabilir. Çocuklar ve gençler içsel değişimleri olumsuz yorumlayabilir, ani ya da nedensiz korkular ve panik ataklar yaşayabilirler ve farklı alanlarda fobileri de ortaya çıkabilir. Bazı çocuk ve gençlerde somatik ya da bedensel yakınmalar yaşanabilir; baş ağrısı, sırt ya da bel ağrısı/tutulması, bitkinlik, aşırı yorgunluk gibi fiziksel bir nedene bağlı olmayan psikolojik bedensel yakınmalar görülebilir.
SÜREKLİ ONLINE İLETİŞİM YALNIZLAŞTIRIYOR
Salgınla beraber, herkes sosyal medya ve internette daha fazla zaman geçirmeye başladı. Ergen ve gençler online ortamlarda yeteri kadar sosyalleşebiliyorlar mı? Bu durum onların psikolojik olarak yalnızlaşmasına sebep olur mu?
Karantina döneminde çocuklar sürekli evde oldukları için, internette ve sosyal medyada çok daha fazla zaman geçirmekteler. Çocuklar interneti eğlence amaçlı, oyun oynamak, video izlemek ve iletişim kurmak için kullanmaktadırlar. Ancak, çocukların saatlerce kontrolsüz bir biçimde bilgisayarda, internette zaman geçirmesi bazı tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Bilgisayar, telefon ve interneti çok fazla kullanmaları ergenleri ve gençleri birçok riskle karşı karşıya bırakmaktadır. İnternetin hatalı kullanımı ergenlerin ve gençlerin fiziksel, duygusal, sosyal, ahlaki ve bilişsel gelişimlerine zarar vermektedir. Ergen ve gençlerin internet ve sosyal medyayı çok fazla kullanmaları sosyal izolasyon, toplumdan duygusal olarak soyutlanma gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. İnternette ve sosyal medya platformlarında sosyalleşmek hiçbir zaman gerçek, yüz yüze sosyalleşmenin yerini dolduramaz. Dolayısıyla çocuklar ve gençler, online ortamlarda yeteri kadar sosyalleşemiyorlar. Hatta tam tersi, online ortamlarda çok fazla zaman geçirmek bir süre sonra kişinin yüz yüze iletişim yerine online iletişimi tercih etmeye başlamasına, sosyal olarak yalnızlaşmasına neden olabiliyor. Bilimsel araştırmalar, internette fazla zaman geçiren çocuk ve gençlerin giderek yalnızlaştıklarını ve yüz yüze ilişki kurmakta zorluk çektiklerini gösteriyor.
MADDE KULLANIMININ ARTIŞ NEDENLERİ
Yapılan araştırmalar pandemi dönemiyle birlikte madde kullanımının arttığına işaret ediyor. Ergen ve genç yetişkinler özelinde bu durumu değerlendirdiğinizde neler söylersiniz?
Bu tür durumlarda bireylerin alkol ve madde kullanmaya yönelebildikleri bilinmektedir. Salgın dönemlerinde, alkol ve uyuşturucu madde kullanımında artış görülmektedir. Alkol ve madde kullanımı, bireylerin yaşadıkları olayla başa çıkabilmek için başvurdukları sağlıklı olmayan bir başa çıkma davranışıdır. Yaşanan zorluklara bağlı olarak, sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerin kullanımında aşırı artış gözlenebilir. Özellikle kişinin gündelik hayatını, görevlerini yapmasını engelleyecek durumda sorunlu kullanım, ruhsal bir bozukluğa ya da bağımlılığa dönüşebilmektedir. Türkiye’de de pandemi nedeniyle uzun haftalar süren sosyal izolasyon insanlarda gelecek kaygısına neden olmuştur ve bu durumun daha uzun vadeli problemlere neden olabileceği öngörülmektedir. Covid-19 salgını sırasında ruh sağlığını koruma ve stresle baş etme konusunda, herkesin stresle başa çıkma yöntemi farklıdır; alkol, madde kötüye kullanımı salgın sırasında verilebilecek tepkiler arasındadır. Ergenlerde ve gençlerde ise alkol ve madde kötüye kullanımının takip edilmesi gerekmektedir. Ergenler ve gençler bu dönemde, okul, öğretmen ve arkadaşlarından uzak kalmak, sosyal hayatlarının, iletişimlerinin büyük ölçüde kısıtlanması, kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığı ve yaşamı ile kaygı, maddi ve geleceğe yönelik kaygılar gibi sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Bu sorunlarla baş etme becerilerinden ve bu sorunlarla baş etmelerine yardımcı olacak sosyal destekten yoksun olan gençlerde madde kötüye kullanımı veya madde kullanımında artış görülebilir.
“ONLINE UYUŞTURUCU SATIŞI ARTTI”
Zehir tacirleri pandemide çocuk ve gençlere nasıl ulaşabiliyorlar? Madde kullanımıyla ilgili raporlanan bu artış, maddeye erişimin kolaylaştığının bir göstergesi mi? Bu durum madde bağımlılığı ile mücadelenin uzun vadede daha da zorlaşabileceğinin işareti midir?
Uyuşturucu madde tacirleri koronavirüs salgınını da bir fırsat olarak kullanarak uyuşturucu imalatı ve ticaretini yeni koşullar doğrultusunda yeniden düzenliyorlar. Uyuşturucu madde kaçakçıları yeni şartlara çok hızlı bir biçimde uyum sağlayarak, darknet (karanlık internet), şifreli uygulamalar ve sosyal medyayı kullanarak uyuşturucu madde kaçakçılığına devam ediyorlar, çocuk ve gençlere bu şekilde ulaşabiliyorlar. Son dönemlerde darknet, sosyal medya ve şifreli uygulamalar üzerinden uyuşturucu madde kaçakçılığında artış gözlemleniyordu. Pandemi süreci bu rakamların daha da artmasına ve uyuşturucu ticaretinin bu mecralara daha da çok kaymasına neden oldu. Avrupa Uyuşturucu Raporu’nda Covid-19 salgını sırasında uyuşturucuyu tedarik aşamasında yeni yöntemlerin ortaya çıktığı, online uyuşturucu satışının arttığı, yüz yüze alışveriş ve partilerde satılan uyuşturucuların ise azaldığı vurgulanıyor. Ülkemizde de çocuk ve gençlerin internet ve sosyal medya kullanımlarının artmasına bağlı olarak, uyuşturucu madde tacirleri özellikle pandemi döneminde çocuk ve gençlere online araçları kullanarak ulaşıyorlar. Bu artış özellikle karanlık internet, sosyal medya üzerinden uyuşturucu maddelere ulaşmanın kolaylaştığı ve online platformlar üzerinden uyuşturucu ticareti ile mücadelenin güçleşebileceği şeklinde değerlendirilebilir.
“EBEVEYNLER DEMOKRATİK BİR AİLE ORTAMI SUNMALIDIR”
Ergen ve gençlerde madde kullanımının önüne geçmek için aileler neler yapabilirler?
Aileler her şeyden önce çocuklarına her yönüyle bir bütün olarak sağlıklı bir şekilde gelişebilecekleri demokratik bir aile ortamı sunmalıdır. Sağlıklı ve etkili bir aile içi iletişim ortamı oluşturulmalı, yakınlık ve bağlılığın olduğu aile içi ilişkiler kurulmalı, aileler çocuklarına karşı güven verici, destekleyici, yapıcı, hoşgörülü davranmalıdır. Anne-babalar çocuklarına bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı konusunda iyi birer rol model olmalıdırlar. Ebeveynler çocuklarını kontrol etmeli, çocuklarının kimlerle arkadaşlık ettikleri, ne zaman nerede oldukları, okul başarıları, yaşadıkları sorunlar hakkında bilgi sahibi olmalı, çocuklarının sorunlarına önem vermeli ve gerekirse bir uzman yardımı almalıdırlar. Arkadaş çevresi gencin madde kullanmaya başlaması konusunda çok önemlidir. Ebeveynlerin, çocuk ve gençlere madde kullanımı konusunda hayır demeyi, akran baskısına direnmeyi öğretmeleri gerekiyor. Ailelerin çocuk ve gençlere, madde kullanımının yaşadıkları sorunlarla baş etmek için bir yöntem olmadığını, daha sonra bağımlılık, sağlık sorunları, sosyal sorunlar gibi çok daha büyük sorunlara yol açtığını önemle anlatmaları yararlı olacaktır. Bu noktada ebeveynlerin çocuklarına stresle baş etme, sorun çözme, kaygıyla baş etme, iletişim becerileri, sosyal beceriler, atılganlık, öfkeyle baş etme, çatışma çözme becerilerini kazanmaları konularında yardımcı olmaları gerekmektedir. Ailelerin alkol ve madde bağımlılığı konusunda bilgi sahibi olmaları ve çocuklarıyla bu konu hakkında konuşmaları, sohbet etmeleri yararlı olacaktır.
“PSİKOLOJİK VE TOPLUMSAL NEDENLER BELİRLENMELİ”
Bu konuda yetkililerin alabileceği önlemler neler olabilir?
Madde kötüye kullanımı veya madde istismarı birçok sebebi olan karmaşık bir sosyal sorundur. Türkiye, uyuşturucu madde ticaretinde transit bir yol üzerinde bulunmaktadır ve genç nüfus oranı yüksek olan bir ülkedir. Bunlar madde kötüye kullanımı için risk faktörüdür. Ülkemizde uyuşturucu madde ticaretini önlemek için başarılı narkotik çalışmalar yapılıyor. Bunun yanında Yeşilay’ın çalışmaları madde istismarını önlemede çok önemli bir yere sahip. Ancak, sürekli olarak piyasaya yeni sentetik uyuşturucuların sürülmesi, uyuşturucu maddelerin üretilmesi, saklanması, ulaşımı ve pazarlanmasında yeni yöntemlerin bulunması bu önlemlerin yetersiz hale gelmesine neden olabiliyor. Özellikle gençlerin madde kötüye kullanımı nedenleri arasında merak, akran baskısı, madde istismarına ilişkin yanlış inanış ve bilgiler var. Örneğin esrar için kullanılan ottur zararı yoktur, zihni açar, üretkenliği artırır gibi yanlış inançlar, psikolojik sorunlar, madde satıcılarının tuzakları, büyüdüğünü ispatlamak, madde kullanımının yarattığı haz ve mutluluk durumu, madde kullanımının ilişki kurmak, bir gruba ait olmak için araç olarak görülmesi sayılabilir. Toplumsal nedenler arasında, işsizlik, yoksulluk, suç oranının yüksek olması, sosyal çevrede madde istismarının yaygın olması, çarpık kentleşme, çocuk ve gençlere yönelik sanat, spor gibi etkinliklerin eksikliği sayılabilir. Ülkemizde özelikle sentetik uyuşturucuların ucuz ve kolay ulaşılabilir olması çok önemli bir neden. Bu durumu önlemeye yönelik politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Madde kötüye kullanımı her dönemde, her toplumda görülen toplumsal bir olgu. Madde kötüye kullanımına neden olan psikolojik ve toplumsal nedenleri belirlemek ve buna göre çözümler üretmek gerekiyor. Madde kötüye kullanımı ile mücadelede birincil, ikincil ve üçüncül önleme stratejileri vardır. Birincil önlemede bireylerin madde kötüye kullanımına başlamasından uzak tutulması, ikincil önlemede madde kötüye kullanımı olan bireylerin tedavi edilmesi, üçüncül önlemede ise madde bağımlılığı tedavisi gören bireyleri izlemek ve tekrar madde kullanmalarını engellemek, temiz kalmalarını sağlamak amaçlanmaktadır. Ülkemizde bu konuda yapılan çalışmaların sayısının ve bu hizmetlerden yararlanan kişi sayısını artırılması yararlı olacaktır. Bana göre, madde kötüye kullanımının bir suç olarak değil sağlık sorunu olarak değerlendirilmesi, madde kötüye kullanımı konusunda mevzuatın yeniden düzenlenmesi, kurumlar arası iş birliğine dayalı etkin, bütüncül politikalar geliştirilmesi gerekiyor. AMATEM (Alkol ve Madde Tedavi Merkezi), ÇEMATEM (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi), YEDAM (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) sayılarının ve kapasitelerinin ve bu merkezlerde çalışan uzman personel sayısının artırılması gerekiyor. Ayrıca, Avrupa şehirlerinde uygulanan atık su analizi, toplum düzeyinde tüketilen uyuşturucu miktarının belirlenmesinde kullanılabilir.
“AİLELER BİLİNÇLİ VE MAKUL DÜZEYDE KUŞKUCU OLMALI”
Konu ile ilgili eklemek istedikleriniz var mıdır?
Ebeveynler çocuklarının madde kullandığından şüphelendiklerinde çocuklarının davranışlarını doğru değerlendirmelidir. Gözlemlenen davranışların başka nedenlerinin olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Çocuğu suçlamak, yargılamak, etiketlemek, aceleci ve öfkeli davranmak, şiddete başvurmak istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Ailelerin bu konuda bilinçli ve makul düzeyde kuşkucu olması gereklidir. Başka bir nedenle açıklanamayan; çocuğun arkadaş çevresinin değişmesi, yeni arkadaşlar edinmesi, davranışlarında belirgin değişiklikler olması, bazen neşeli bazen sakin olması, bazen de öfkeli ve saldırgan davranışlar göstermesi, dalgınlık, dikkat eksikliği, halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, beslenme alışkanlığının değişmesi, sarhoşluk hali, huzursuzluk, yerinde duramamak gibi davranışların ortaya çıkması, kilo kaybetmesi, bedeninde yara izleri, cildinde renk değişiklikleri, iltihaplı yara veya enjektör izleri olması, ağız çevresinde kızarıklık veya yara, gözlerde kanlanma, uykusuzluk, ders başarısının düşmesi, okula devamsızlık, unutkanlık ve belleğin zayıflaması, depresyonun artması, yoksunluk belirtileri olarak kaygıda artma, sinirlilik, çabuk ve sebepsiz hırçınlaşma, ellerde terleme, hızlı soluk alıp verme gibi bedensel belirtiler, aile ilişkilerinde azalma, evde daha az vakit geçirme, evde olduğu zamanlarda odasında tek başına olması, her zaman olduğundan çok daha fazla para harcamaya başlaması kuşku duyulması ve derinlemesine araştırılması gereken durumlardır. Ebeveynlerin bu konuda bir bulguya rastladıklarında ise panik içinde olmaması, soğukkanlı davranması gerekiyor. Ebeveynlerin konu hakkında bilgi edinmesi, çocukla konuşmak için önceden hazırlık yapması, kendini hazır hissedince konuşması ve kendini suçlamaması çok önemli. Genci korkutmamak, suçlamamak, yargılamamak, etiketlememek, bağırmamak ve yeterli ve sağlam bilgilerle hareket etmek temel ilkeler olmalıdır. Ebeveynlerin kendilerini ve çocuklarıyla olan iletişimlerini gözden geçirmeleri ve çocuklarıyla bu konuyu konuşmaktan çekinmemeleri gerekiyor. Çocuğu anlamaya çalışmak, gerçekçi, samimi, içten ve yalın davranmak çok önemli. Anne-baba, çocuğa onun yanında olup onu destekleyeceğini ve madde kullanmasını istemediklerini kesin bir dille anlatmalı. Yardım alınabilecek uzmanlar ve kurumlar hakkında bilgi edinmek, çocuğa madde kötüye kullanımını bırakması konusunda her zaman destek ve yardımcı olacaklarını sık sık söylemek anne-babaların bu tür bir durumda diğer yapabilecekleri davranışlardır.
BARIŞ TUNCER KİMDİR?
Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde tamamladı. Yüksek lisansını Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim dalında yaptı. Yıldız Teknik Üniversitesinde Aile Danışmanlığı Eğitimi aldı. Halen Sakarya Üniversitesi Soysal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim dalında doktora eğitimine özel öğrenci olarak devam etmektedir. Bunun yanında İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünde 3. sınıf öğrencisi olarak ikinci lisans eğitimini sürdürmektedir. Barış Tuncer, Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri programında öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Sosyal sorunlar, çocuk ihmal ve istismarı, insan davranışı ve sosyal çevre derslerini vermektedir. Çocuk ve ergenlerde alkol ve madde bağımlılığı, çocuk ihmal ve istismarı, çocukluk ve ergenlik döneminde şiddet ve saldırganlık konusunda akademik çalışmalar ve yapmakta ve bu konularda akademik yayınları bulunmaktadır.