Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1076
Eğitim
Ziller Minikler İçin Çalıyor… Okula Uyum Süreci İçin Öneriler
İlk kez okula başlayacak minikler heyecanlı, anne babalarda ise mutluluk ve kaygı bir arada. Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer, okula yeni başlayacak çocuklar için sağlıklı uyum sürecinin nasıl sağlanacağını anlattı; okula hazırlık, kaçınılması gereken davranışlar ve ayrılık anksiyetesi ile başa çıkma yolları hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Daha dün ilk adımını atan minik çocuğunuz büyüdü ve artık onun hayatında yeni bir sayfa açılıyor; okula gitme zamanı geldi. Evin dışında farklı bir sosyal ortama adım atacak ve burada arkadaşlığı, disiplini ve düzenli olmayı öğrenecek. Gerek okul öncesi eğitime gerekse ilkokula başlamaya hazırlanan çocuklarınızın midesinde kelebekler uçuşmaya başlamışken anne babalar da ellerinden geldiğince çocukların bu süreci en sağlıklı biçimde geçirmelerini sağlamaya çalışıyor. Konu ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer, heyecanlı ve tedirgin ebeveynlere uyum sürecini kolay atlatmaları için önerilerde bulundu.
“ÇOCUKLAR ‘ÖĞRETMENCİLİK’ OYUNUYLA OKULA ALIŞTIRILMALI”
Çocuğunuza okul kavramını anlatmak, onu nelerle karşılaşacağı konusunda bilgilendirmek okula hazırlık sürecinin en önemli adımlarından biri. Bu durumda ilkokula başlayacak çocuğun öncesinde çok küçük yaşlardan okulun yan ögeleriyle ilişkili olması dikkat edilmesi gereken bir durum. Evdeki bireylerin okula dair ögelerinin olması çocuğun onları aynalayarak durumu benimsemesini kolaylaştırabiliyor. Bunun yanında çocuğun, içinde kalem, kâğıt ve boyalarının olduğu bir çantasının olması ve bunu her zaman yanında taşıması faydalı olabiliyor.
Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer, okulun benimsenebilmesi için oyuna başvurulmasının önemini şu sözlerle vurguluyor: “Okula gelmeden önce oynanan oyunlarda sınıf ve öğretmenin olması (evde küçük bir tahtanın olması), oyunlarımızda ‘öğretmencilik’ diye tanımladığımız oyunun olması, tanıdığı kişilerden bazılarının (mahalle arkadaşı, akraba gibi) okula gidiyor olması, evin çevresinde bir okulun olması gibi etkenler çocuğun okulu benimsemesinde önemlidir.”
Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer daha küçük yaştaki çocukların devam ettiği oyun gruplarına başlamak için ise, çocuğun sınıf dışında bahçede de vakit geçirebileceği havanın ısındığı dönemlerin tercih edilebileceğini söylüyor ve ekliyor: “Çocuk bu süreçte bahçede yaptığı çalışmalarla okula daha çabuk uyum sağlayabilir.”
OKUL REDDİNİN ARKASINDA YATAN NEDENLER
Birçok çocuk okula bir süre sonra alışabilirken bazı çocuklar bu süreci çok daha uzun sürede atlatabiliyor. Özellikle pandemi nedeniyle son yıllarda etkisi görülmeye başlanan okul reddi, sosyal anksiyeteye neden oluyor. Okul reddinin bir süre sonra okul fobisine dönüştüğüne dikkat çeken Klinik Psikolog Dinçer, pandemi döneminde okula aşamalı olarak başlamanın bunun nedenleri arasında olduğunu ifade ediyor.
Aileye yeni gelen bir kardeş de çocukta okul reddine neden olabiliyor. Evdeki yeni bir birey çocuğun ebeveynleriyle kurduğu bağlanma ilişkisinde zorluklar ve ayrılık anksiyetesi yaşamasına yol açabiliyor. Klinik Psikolog Dinçer ayrıca, “Ailenin sosyal hayatta az kişiyle görüşmesi, çocuğun sosyalleşebileceği alanlarda sınırlı zaman geçirmesi de okul gibi kalabalık ve kuralların olduğu bir alanı reddetmesine neden olabiliyor. Çocuk okul reddinde aile ve okulu da zorlayan tepkiler geliştirebiliyor; örneğin kusuyor, terliyor, ağlama nöbetleri geçirebiliyor. Bu durum tüm taraflarda yetersizlik hissi oluşturabiliyor.” diyerek okul reddinin birçok boyutu olduğunu dile getiriyor.
AYRILIK ANKSİYETESİ İLE BAŞA ÇIKMAK
Okul reddiyle yakından ilişkili bir durum olan ayrılık anksiyetesi de okulun başlamasıyla doğru orantılı ortaya çıkıyor ve çocuk okulla beraber tanımadığı bir alana gideceği için artabiliyor. Fakat burada ebeveynin dikkat etmesi gereken bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Çocuk, okuldan bağımsız zaten var olan bir ayrılık kaygısı yaşıyorsa okula başlamak bu kaygıyı artırabiliyor. Klinik Psikolog Dinçer bu duruma, “Çocuk annesinin etrafta bulunmayışına bir saat dayanabilirken özellikle okul döneminde altı sekiz saat dayanması zor olabiliyor.” diyor. Dinçer çocukta; bayılma, kusma, gece diş gıcırdatma, altına kaçırma, tikler, evde ebeveynlerinin yanından ayrılmama gibi bazı semptomlara rastlandığının altını çiziyor. Bu tür şikayetlerden dolayı bazı çocuklar erken çocukluk eğitimi alamayabiliyorlar. Ebeveynde de yaşanan güçlük nedeniyle çaresizlik ve benzer semptomlar yaşanabiliyor. Klinik Psikolog Dinçer, böyle bir durumda ailenin çocuk için psikiyatrik destek almasını öneriyor.
EBEVEYNİN BİLİNÇLİ TUTUMU UYUM SÜRECİNİ HIZLANDIRIYOR
Okul öncesi eğitim ve oryantasyon haftasının ortaya çıkışı çocuğun okula uyumunu destekliyor ancak çocuklar her ne kadar bu kavramlara aşina da olsa uyum sürecinde zorluklar yaşamaya devam edebiliyorlar. Çocuğun okula başladığı yaşa kadar geçirdiği sürede neler yaptığının çocuğun uyum sürecini etkilediğini aktaran Klinik Psikolog Dinçer, aile kurallarının olmadığı bir evde yetişen çocuğun ilk haftalarda okulda otorite figürlerinden (öğretmen, idareci) komut almada güçlük yaşayabileceğini söylüyor. Ailenin çocuğun sosyalleşmesini sağlayacak akranlarıyla beraber vakit geçirebileceği alanlarda bulunmaması çocuğun okulda arkadaşlarıyla uyum sorunu yaşamasına neden olabiliyor. Kalabalık bir sınıfta eğitim görme ihtimali çocuğun okulu sevmesini zorlaştırabiliyor.
Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer, “çok iyi okul” denilerek çocuğun evinden çok uzaktaki bir okula sabahın çok erken saatinde gidiyor olmasının küçük yaştaki bir çocuğun okula alışmasını zorlaştıracağını ifade ediyor ve “Tüm bu güçlüklerin üç dört hafta içinde geçmesi gerekiyor.” diyor. Bu süreyi geçen durumlarda ise ailelerin çocuklarıyla ilgili gözlem yapmalarını, öğretmenle iş birliği halinde olmalarını ve okul rehberlik servisinden destek almalarını öneriyor. Bu süre sonrasında çocukta halen yoğun ve çocukla ailesinin hayatını derinden etkileyecek sorunların devam etmesi durumunda ise bir psikiyatrist desteği alınması tavsiye ediliyor.
ÇOCUĞA NASIL YAKLAŞMAK GEREKİYOR?
Çocuklar okula başladıktan sonra ebeveynlerin yaklaşımı önem taşıyor ve bu yaklaşımın biraz detay içermesi gerekiyor. Uyum sorunu yaşayan çocuk için cevaplaması oldukça karışık, çok büyük bir soru olarak algılanacak, “Günün nasıl geçti?” sorusunu sormak yerine, onun okulla bağ kurmasını sağlayacak sorular sorulabilir. Örneğin, “Tanıdığın birinin adında bir arkadaşın var mı?”, “Seninle aynı takımı tutan arkadaşların kimler?”, “Saçları kıvırcık olan arkadaşların kimler?”, “Bizimle yakın oturan arkadaşların kimler?” gibi sorular çocuğun okulla bağ kurmasını sağlayacak sorulara örnek verilebilir. Çocuğun okuldan döner dönmez evde bir görevle karşılanması da yine okula uyum sürecini geciktiriyor. Bunun yerine çocuğa keyif alacağı ve rahatlayacağı etkinlikler yapmak teklif edilebilir. Beraber kurabiye yapmak, oyun oynamak, bir bölüm çizgi film izlemek gibi.
Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer, ebeveynlere okulun ilk haftalarındaki tutumları konusunda şu tavsiyelerde bulunuyor: “İlk haftalarda okul ve sınıfa girmek istemeyen çocuklara karşı ebeveynlerin sabırlı olması, mümkün olduğunca okul içinde tutulması, okula devam konusunda çocuklarla pazarlık yapmamaya dikkat etmesi gerekiyor. Maddi bir ödül yerine okul çıkışı sınıftan arkadaşlarıyla beraber vakit geçirmesi sağlanabilir. Çocuğa zorlukların üstesinden gelmeye dair hikâyeler veya geçmişte ilk başta yaparken zorlandığı fakat daha sonra başardığı hikâyeler tekrar anlatılabilir. Yine çocuğun özdeşim kurduğu bir çizgi filmlerdeki karakterin güçlerine, zorluklarla nasıl başa çıktığına dair hikâyeler anlatılabilir.”
“EĞİTMEN VE EBEVEYN İŞ BİRLİĞİ YAPMALI”
Okul açılacağı için heyecanla karışık kaygı yaşayanlar sadece çocuklar ve ebeveynler değil. Kalabalık sınıflarda ders verecek olan eğitmenler de aynı duyguları yaşıyorlar. Her bir çocukla ayrı ayrı ilgilenmek isteyen eğitmenler sınıf mevcudu fazla sınıflarda uyum güçlüğü yaşayan çocukları fark etmekte gecikebiliyor. Müdahale etmede güçlük yaşayan eğitmenin bu durumlarda velilerle iş birliği içinde olması gerekiyor. Her iki taraf da birbirine destek olmalı ve amaçların ortak olduğu unutmamalı; çünkü uyum sorunu ancak iş birliği ile ortadan kalkabilir. Uyum sürecinde eğitmenin görevlerinden biri de öğrencilerine yaklaşımının birleştirici ögeler içermesi. Klinik Psikolog Dinçer, öğretmenin uyum haftasında sürekli kuralları hatırlatmak, görevlendirmek, öğrencilerin davranışlarını birbirleriyle kıyaslamak gibi tutumlar yerine samimi ve kapsayıcı iletişim kurmaya çalışmasının öğrencinin öğretmenine bağlanmasını kolaylaştıracağına vurgu yapıyor. Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer sözlerini şöyle sürdürüyor: “Okulun ilk günleri anne ya da babasının yanından ayrılmasını istemeyen çocuklar için yine eğitmenin desteğini alınabilir. Eğitmen bu durumun belli bir zaman diliminde (bir iki hafta) ve belli bir alana kadar (okul bahçesi-sınıf kapısı) olacağını ilk önce velilerle daha sonra sınıftaki öğrencilerle paylaşılmadır. Velilerin çocuklarına sürekli okulda kalamayacaklarını, böyle bir şeyin onları da güç duruma düşüreceğini anlatması gerekir. Ebeveynlerinin sürekli sınıfta olmasını isteyen öğrencilerle ilgili sınıf öğretmeni ve okul rehberlik servislerinin sürekli temas halinde olması, aileyi de sürece dahil ederek izlenecek yol ve yöntemler konusunda bilgilendirmesi gerekmektedir. Velilerle çalışmak özellikle sorunun çocuğun kaygısından ziyade velinin kaygılarından kaynaklandığı durumlarda daha öncelikli olabilmektedir.”
OKULA HAZIRLIK SÜRECİNDE EBEVEYNLERE TAVSİYELER
Ebeveynin istikrarlı olması ve durumları tahmin edilebilir kılması çocuğu okula daha iyi hazırlıyor. Bu nedenle çocuk, okul açıldığında nelerle karşılaşacağı konusunda ailesi tarafından bilgilendirilmeli. Okul açılmadan bir hafta önce okulun başlayacağı haftaya dair küçük konuşmalar yapmanın etkili bir yöntem olduğunu aktaran Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer, okula hazırlık aşamasını şöyle sıralıyor:
-
Çocuğun okuluna gidip okul alışverişini yapmak.
-
Okul sürecine alışması için uyku düzeninin oturtulması yani akşam erken yatıp sabahları okul saatine yakın saatte uyandırmak.
-
Beraber kahvaltı yapmak.
-
Okul çantasını birlikte hazırlamak.
-
Ebeveyninin de en az onlar kadar heyecanlı olduğunu paylaşmak. Bu durumu çocuklarıyla uygun bir dille paylaşmak çocukları rahatlatacaktır.
-
Okula giderken yolda beraber şarkı dinlemek, söylemek, çocuğun rahatlamasını sağlayacak konular hakkında onunla sohbet etmek.
-
Aynı okula gidecek başka arkadaşları varsa bir gün önce onlarla konuşmak.
-
Aile bireyleriyle beraber fotoğraf çektirmek.
-
Okul çantasını kendisinin taşımasına izin vermek.
-
Çok kaygılı hissediyorsa sevdiği, bağ kurduğu bir nesneyi (çantaya takılan bir anahtarlık vb.) yanında götürmesini önermek.
KLİNİK PSİKOLOG GÜLCE NUR DİNÇER KİMDİR?
Gülce Nur Dinçer, 2003 yılında biten lisans eğitiminin ardından resmi ve özel kuruluşlarda psikolojik danışmanlık yapmıştır. Çalıştığı kurumlarda çocuk ve gençlerle yapılan tüm çalışmaların içinde olmaya özen gösteren Dinçer, 2016 yılında Hasan Kalyoncu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans’ını “6 Yaş Çocuklarında Bağlanma Figürleriyle Kurulan Bağlanma Stilleri ile Oyun Becerileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” teziyle tamamlamıştır. Überlingen Moreno Enstitüsüne bağlı Dr. Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitüsünden beş sene psikodrama eğitimi almasının yanı sıra birçok yerli ve yabancı uzmandan psikanaliz, BDT, farklı oyun terapisi yaklaşımları, EMDR gibi eğitimler almıştır. Sonrasında ise narrative terapinin dünyadaki merkezi olarak kabul edilen Dulwich Center’ın iki yıllık yoğun programını bitirerek Narrative Terapist unvanını kazanmıştır. Klinik Psikolog Gülce Nur Dinçer çalışmalarına narrative terapi üzerinden devam etmektedir.