- Pornografinin Gerçek Olmadığı Bilinmeli
- Pornografi, Bireyin ve Toplumun Dengesini Bozuyor
- Erken Yaşta Pornografi Maruziyeti Cinsel Suça Kadar Uzanan Sonuçlara Yol Açabilir
- Pornografi, Bireylerin ‘Normal’ Beden Algısını Bozabiliyor
- Pornografi Kullanımı Cinsel Yaşama Zarar Veriyor
- En Büyük Endişem, Pornografinin Cinsel Normları ve Senaryoları Değiştirmesi
- Ergenlerle İlgili Çalışmalar Gelecekte En Önemli Araştırma Alanları Olacak
- Oyun ve Pornografi: Dijital Dünyada Bağımlılığın Kesişen Yolları
- Pornografi Bağımlılığı, Tanıdık Özellikler Taşıyan Yeni Bir Bağımlılık Türü
- Sağlıklı Toplumun Temeli Halk Sağlığından Geçiyor
- Prof. Dr. Mustafa Taşdemir: “Bağımlılık, Sosyal Bulaşma Yoluyla Yayılıyor”
- Prof. Dr. Recep Erol Sezer: “Dumansız Hava Sahası Bir Halk Sağlığı Politikasıdır”
- Dr. Öğr. Üyesi Çağrı Emin Şahin: “Sağlık Okuryazarlığı Bağımlılıklara Karşı En Güçlü Koruyucu Zırhtır”
- YEDAM Sosyal Hizmet Uzmanı Alptekin Tekedereli: “Sosyal Hizmet Uzmanları Bağımlılıkla Mücadelede Kritik Bir Rol Üstleniyor”
- Klinik Psikolog Dr. Mehmet Teber: “Çocukların Güçlenmesi İçin Zorlanmalarına Müsaade Etmeliyiz”
- Bağımlılıkların Türkiye Ekonomisine Yıllık Yükü: 78 Milyar Dolar
- Bağımlılıklarla Mücadele Hekimlerin Desteğiyle Daha da Güçlü
- Hukukun Gücüyle Bağımlılıklara Karşı: Yeşilay Hukukçuları
- Gıda Güvenliği ve Bağımlılık Riski Taşıyan Gıdalar
- Dijitalle Başa Çıkın!
- Dijital Medya ve Oyun Bağımlılığına Karşı Küresel Mücadele
- Dr. Daniel Spritzer: “Oyun Tasarımcısının Amacı Eğlence Olmalı, Bağımlılık Değil”
- Klinik Psikolog Süreyya Kitapçıoğlu: “Oyun Bağımlılığıyla Mücadelede Kültürel Duyarlılık Hayati Önemde”
- Uz. Dr. İlyas Kaya: “Yeşilay’ın ‘Denge’ İlkesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı İçin Çok Kıymetli”
- Prof. Dr. Yavuz Samur: “Doğru Tasarlanmış Oyun Çocuğa Pek Çok Beceri Kazandırır”
- YEDAM’dan Oyun Bağımlılığına Bütüncül Yaklaşım
- Dijital Oyun Araştırmaları ve Bir Çözüm Arayışı “Çocuk Dostu” Bir Oyun Derecelendirme Sistemini Geliştirmek
- Prof. Dr. Toker Ergüder: “Alkolsüz bir toplum, nesillerin ve kültürün korunması için atılacak en büyük adımdır”
- Prof. Dr. Perihan Torun: “Alkol tüketimini düşürmek için etkin politikalar uygulanmalı”
- Doç. Dr. Umut Kırlı: “Kadınlarda alkol bağımlılığı erkeklere oranla daha hızlı gelişiyor”
- Alkol Bağımlılığında YEDAM Desteği
- Bağımlılık Danışmanı Simge Kırcan Erdoğan: “Tedavide geçirilen süre uzadıkça başarı oranı artıyor”
- Tatilde Alkol Kullanımı ile Birlikte Sorunlar da Artıyor
- “Uyuşturucu Tedarikçileri Akla Gelmedik Yöntemler Kullanıyor”
- “Madde Bağımlılığı Belirtileri Ergenliğin Doğal İniş Çıkışlarıyla Karıştırılabilir”
- “YEDAM’lar Madde Bağımlılığı Konusunda Ciddi Bir Boşluğu Dolduruyor”
- “Uyuşturucu Endüstrisi Kendisini Sürekli Güncelliyor”
- “Ek Tanı, Bütüncül ve Eş Zamanlı Tedavi Gerektirir”
- Dünyanın En Tehlikeli Uyuşturucusu Metamfetamin
- YEDAM’dan Madde Bağımlılığına Psikososyal Destek
- Uyuşturucuya Karşı Küresel Direniş
- Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Coşkunol: “Ailenin Tedaviye Katılımı İyileşmede Etkilidir”
- Psikiyatri Uzmanı Dr. Hakan Tokur: “Bağımlılık Tedavisi ‘Yaşamla Yeniden Bağ Kurma’ Sürecidir”
- Uzman Psikolog Kinyas Tekin: “İhmalkârlık Kadar Otoriterlik De Sakıncalı”
- YEDAM’dan Nüks Riskine Karşı Kalıcı Çözümler
- Bağımlılığa Ek Bir Yük: Stigma
- İyileşme Sürecinde Sosyal Hizmetlerin Rolü
- YEDAM Uzman Yardımcısı Niyazi Aydemir: “İyilik koçu tavsiye vermez, rehberlik eder”
- Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Sümeyye Ceylan: “Dijital Dünya ve Çocuk İlişkisi Çok Dikkatle Ele Alınması Gereken Bir Konu”
- Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammed Tayyib Kadak: “Teknolojiye Hâkim Olan Aileler Çocuklarını Dijital Bağımlılıklardan Korur”
- “Çocuklar İçin Güvenli Bir Dijital Ekosistem Oluşturmalıyız”
- Dijital Çağda Ebeveyn Olmayı Kolaylaştıran Rehber: Dijital Ebeveynlik
- Ekrana Alternatif 10 Bahar Aktivitesi
- Dijital Dünyada Nasıl Bir E-Beveyn Olmalı?
- Geçmişten Geleceğe Yeşilay
- Bir Asrı Aşan Mücadelede Yeşilay’a Gönül Verenler Anlatıyor
- Bağımlılıkla Mücadelede Yeni Bir Milat: Bağımsızlık Seferberliği
- Yeşilay’dan Türkiye’ye Özgü, Dünyada Öncü Modeller
- Yeşilay Gönüllülerle, Gönüllüler Yeşilay’la Büyüyor
- Sağlıklı Nesiller İçin Sınırları Aşan Mücadele
- Arif Çifci: “Yeşilay, Osmanlıdan Cumhuriyete Türkiye’nin tarihidir”
- Prof. Dr. Recep Erol Sezer: “Tütün Kontrolü Nikotin Salgınına Karşı En Büyük Koz”
- Prof. Dr. Toker Ergüder: “Tütün Reklamları Yapay Zekâyla Takip Edilebilir”
- Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Ergenin Hayatını Şekillendiren En Önemli Yapı Ailedir”
- Tütün Bağımlılığına Karşı YEDAM Desteği
- YEDAM’la Nefes Alanlar
- Bağımlılıklarla Mücadelede Esas Cephe Tütün Endüstrisinin Sinsi Taktikleri
- Dr. Hüseyin Küçükali ile Yapay Zekâ Desteğiyle Dumansız Bir Sosyal Medya Hakkında Konuştuk
- Tütün Endüstrisinin Çabaları DSÖ’nün de Merceğinde
- Asırlık Tecrübeden Topyekûn Mücadeleye: Bağımsızlık Seferberliği
- Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç: “Bağımsızlık Seferberliği İle Amacımız Bağımlılıklara Karşı Toplumsal Bir Uyanış ve Dayanışma Hareketi Oluşturmak”
- Daha Güçlü ve Daha Sağlıklı Bir Toplum İçin: “Bağımsızlık Seferberliği”
- Bağımsızlık Seferberliği’nin Olmazsa Olmazı: YEDAM
- Bağımlılık İle Mücadelenin Temeli: Bilinçlendirme Ve Farkındalık Çalışmaları
- Topluma ve Bireye Katkı Sağlayan Güç: Gönüllülük
- Danışanlıktan Koçluğa Bir Başarı Hikâyesi
- Spor Salonlarındaki Tehlike: Anabolik Steroidler
- Prof. Dr. Cüneyt Evren: “Steroid Kullanan Her Dört Erkekten Birinde Steroid Bağımlılığı Var”
- Prof. Dr. Rüştü Güner: “Anabolik Steroidler, Tüm Organ Sistemlerine Zarar Verir”
- Kusursuz Beden Algısı Steroid Kullanımını Tetikliyor
- Serkan Yimsel: “Anabolik Steroidleri Teşvik Ve Tedarik Edenler Cezalandırılmalı”
- Av. Mehmet Yoğurtcuoğlu "Steroidler Sporun İtibarını Korumuyor, Aksine Tehdit Ediyor"
- Doç. Dr. Merih Altıntaş: “Sanal Kumar Bağımlılığı Kendini Gizleyebilen Bir Hastalıktır”
- Gittikçe Artan Endişe: Ergenlikte Sanal Kumar
- YEDAM’dan Kumar Bağımlılığı Tedavisine Güncel Yaklaşımlar
- Dünya Sağlık Örgütü’nün Sanal Kumar Bağımlılığına Yaklaşımı
- Sanal Kumarda “Oyun” Ve “Eğlence” Tuzağı
- Zamansız Ve Mekânsız Bir Bağımlılık: Sanal Kumar
- Olimpiyat Özel Dosyası
- Prof. Dr. Hakan Coşkunol: “Egzersiz, beynin ödül sistemini değiştirir”
- Günlük Hayatta Nasıl Aktif Olabiliriz?
- Klinik Psikolog Melisa Varol: “Spor, bedensel ve psikolojik iyilik halimizi güçlendiren etkili bir araç”
- Çocuklar Hareket Ediyor!
- Düzenli Sporun Faydaları Nelerdir?
- Bağımlılıklarla Mücadeleye Spor Desteği: Yeşilay Spor Kulübü
- Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak: “Çocuklar gereksiz teknolojiye maruz bırakılmamalı”
- Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Aile ilişkileri kuşak farkı bilinciyle kurulmalı”
- Okullarda İlk Ders Zili Çalıyor
- Yaşam Becerileri Bağımlılıklardan Koruyor
- Değerlendir, Sürdür, Yaşat, İlham Ol…
- Yeşilay Kolu’ndan Benim Kulübüm Yeşilay Projesi’ne…
- Geleceğin Bireyleri Yeşilay’ın Çocuk Dergileri ve Oyunlarıyla Büyüyor
- Daha Doğal Bi̇r Yaşam İçi̇n 9 Öneri
- Doğallığın Işıltısı
- Gezegene İyi Gelen, Bize De İyi Geliyor
- Doğal Yaşama Dönüş Hareketleri
- Sakin Şehirlerde Kendi Ritminde Hayatı Yaşa
- Daha İyi Hissetmek İçin Haydi Doğaya
- Sadeleşmek Elimizde
- Geçmişi Anlamlandırmak Kişiyi Rahatlatır
- Bedensel Hafifleme İçin Bütüncül Bir Yaklaşım Gerekir
- Beynimiz Neden Yorulur?
- Yaşam Alanlarında Sadeliğin Zarafeti!
- Zihinsel Hafiflik ve Ruhsal Arınma İçin: Dijital Detoks Zamanı!
- Sosyal Medyayı Doğru Kullanmanın 9 Yolu
- Sosyal Medya Bağımlılığı Tedavisinde İzlenen Yollar
- “Sosyal Medya Platformları Dengeli ve Sorumlu Bir Şekilde Kullanılmalı”
- "Çocuğun Dijital Ayak İzi, Geleceğini Etkileyebilir"
- “Gerçek Sosyal Hayat; Yüz Yüze, Derin ve Anlamlı İlişkiler Üzerine Kuruludur”
- Sosyal Medyanın Kontrolüne Girdik
- Yemiyor İçmiyor Çevrim İçi Oluyoruz
- Obezite Küresel Bir Pandemiye Dönüştü
- Uz. Dr. Ayça Kaya: “Buzdolabı ile Aranıza Mesafe Koyun”
- Diyetisyen Kübra Çıtlak: “Son 30 Yılda Çocuk ve Ergenlerde Obezite, Dünya Genelinde Arttı”
- Hormonlar Kilomuzu Nasıl Etkiliyor?
- Çocuk Beslenmesindeki Tehlike: Abur Cubur
- Psikolojik Nedenleri ve Sonuçlarıyla Obezite
- Obezitenin Yol Açtığı 10 Sağlık Sorunu
- Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Öfkenin olduğu yerde olumlu duygular barınamaz”
- Prof. Dr. Cüneyt Evren: “Kronik yorgunluk sendromu, yaşam kalitesini etkileyen ciddi bir durumdur”
- Klinik Psikolog Gökhan Ergür: “Metropol yaşamı ve sosyal medya kaygı düzeyini artırıyor”
- İnsanın Dijital Çağ ile İmtihanı
- Hilal-i Ahdar’dan Yeşilay’a 104 yıllık mücadele
- Yeşilay’ın ilk gençlik teşkilatının kuruluşu "Türkiye İçki Aleyhtarı Gençler Cemiyeti"
- Yeşilay gençliği seviyor, gençlik Yeşilay’ın varlığını hissediyor
- Yeşilay ülküsünün yılmaz neferleri: Yeşilay kadınları
- Ulusaldan evrensele Yeşilay mücadelesi
- Yeşilay’ın dünyada örnek alınan öncü modeli: YEDAM
- Elektronik Sigara Gerçeği! Çocuklar ve Gençler Yalanlarla Kandırılıyor
- “Çocukların ve Gençlerin Elektronik Sigaraya Erişimleri Hızlı Bir Şekilde Engellenmeli”
- “Elektronik Sigara, Dünyanın Baş Belasına Dönüşmüş Durumda”
- “Çok Uluslu Tütün Şirketleri, Nikotin Bağımlısı Bir Nesil Oluşturmak İstiyor”
- “Elektronik Sigaralar Mutlak Zararlı ve Bağımlılık Yapıcıdır”
- “Elektronik Sigaraya Erişim Bu Kadar Kolay Olmamalı”
- Alkol Bağımlılığı Bireyi ve Toplumu Tehdit Ediyor
- Alkolün Güvenli İçilebilecek Bir Miktarı Yoktur
- Sosyal Hizmet, Tedavinin En Önemli Yapı Taşlarından Bir Tanesi
- Kadınlar Bağımlılık Sürecinde Yalnız Kalıyor
- Alkolle Mücadelenin Yolu; Vergilendirme, Erişim Kısıtlamaları ve Pazarlama Yasaklarıdır
- Alkol Bağımlılığına Uluslararası Yaklaşımlar
- Savaş, Halk Sağlığını Onarılamaz Biçimde Etkiliyor
- “Medyada Yaratılan Algı; Haklıyı Haksız, Doğruyu Yanlış, Güzeli Çirkin Olarak Konumlandırabiliyor”
- “Savaşlar, Savaşanları Olduğu Gibi Savaşmayanları Da Olumsuz Etkiler”
- “Artık Savaşlar Sadece Sahada Değil, Dijital Dünyada Da Gerçekleşiyor”
- “Çocuklardaki ‘Güvenli Dünya’ Algısı Zarar Gördü”
- Toplumsal Kaygı Bozuklukları Bağımlılıklara Neden Olabilir Mi?
- Bağımlılık Herkesi Etkileyen Genel Bir Sorundur
- Kadınlar Bağımlılıkta Da Ayrımcılıkla Karşı Karşıya Kalıyor
- Bağımlılığın Ve Şiddetin Doğasında Ortak Ve İç İçe Faktörler Vardır
- “Anne Veya Eşin Bağımlılık Sorunu Olan Bireye Yönelik Tutum Ve Davranışları Tedavinin Seyrini Etkiliyor”
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
- Sağlıklı Nesiller İçin Sağlıklı Gebelik
- Yeşilay Kadınları Güçlenerek Büyüyor
- Dijital Çağda En Kırılgan Grup Çocuklar Ve Gençler
- “Dijital Bağımsızlık En Önemli Gündemimiz Olmalı”
- “Sağlıklı Teknoloji Kullanımında Teknoloji Amaç Değil, Araçtır”
- Çocuklarda Ekran Bağımlılığı
- Dijital Bağımlılıktan Uzak, Hayata Yakın Olun!
- “Notların Telafisi Vardır, Ancak Zedelenen Öz Güvenin Telafisi Meşakkatlidir”
- “Başarının Sırrı Çocuğu Tanımaktan Geçiyor”
- Ziller Minikler İçin Çalıyor… Okula Uyum Süreci İçin Öneriler
- Çocuğun Okul Başarısını Artırmanın 15 Etkili Yolu
- Çocuğunuza Zaman Yönetimini Nasıl Öğretebilirsiniz?
- “Günümüzde Ruh Sağlığını Korumak Daha Zor Ve Daha Önemli Hale Geldi”
- Bağımlılık Ve Ruh Sağlığı İlişkisi Karşılıklıdır
- “Çocuk Olumsuz Duyguları Makul Düzeyde Deneyimlemeli”
- Bağımlı Bireylere Doğru Yaklaşım Nasıl Olmalı?
- Koruyucu Ruh Sağlığıyla Tanışın
- “Tütün Kontrolü Toplumsal Gündemin Ana Konusu Yapılmalı”
- “Asıl Mücadele Tütün Endüstrisi İle Mücadeledir”
- “Zararsız Tütün Olması Mümkün Değildir”
- “Elektronik Sigaraların Ülkeler Tarafından Teşvik Edilmesi Sorumsuzluk Örneğidir”
- “Tütün Şirketleri, İnsanların Sigara İçmek İstemeyecekleri Bir Günün Geleceğini Biliyor”
- “Sağlıklı Etkileşim Ancak Empati İle Olur”
- “Empati Gelişimi Bebeklikte Başlar”
- “Empati Bir Duygudaşlık Göstergesidir”
- Toplumsal Duyarlılığın Vücut Bulmuş Hâli: Gönüllülük
- Yeşilay, TİSK Ve TÜMOSAN Depremzede Çocuklar İçin Güçlerini Birleştirdi
- Dayanışma Ruhu Kültürel Kodlarımızda Var
- “İyi İletişim Ve Doğru Bilgi Kaygıyı Azaltır”
- Afetlere Dirençli Şehirler Nasıl İnşa Edilmeli?
- Sıfır Maliyetle Kentsel Dönüşüm Mümkün
- “Bugünün Gençleri Üst Kuşaklardan Çok Daha İyiliksever Ve Dayanışmacı”
- Millî Birlik Ve Beraberlik Kodlarımızda Var: Millî Mücadele’den Kahramanmaraş Depremine Toplumsal Kenetlenme
- “Bir An Önce Normalleşmeliyiz”
- Dijital Medya Çocuğu Sosyal Hayattan Koparıyor
- “Hey Çocuk! Bırak Tabletini Sakince Kitabın Kapağını Aç! Kalbini Aç…”
- Mutlu Bir Çocukluk İçin Projeden Çok Daha Fazlası Gerekiyor
- Çocuk Gülerse Dünya Güler
- Hilal-i Ahdar’dan Yeşilay’a
- Sivil Toplum Kuruluşları Ve Gönüllülüğün Gücü
- STK’lar Tek Yürek Oldu: Yüzyılın Felaketi Sonrası Gönüllü Dayanışması
- Bağımlılıklarla Karşı Gönüllü Mücadele
- Çocuklar İçin Gönüllülük Neden Gerekli?
- “Tedavi Edilmeyen Kaygı Bozuklukları Kronikleşme Eğilimindedir”
- İklim Değişikliğinin Ortaya Çıkardığı Kaygı Hâli: Eko-Anksiyete
- Yeni Krizlerin Getirdiği Belirsizlikler Küresel Kaygıyı Körüklüyor
- “Kaygılar Bağımlılığı Tetikleyebildiği Gibi Bağımlılıklar Da Kaygıyı Besleyebilir”
- “Çocukları Kaygıları Nedeniyle Utandırmayalım, Usandırmayalım, Cezalandırmayalım”
- Sosyal Medya Kullanımı Kaygıları Tetikliyor
- Sigara İle Mücadelede En İyi Politika, Çocuk Ve Gençleri Tütünsüz Ortamda Büyütmektir
- YEDAM’ın Kişiye Özel Programlarıyla Sigaraya “Dur” Deyin
- Örnek Vakalarla Tütün Bağımlılığı Tedavisi
- Tütün Bağımlılığı Vücudumuza Neler Yapıyor?
- Sigarayı Bıraktığınızda Vücudunuzda Neler Oluyor?
- Dünyada Alkol Kullanımı Ve Önleyici Politikalar
- Alkol Bağımlılığını Önlemeye Dair Yasal Düzenlemeler
- Alkolün Bir Diğer Karanlık Yüzü: Şiddet Ve Alkol İlişkisi
- Ebeveynler Alkol Kullanan Gence Nasıl Yaklaşmalı?
- Sevdiklerimizi Alkol Bağımlılığından Nasıl Koruruz?
- Alkolsüz Hayat Neler Kazandırıyor
- Alkol Vücuda Neler Yapıyor?
- “İletişim Yoluyla Kendimizi Var Ediyoruz”
- “Bireyi Bağımlılığa Götüren Duygusal Yalnızlıktır”
- “İnsan İnsana Şifadır, Umuttur, Yoldur”
- Güvene Dayalı İletişim Bağımlılıklardan Koruyor
- Sanal İletişim Gerçek İletişimin Yerini Tutar Mı?
- “Dijital Oyun Bağımlılığı Ciddi Bir Sorun”
- “Teknolojiyi Doğru Kullanmayı Öğrenmeliyiz”
- Dijital Dünyada Eğitim Şart
- Dijital Dünyada Bizi Neler Bekliyor?
- Sanal Ortam Güvenliğinin Teminatı: Siberay
- Rakamlarla Dijital Dünya
- TÜİK Araştırma Sonuçlarına Göre Türkiye Dijitalleşiyor
- “Proje Çocuklar Kuklaya Dönüşüyor”
- “Mutlu Bir Aile İçin Her Şey Mükemmel Olmak Zorunda Değil”
- Değerler Eğitimi Bu Dünyanın Bir İhtiyacı
- TBM İle Her Yıl Milyonlarca Kişiye Ulaşıyoruz
- Okul Heyecanı Başlıyor
- “Tüketerek Mutlu Olma Çabası Büyük Bir Yanılgı”
- “İnsanın Manevi Alanı Boşluk Kabul Etmez”
- Mutluluk Beyinde Başlar
- Toplumsal Mutluluğun Şifreleri
- Sağlıklı Tabaklar, Mutlu Yüzler
- Mutluluğa Götüren 7 Adım
- Az Çoktur!
- “Sadeleştikçe Zihin Sağlığımızı Korumamız Da Kolaylaşır”
- Atıksız Bir Mutfak Mümkün
- Biraz Yavaşlamaya Ne Dersiniz?
- Sade Ve Özgür Bir Yaşamın Yolu: “Küçük Ev” Akımı
- Daha Huzurlu Bir Hayat İçin Sadeleş!
- Atık Kağıtları Sanat Eserine Dönüştürüyor
- Pedallar Sağlıklı Yaşam İçin Çevrildi
- Yeşilay’dan “Bağımsız Gençlik” Manifestosu
- YEDAM Sempozyumu'ndan Bağımlılıklara Bilimsel Bakış
- Sağlıksız Aile Tutumları Bağımlılık İçin Risk Faktörü
- Bağımlı Profilleri Nasıl Şekilleniyor?
- Bağımlı Ebeveyn Çocuğun Tüm Yaşamını Etkiliyor
- “Hayır” Diyebilen Bir Çocuk Yetiştirmek
- Ailenin Dijitalleşme ile İmtihanı
- Bağımlılık Aileden Etkilenen ve Aileyi Etkileyen Bir Hastalıktır
- Elektronik sigara nikotin pandemisini gelecek nesillere taşıyor
- Tütünle Mücadelenin Bir Ayağı da E-Sigara ile Mücadele Olmalı
- Dünya Elektronik Sigara ile Nasıl Mücadele Ediyor?
- Elektronik Sigara En Az Sigara Kadar Zararlı
- “Dünya Şiddetli Bir Merhametsizlik Hastalığına Tutulmuş Vaziyette”
- Tarih Boyunca Vardı Ve Hep Var Olacak: Sivil Toplum Kavramı Ve STK’lar
- Yeşilay’a Gönülden Bağlı Olanlar
- Merhamet Ve İyiliğin Gücü: Gönüllülük
- Gönüllülük Çalışmaları Dersiyle Teori Ve Pratik Bir Arada
- Vazgeçilen her sigara sağlıklı bir hayatın kapısını aralar”
- Çocuklarımızı sigaradan nasıl koruruz?
- Sigara stresi azaltmaz, sigarasızlık stres oluşturur
- Şimdi tam zamanı!
- “Bırakabilirsin” mobil uygulamasıyla sigaradan kurtulun!
- Fizikselden Sanala Yeni Bir Şiddet Türü: Siber Zorbalık
- Ergenler Sosyal Medya Bağımlılığında Risk Grubunda
- Geleneksel Değerler Çocukları Koruyor
- Sosyal Medyada Dayatılan Güzellik Büyük Bir Yanılgı
- Çocuklarınız İçin Ulaşılabilir Ebeveynler Olun
- Pandemi Sonrasında Toplumları Bekleyen Tehlike: Çevrim İçi Kumar Bağımlılığı
- Aileler Tedavi Sürecine Aktif Olarak Dahil Olmalı
- Alkol Kontrol Politikaları Toplumları Koruyor
- “Alkol Bağımlısı Kişilerin Çocuklarının Ruh Sağlığını Yakından Takip Edilmeli”
- Alkol Aile İçi Şiddette Risk Faktörü
- Alkol Bağımlılığını Anlamaya Yönelik Faaliyetler
- Alkol Bağırsak Sağlığını Bozuyor
- Alkol Bağımlılığıyla Asırlık Mücadele: YEŞİLAY
- “Gençliğin En Büyük Sorunu Büyüyememek”
- İyi Arkadaş Çevresi Bağımlılıklardan Uzak Tutar
- Davranışsal Bağımlılıklar En Çok Genç ve Ergenleri Etkiliyor
- Çocuğum Madde Kullanıyor mu?
- Gençlerin Gözünden Bağımlılıklar
- Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması, Edebiyat ve Sanatla Farkındalık Oluşturuyor
- Antikten Moderne 28 Asırlık Yolculuk
- Türkiye’nin En Başarılı Olimpiyat Tecrübesi TOKYO 2020’nin Ardından
- Yaşam Becerileri Bireyi ve Toplumu Korur
- Stresle Mücadelede Yaşam Becerileri Faktörü
- Aileyle Sağlıklı İletişim Sağlıklı Kararları Doğurur
- “Hobiler Bizi Ruhsal Olarak Geliştirir”
- Hangi Yaşta Hangi Sporu Yapmalı?
- “Sanat ve Kitap Bağımlısıyım”
- YEDAM'dan İnternet Bağımlılığına Özgün Çözümler
- Pandemi Sarmalında Oyun Oynama Bozukluğu
- “Ebeveynler Doğru Rol Model Olmalı”
- Oyun Oynama Bozukluğunun Tedavisinde Yasaklar Çözüm Değil
- “Ulusal Kampanyalar Farkındalık Oluşturuyor”
- Teknoloji Sizi Değil, Siz Onu Kontrol Edin!
- Teknoloji Bağımlılığı Hasta Ediyor
- Artan Obezite, TBMM’nin de Gündeminde
- Türkiye’nin Obeziteyle Mücadelesi
- Obezite, 21’inci Yüzyılın En Önemli Sağlık Sorunudur
- Evde Kalmak Virüsten Korudu, Obeziteyi Artırdı
- “Pandemi Döneminde Yeme Bozuklukları Arttı”
- “Besin Örüntüsü Dengeli Olmalı”
- Evde Hareketsiz Kalmayın!
- Ağır Yaşamların Yükü Hafifliyor Mu?
- Gidene Üzülmek Yerine Var Olanı Güçlendirmeliyiz
- “Babalar Dua Gibidir; Artık Görünmez Olsa Da Dokunur Evladına...”
- “Sanat ve Spor, Bağımlılıkla Mücadelenin Panzehirleridir”
- Gençlerde Davranışsal Bağımlılıklar Artıyor
- “Aile Bağları Ne Kadar Sağlamsa, Bağımlılık Riski O Kadar Azalır”
- "Özgürlük ve Sorumluluk Birbirini Tamamlar"
- Anne-Babalar Dikkat! Uzun Süreli Ekran Maruziyeti Nelere Yol Açıyor?
- Yeşilay Gençlerin, Gençler Yeşilay’ın Yanında!
- Geleceğin Olimpiyat Şampiyonları TOHM’da Yetişiyor
- “Bağımlı Kişi, İnterneti Bir Kaçış Yöntemi Olarak Kullanıyor”
- Anne Babaya Güvenli Bağlanma Bağımlılıktan Korur
- “Öz Saygısı Düşük Bireylerde Bağımlılık Riski Daha Fazladır”
- Pandemi Sürecinde Kaygı Bozukluğu Arttı
- Sosyal Kaygı İnternet Bağımlılığını Tetikliyor
- Buz Hokeyi Sayesinde “Tek Yürek” Oldular: Bağımlılıktan Kurtuldular
- Dijital Çağın Hastalığı: Yeni Nesil Bağımlılıklar
- Yasa Dışı Kumar ve Bahisle Hukuksal Mücadele
- Sevgi ve İlgi Bağımlılıklardan Korur
- “Bağımlılık Tüm Aileyi Etkileyen Bir Hastalıktır”
- “Dijitalleşme Aile İçi İlişkilerin Kalitesini Düşürüyor”
- “Pandemiden Ders Çıkararak Geleceğimizi Kurtarabiliriz”
- “Kampanyalar Sigara Endüstrisinin Gerçek Yüzünü Gösteriyor”
- "Tütün Fiyatları ve Vergiler Düşürülmemelidir"
- “Elektronik Sigara Kullanmak, Marka Değiştirerek Sigara Kullanımına Devam Etmek Gibidir”
- “Sigarayı Bırakmak Kanser Riskini Azaltır”
- Pandemide Sigara İçme Oranları Düştü
- "Çocuğunuzun ‘Hayır’ Deme Becerisini Geliştirin"
- Madde Bağımlılığı COVID-19'u Tetikliyor
- "Bağımlılık Tedavisi Ertelenmemeli, Güçlendirilmeli"
- “Madde Bağımlılığının Gerçek Tedavisi Rehabilitasyondur”
- Zehir Tacirlerinin Pandemi Fırsatçılığı
- Her İki Madde Bağımlısından Biri Depresyonda
- "Online Terapi, Kişileri Madde Kullanımından Uzak Tuttu"
- “Gençlik İnsan Hayatının En Zor Dönemidir”
- Doğru Rol Model Olmak Önemli
- “Spor ve Sanat Tedavi Edicidir”
- Mutluluk Ailede Başlar
- “Depresyon, Gündelik Bir Keyifsizlik Hali Değildir”
- Beslenme Anlayışı Ailede Şekilleniyor
- “Organik Beslenmeye Mucizevi Bir Anlam Yüklenilmemeli”
- Bir Tür Yeme Bozukluğu: Ortoreksiya Nervoza
- Tarladan Sofraya Uzanan Bir Zincir: Gıda Güvenliği
- “Tarımsal Üretimi Tüketici Davranışları Belirleyecek”
- Ekolojik Yaşam Arayışları
- “Çocuklarımızı Korumakla Yükümlüyüz”
- Oyun Bağımlılığı Nelere Yol Açıyor?
- Oyun Bağımlılığı Yetişkinleri de Buluyor
- "Ticari Kaygılar Çocukları Korumanın Önüne Geçiyor"
- "Yasak Koyarak Çocuğunuzu Bağımlılıktan Koruyamazsınız"
- Oyun Bağımlılığının Karanlık Yüzü
- Davranışsal Bağımlılıklara YEDAM Desteği
- Bütün Aile Toplanalım, Ekranları Unutalım
- "Eğitimin Sürekliliği Sağlanmalı"
- “Çocuklarınıza Onları Önemsediğinizi Hissettirin”
- Bu Sefer Ziller Ebeveynler İçin Mi Çalıyor?
- Okul Fobisi Sizi Korkutmasın!
- Okula Yeni Başlayanların Pandemiyle İmtihanı
- Okullar Sağlık Tedbirleri İle Açılıyor
- Yeşilay Eğitim Faaliyetleri Hız Kesmiyor
- Gençlerde Alkol Bağımlılığında Önemli Bir Basamak: Sosyal İçicilik
- Alkol Bağımlılığı Nedir, Nasıl Başlar, Nasıl Tedavi Edilir?
- Nöroloji Alkolün Güvenli Sınırı Yok Diyor!
- Pandemi Bağımlılıkları Tetikledi
- Alkol Vücuda Neler Yapar?
- “İyiliğin Kanatlarına Tutunmaya Her Zamankinden Çok İhtiyacımız Var”
- Pandemi Günlerinde Dayanışmanın Çarpan Etkisi: Vefa Sosyal Destek Grubu
- Türkiye’de Afet Yönetimi ve Gönüllülük
- "İnsan"ın En Zor Anında 152 Yıldır Hep O Var: Türk Kızılay
- Bağımlılığa Karşı "Gönüllü" Mücadelenin Adı; Yeşilay
- Bir Ömür Boyu Yeşilaylı Olanlar…
- Gönüllü Olmak Hem Sizi Hem De Dünyayı Değiştirir
- Vakıf ve Gönüllülük Üzerine
- "Teknoloji Kullanımı Stresi Artırıyor"
- Pandemi Günlerinde "Teknoloji" Dost Mu, Düşman Mı?
- Koronavirüs Dijital Bağımlığı Tetikledi
- "Evden Çalışma Modeli B Planı Olarak Elimizde"
- 10 Soruda Koronavirüs Sonrası Küresel Sistem
- "Şişenini Dibi"nden Görünenler
- İpler Senin Elinde Alkole Hayır De!
- Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: "Sigarayı Bugün Bıraksanız Yarın Covid-19 Riskiniz Azalır"
- Diyetisyen Derya Zünbülcan: "Esas Risk, Yanlış Beslenme"
- Hayat da Eğitim de Eve Sığar
- Korona Günlerinde Ev Hayatı
- Sağlıklı Yaşam İçin Sporla “Evde Kal”
- Doğal Dezenfeksiyon Aracı: Güneş
- El Hijyeni Virüsten Korur
- Evde Düzen İçin İpuçları
- Bahane Yok! Oyun Vakti
- Asıl Soru Şu; Bağışıklık Sistemimizi Nasıl Koruruz?
- "Dengeli Beslenme Sizi Mutlu Eder"
- Daha İyi Bir Yaşam İçin Sadeleşin
- Doğal Yaşamda Sürdürülebilirlik Önemli
- Aşılama Yalnızca Kişiyi Değil Toplumu da Koruyor
- Bitkilerin İyileştirme Gücü Hakkında Her Şey
- Gençlikve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu: "E-sporun en büyük riski, dijital bağımlılıktır"
- DSÖ’nün Gündeminde E-spor ve Oyun Bağımlılığı Var
- E-Spor Obeziteye Neden Oluyor
- Dijital Oyun Nasıl E-spor Oldu?
- Prof. Dr. Tolga Arıcak: E-Spor Bağımlılık Riskini Artıracak
- Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk: Dijital oyunların e-spor olarak anılmasına itirazımız var
- Amaçları Daha Fazla İnsanı Bağımlı Yapmak
- Elektronik Sigara ile Yasal Mücadele
- Elektronik Sigara Can Almaya Devam Ediyor Can Almaya Devam Ediyor
- Elektronik Sigara da Sigara Kadar Zararlı
- Doç. Dr. Toker Ergüder: Elektronik Sigara, En Az Sigara Kadar Bağımlılık Yapıyor
- İlaç, Şifa Mı Bağımlılık Mı?
- İlaç Bağımlılığı Tedavisi Kişiye Özeldir
- Reçetesiz ve Kontrolsüz Steroid Kullanımı Sağlığı Doğrudan Tehdit Ediyor
- İlaç Suiistimali Küresel Bir Halk Sağlığı Sorunu
- Opioid Grubu İlaçların Kötüye Kullanımında Artış Var
- İlaçların Kötüye Kullanımı Toplumsal Refahı Tehdit Ediyor
"Koronafobi" Virüsten Daha Hızlı Yayılıyor
Koronavirüs salgınının neden olduğu korku ve kaygı, ruh sağlığı için büyük risk oluşturuyor. Salgının ne kadar süreceği konusundaki belirsizliği ve binlerce insanın ölümüne neden olduğu gerçeğini saplantı haline getiren kişinin yaşadığı kaygı, salgınla birlikte yeni bir korku tablosunu da ortaya çıkardı. Koronavirüs ve kaygı konusunu, yaklaşık 25 gün önce iki kızıyla birlikte Covid-19’a yakalanmış, pnömoni olmuş ve iyileşmiş bir sağlık çalışanı olan Psikiyatri Uzmanı Dr. Arzu Çiftçi ile konuştuk.
Pandeminin neden olduğu kaygılı düşünce maalesef zihinlerde koronavirüsten daha hızlı yayılıyor. Bazı kişiler, Covid-19 ve virüsten korunma yollarına aşırı odaklanma sonucu abartılı ve anormal davranışlar sergileyebiliyor. Korku, panik, çaresizlik, umutsuzluk, belirsizlik ve öfke duyguları arasında gelgitler yaşayan kişinin ruh sağlığı da olumsuz etkileniyor. “Karantina ne kadar sürecek?”, “Temel ihtiyaç maddelerini temin etmede sıkıntı yaşar mıyım?”, “Okullar tekrar açılacak mı?”, “Hastalığa yakalanırsam sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanacağım?”, “Salgınla bozulan ekonomik dengeler ne gibi olumsuzluklara yol açacak?” gibi birçok cevabı belirsiz soru zihinleri meşgul ediyor. Tüm bu soruların ortaya çıkardığı kaygı halini Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Çiftçi ile konuştuk. Arzu Hanım koronavirüsten enfekte olup kendisini izole ettiği karantina şartlarında hem bir uzman hekim hem de hastalığı tecrübe etmiş bir kişi olarak sorularımızı cevapladı.
LİTERATÜRE YENİ BİR KAVRAM GİRDİ: “KORONAFOBİ”
Geçmişte toplu ölümlere yol açan bulaşıcı ve salgın hastalıklar büyük acıların yaşanmasına neden oldu. Koronavirüs tehdidiyle insanoğlunun en büyük korkularından biri olan salgın hastalık korkusu tüm dünyayı sardı. Bu tür bir tehditle ilk kez yüzleşen günümüz insanının yaşadığı süreci ruhsal ve bedensel açıdan yorumlar mısınız?
İnsanoğlu için en büyük korku kaynağı ölümdür. Tüm korku ve gerilim filmlerinin ana teması biliyorsunuz karakterlerin teker teker ya da topluca bir felaket sırasında ölmesi ya da öldürülmesidir. Hatta filmi seyrederken içimizden “Oraya gitme!” diye geçirdiğimiz çok olmuştur. Oysaki ölüm hepimiz için aynı zamanda inkâr edilemez bir gerçektir. Ölüm korkusu ile baş edecek yollar aramak, bilinmeyeni değişik senaryolarla bilindik kılmak… Bir yandan da çok korktuğumuz şeyin kaçınılmaz olduğunu bilmek çoğumuzu ölüm yokmuş gibi davranmaya iter.
Son yıllarda işlenen temalardan biri de salgın hastalıkların ortaya çıkması ve insanları yok etmesidir. Filmin sonunda hep kahramanlar çıkar ve kalan insanları kurtarır. Bugün yaşadığımız ise korkmamız için çekilen filmlerin gerçeğe dönüşmesidir.
Aralık ayından bu yana bu hastalığın dünyaya yayılmasına tanık olduk ve marttan beri de bizim için bir ekran görüntüsünden çıkıp gerçek haline geldi. Üstelik 21. yüzyıl bilişim çağında dünyanın nerede ise her yerinde olup biten olaylar hızla bize ulaşır hale geldi. Aslında her olayda olduğu gibi insanları dehşete düşüren ve ilgi çeken haberler daha hızlı yayıldı. Biz ise tüm negatif haberleri, “felaketleştirilmiş” görüntüleri çok hızlı bir şekilde öğrenir olduk. Bu da tabii ki hepimizi çok korkuttu. Üzerine de yasaklar eklendi. Artık bugün yaşadığımız problem sokağımızı, şehrimizi, ülkemizi değil tüm dünyayı değiştirdi.
Sanırım hepimizi korkutan en önemli şey bunun bir film senaryosu olmadığıdır. Koronavirüs salgını tüm hayatımızı değiştirmiş durumda. 21. yüzyılda bilişim ve uzay çağında görünmez bir güç hayatlarımızı altüst etti ve etmeye devam ediyor. Psikolojik olarak hepimiz olumsuz bir şekilde etkilendik. Bizi korkutan ve fobi haline gelmesini sağlayan şey yaşanan olayı “felaketleştirmek” ve baş edemeyeceğimiz bir olay olarak algılamaktır. Tüm medya araçları da bugüne kadar ne yazık ki bu “felaketleştirmeye” hizmet etti. Bazı insanlar çok daha fazla etkilenmiş durumda ve sanırım bu salgın literatüre “koronafobi” gibi bir terim eklenmesine yol açacak. Özellikle bu durumdan çok olumsuz etkilenen insanlarda kaygı hastalığı da dediğimiz anksiyete bozukluğu ya da aşırı bulaşma takıntısıyla çok fazla temizlik yapma gibi belirtilerle giden obsesif kompulsif bozukluk görülebilir. Çoğu zaman aşırı kaygı duygusuna, zihinde kaygıyı tetikleyen felaket senaryoları ve bunların sonucunda ortaya çıkan çarpıntı, sık nefes alma, terleme gibi bedensel belirtiler de eşlik eder.
“KAÇ YA DA SAVAŞ”
İnsanlar koronavirüsün ortaya çıkardığı kaygı ile baş etmek için neler yapmalı?
Duygularımızı ortaya çıkaran, olaylar karşısında ne düşündüğümüzdür. Yani yaşadığımız olayı nasıl yorumladığımızdır. Salgının fobi noktasında yoğun kaygı yaratmasının sebebi kişilerin hastalıkla baş edemeyecekleri ve öleceklerini düşünmeleridir. Düşünün her an bir yerden size mikrop bulaşıyor ve hastalanıp acı çekip ölüyorsunuz. Kim bu hastalığı bu şekilde yorumlarsa “Korona, ölümdür.”; üstelik de tehlike her an her yerden gelebilir. Yoğun korku hissi sonucu stres hormonlarının salgılanması ile çarpıntı, terleme, titreme, tansiyon yükselmesi gibi bedensel belirtiler ortaya çıkabilir. Bu insanoğlu ile beraber tüm canlılarda da olan hayatı tehdit eden durumlar için “Tehlike altında kaç ya da savaş” programının bir sonucudur. Asansör fobisi gibi kişi her asansöre bindiğinde asansörün düşeceği düşüncesi ile korku atağı geçirir ve asansöre binemez. Salgın konusuna gelirsek, tabii ki kimse yüzde yüz ölmeyeceğimizin garantisini veremez. Ama şunun garantisini verebilirim ki salgından ölmesek de bir gün öleceğiz.
Burada birinci basamakta en önemli nokta doğru bilgi edinmeyi sağlamaktır. Bugünkü bilgimize göre; Nihayetinde virüs bulaşmış 100 kişinin 80’i hiçbir şikayeti olmadan geçiriyor, 15’i basit grip belirtileri ile 5’i ise zatürre olup ağırlaşırsa yoğun bakıma ihtiyaç duyuyor. 500 hastadan 1’i ölüyor. Ölecekseniz de yaşlı olacaksınız, ciddi kronik bir hastalığınız olacak, bağışıklık sisteminiz iyi çalışmayacak vs. Ölmeniz de garanti değil, bu arada iyi bir tedavi ile iyileşme olasılığınız da oldukça yüksek. İşte bu veriler gerçek bilimsel veriler.
Ayrıca bildiğimiz birçok başka işimize yarayacak bilgi mevcut. Sağlıklı beslenme, spor yapma, düzenli uyku, hastalığı daha kolay yenmek için çok önemli silahlar. Bu söylediklerim size saçma gelebilir. “Durum böyle ise neden felaket senaryoları sosyal medyada uçuştu?” diyebilirsiniz. Burada asıl mesele virüsün yayılma hızını yavaşlatmaktı. Evet çok bulaşıcı bir virüs. Şöyle basit bir örnek verebiliriz: 50 kişilik yemeği 500 kişi yemeğe kalkarsa ne olur? Yani sağlık sisteminin kaldıramayacağı sayıda kişi aynı anda hastalanırsa ne olur? Diğer bazı ülkelerde gördüğümüz tabloda işte bu oldu. Yani mevcut hasta sayısı sağlık sisteminin çökmesine yol açtı. Bu bizim de başımıza gelebilir mi? Alınan önlemlere uyarsak tabii ki gelmez.
Bu bilgiler ışığında sanırım artık felaket gibi görünmüyordur. Yine de anksiyetenizi kontrol altında almakta zorlanıyorsanız bir koltuğa oturun ve en son ne zaman kendinize ve ailenize bu kadar zaman ayırabildiğinizi düşünün. “Evet hastalanabilirim ama çaresiz değilim. Kendime ve yakınlarıma iyi bakarak, doktora başvurarak, gerekli tedaviyi yaparak tabii ki hayatta kalabilirim.” Öleceğim düşüncesi ile korkuya teslim olmak mı, yoksa zamanı fırsata çevirmek mi? Mutlaka kendimize bu soruyu soralım. Bu salgının ortaya çıkardığı evde izole hayatı olumlu şekilde nasıl geçirir ve nasıl kazançlı çıkabiliriz buna bakalım. Hâlâ işin içinden çıkamıyorsanız lütfen Sağlık Bakanlığı’nın kurduğu online psikiyatri hizmetinden faydalanın.
Özellikle büyük şehirde yaşıyorsanız yoğun koşuşturma sırasında görevlerimizi yerine getireceğiz diye çabalamaktan gerçekten bizim için neyin ve kimin önemli olduğunu düşündüğümüzü sanmıyorum. İşte bugün bunun tam sırası. Bildiğimiz gerçekler: Evinizde ve güvendesiniz; o zaman uzun zamandır yapmak isteyip ertelediğiniz neler var? Ailece mutfakta yemek yapmak, çocuklarınızla vakit geçirmek, ertelediğiniz okumak istediğiniz kitabı okumak, filmi seyretmek gibi… Bu mola sadece bize değil tüm dünyaya aslında nelerin daha önemli olduğunu hatırlatması açısından çok önemli.
FELAKET HABERLERİ PANİĞİ TETİKLİYOR
Panik koronavirüsün fiziksel yayılım hızını geçti. Bunun sebebi sizce nedir?
Bunun sebebi biraz önce anlattığım gibi sosyal medyada felaket haberlerinin çok hızlı bir şekilde yayılması ve sadece ölüm haberlerinin çok fazla dolaşması. İnsan zihninin algı biçimi böyledir, neyi en çok konuşursanız o kısım sürekli akılda kalıcı olur. Biz de yaklaşık dört aydır dünyanın değişik yerlerinden hastalık haberleri alıyoruz ve hastalığın yayılmasının felaket olduğuna dair yorumlar duyuyoruz. Bundan korkmamız ya da panik duygusu yaşamamız doğal.
Paniğin artmasıyla korona pandemisinin artması arasında doğru orantı var mı?
Var, çünkü bize haber ileten kanallar böyle söylüyor.
BELİRSİZLİK KORKUTUR
Karantina uygulamaları ile dezenfektan, maske, temel gıda ve temizlik maddelerinin temini ve stoklanması konusunda ciddi kargaşalar yaşandı. Tedarikte bir sıkıntı yaşanmamasına rağmen görülen bu durumu tetikleyen unsurlar nelerdir?
İnsan için en korkutucu şey bilinmeyendir. Bu virüs ve onun getirdiği her şey bizim için yabancı ve virüse karşı baş edebilmek için bize söylenen malzemeleri almak ve stoklamak bizim kendimizi daha güvende hissetmemizi sağlıyor. “Ölümden korunmak” dediğimizde tabii ki bu malzemeleri tedarik etmek ve stoklamak önemli hale geliyor. Ya biterse? Sorusu insanların korktuğu başka bir konu haline geliyor.
İTALYA ÖRNEĞİ
İtalya örneğine bakacak olursak, virüsün ortaya çıkışı ve yayılışı süresince umursamaz şekilde hareket eden İtalyan toplumu ciddi vaka ve ölüm oranıyla büyük bir travma yaşadı. Bu süreci öncesi ve sonrasıyla değerlendirir misiniz?
İtalya’nın başına biz sağlıkçıların en çok korktuğu şey geldi. Bir anda hastalanan insan sayısı çok fazla olduğu için sağlık sistemi bu hastaları kaldıramadı ve yeterince iyi sağlık hizmeti verilemedi. Dahası çok yoğun çalışma saatleri ve fazla miktarda virüsle karşılaştıkları için çok sayıda sağlık çalışanlarını kaybettiler. Dünyada haberleşmenin bu kadar hızlı olması diğer ülkelerde özellikle uzak doğu ülkelerinde yaşanan yayılma ve sonuçlarına rağmen İtalya’da
yaşananlar belki de “Benim başıma gelmez” algısı ile ya da “Ölümü inkar etme” ile açıklanabilir. İtalya’da bu kadar hızlı yayılmasının sebeplerinden biri, okullar tatil edildikten sonra gençlerin sokaklara dökülmesi oldu. Tabii ki toplumsal olarak ciddi sıkıntı yaşadılar. Pandemi sonrasında sıra yaşanan olayların ardından ortaya çıkacak psikolojik yaraları sarmaya gelecek. İnşallah sonrası için gerekli tedbirleri hep beraber alırız.
Salgın karşısında hiçbir şekilde önlem almadan yaşantısına devam ederek büyük risk oluşturan bir kitle var. Bu kayıtsızlığı nasıl izah edersiniz?
Bu kayıtsızlığı ancak cehaletle açıklayabiliyorum; ne yazık ki bilime inanmamak sanırım en kötü nokta.
PANDEMİ SONRASI DA SARILMAK TEDİRGİN EDECEK
Korona vakalarının ülkelerde görülmesi ve hastalığın yayılımındaki hızlı artış bireysel ve toplumsal olarak ne tür obsesif davranışlara neden oldu?
Birçoğumuz gün içinde mikrop bulaşma korkusu ile gereğinden fazla el yıkamaya fazla deterjan ya da çamaşır suyu kullanmaya başladık bile. Biz Türk toplumu olarak dokunmayı severiz. Sevgimizi dokunma yolu ile ifade ederiz. Pandemi sonrası sanırım tekrar sarılmak veya öpüşmek uzun bir süre bizi tedirgin edecek.
MEDYANIN ETKİSİ
Medya organlarında ve özellikle hiçbir denetimin olmadığı sosyal medyadaki haberler ya da asılsız haberlerin kaygıyı tetiklemedeki rolünden bahsedebilir misiniz?
Çok fazla bilgi kirliliği var ve bu da bizim çok fazla yanlış bilgiyi doğruymuş gibi algılamamıza neden oluyor. Medya özellikle izleme oranlarını arttırmak için felaket haberlerini ya da örnekleri daha fazla kullanır. Bu da tabii ki özellikle tedavi için ya da hijyen açısından yanlış bilgilendirir. Kendimizi koruduğumuzu zannederken korunmamamıza hem de kafa karışıklığı içinde yoğun korku ve çaresizlik hissine yol açar.
Yaşanan kaygılar fiziksel hastalıkları da ortaya çıkarır mı?
Ne yazık ki hayır diyemeyeceğim. Kaygı stres hormonlarının salgılanmasına yol açar. Tansiyonunuzdan kan şekerinize, bağışıklık sisteminize kadar yüksek kaygı fiziksel sağlığa zararlı ve dengeyi bozucu etkiye sahiptir. Aşırı kaygının bağışıklığımızı zayıflattığını biliyoruz.
EBEVEYNİN KAYGISI ÇOCUĞA GEÇER
Çocuklar bu sürecin olumsuz etkilerini en çok hisseden kitle oldu. Okullar tatil edildi ve evlerinde karantinaya girdiler. Sokağa çıkmaları kanunen yasaklandı. Çocuklar bu süreci nasıl yaşıyor ve süreci ruhen en hasarsız şekilde atlatmaları için neler yapılmalı?
Çocuklar neyden ne kadar korkacaklarını ya da olaylara nasıl tepki vereceklerini ebeveynlerini seyrederek taklit yolu ile öğrenirler. Eğer ebeveyn çok kaygılı bir yapıya sahipse sürekli dışarıdan gelecek birtakım risklere karşı çocuğunu uyarıyorsa ya da mikrop bulaşacak gibi bir takıntı ile sürekli temizlik yapıyorsa tabii ki ebeveyn ile beraber çocuklar da geçmişten öğrendikleri şekilde aşırı korku tepkisi vererek bu olayı karşılarlar. Bu sebeple çocuklarımıza makul bir şekilde yaşına uygun olarak neden dışarı çıkamayacaklarını anlatmalıyız. Anlatırken de mutlaka biz sakin olmalıyız.
Ailelerin çocuklarıyla birlikte koşuşturma olmadan geçirecekleri zaman, evde ortak bir yaşam oluşturma, birlikte yemek yapma, bulaşık yıkama, sorumlulukları paylaşma vs. çocukları ebeveynlere yakınlaştırır ve birbirlerini daha iyi tanıma ve anlamalarını sağlar. Bunun yanında içeride kapalı kaldıkları süre boyunca da normal rutin hayatlarına devam etmeleri için çaba harcamak gerekli. Uyku-uyanıklık döngüsünün bozulmaması önemli, iletişim araçları ve bilgisayarlarla müze gezisi gibi birçok sanal etkinlik yapmak mümkün. Çocuklar bu süreyi keyif alacakları hobileri yapmak, kitap okuma alışkanlıklarını geliştirmek ve ebeveynleri ile sıcak ve yakın ilişki kurmak için kullanabilirlerse bu altın değerinde bir hediye olur.
Koronavirüs karşısında en büyük riski taşıyan 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı bulunanlar ne gibi kaygı problemleri yaşıyor?
Bu yaş grubu gerçekten risk altında ve bu sebeple aşırı endişe hali bu dönemde kronik hastalıkların, hipertansiyon ve şeker gibi hastalıkların alevlenmesine yol açabiliyor.
KAYNAKLAR İHTİYAÇLAR İÇİN HARCANABİLİR
Koronavirüs bir noktada etkisini kaybedecek fakat yaşanan “koronofobi”nin sonraki süreçte insanlar ve toplumlar üzerindeki etkileri neler olacak?
Bu salgından önce dünya gündeminde sürekli insan eli ile oluşturulmuş felaket haberleri duyuyorduk. Savaşlar, açlık, terör saldırıları… Dünyanın kirlenmesi, hayvan ve bitki örtüsünün yok oluşu… Tüm dünyanın bir anda durmasını sağlayan bu kocaman mola hayatın ne kadar değerli olduğunu bize hatırlattı. Başka ülkelerdeki can kayıplarına üzüldük. İyi dileklerde bulunduk, dua ettik ve de yardım eli uzattık. Bu süre zarfında duran sanayi sebebi ile hava kirliliği azaldı. Sular temizlenmeye, doğa kendisini tamir etmeye başladı.
Tüm bunların yanında evlerine kapanan insanlar çok uzun süre aslında birçok şeye ihtiyaç duymadan da yaşanabileceğini tecrübe ettiler. Bu deneyimin günümüz tüketim toplumlarında ihtiyacı olmayan eşyaları zevk için alan ve bunu ihtiyaç zanneden insanlar için yeni bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. İnşallah bu deneyim bilgiye dönüşür ve tüketim hızı azalarak kaynaklarımızı daha gerekli şeylere, ihtiyacı olan insanlara aktarmakta kullanabiliriz.
Toplumsal olarak, tüm insanların aslında birbirine değil ortak düşmanlara (açlık ve hastalıklar gibi) karşı birlikte hareket etmesi gerektiği politika yapıcılar tarafından da daha iyi anlaşılır umarım.
UZ. DR. ARZU ÇİFTÇİ KİMDİR?
1972 yılında Kars’ta dünyaya gelen Uz. Dr. Arzu Çiftçi, 1996’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1996-2002 arası Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ihtisasını tamamladı. 2002-2009 yılları arası 70. Yıl Fizik Tedavi Eğitim Araştırma Hastanesinde Konsultasyon Liyazon Psikiyatrisi alanında çalıştı. 2009’dan bu yana Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ÇEMATEM Koordinatörlüğü görevini yürütüyor. Ayrıca 2019 yılından bu yana Erenköy Tuzla Bahar Rehabilitasyon Merkezi Koordinatörlüğünü sürdürüyor. Uz. Dr. Çiftçi’nin madde bağımlılığı alanında çalışmaları bulunuyor. Uz. Dr. Arzu Çiftçi, 2 kız çocuğu annesidir.