
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Son zamanlarda ilgi odağı olan evde köy hayatı sağlıklı gıdalar yetiştirmemizi sağlıyor ancak bunun sürdürülebilirliğini öngörmek çok zor. Şehrin göbeğinde kendi ürünlerimizi yetiştirmek için çabalasak da şehir hayatının gerektirdiklerinden tamamen sıyrılmamız ne kadar gerçekçi? Diyetisyen Merve Bilge Atalay ile evde köy hayatı ve doğala dönüşle ilgili konuştuk.
Özellikle şehirde yaşayanların doğaya ve doğala büyük özlem duyduklarını biliyoruz. Gıdadan giyime her alana yayılan doğala dönüş hareketi için ne düşünüyorsunuz?
Olması gerekene çok geç kalındığını düşünüyorum. Yapımız gereği toprağa ve doğaya ait fakat betonların arasında sıkışmış durumdayız. Nasıl ağaçlar veya çiçekler evde yaşayamıyor bir süre sonra ölüyorsa biz de fark etmeden bu betonlar arasında ölüyoruz. Son yıllarda bunu fark etmemiz güzel.
Sanırım doğal ve organik kelimelerini karıştırıyoruz. Bu kavramların tam karşılığı nedir?
Kesinlikle doğal ve organik terimleri çok karıştırılıyor ve birbirinin yerine kullanılıyor. Aslında tam olarak birbirlerinden farklılar. T.C. Tarım Bakanlığı’nın açıklamasıyla başlayalım: Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esas itibarıyla sentetik zirai mücadele ilaçları ve gübrelerin kullanımının kısıtlanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe toprağın muhafazası bitkinin direncini artırma, doğal düşmanların etkisini arttırıcı ve bütün bu olanakları kapsamlı bir sistemle de oluşturulmasını talep eden bir üretim sistemidir. Yani organik ürün denetimle üretilir, ürünler sertifika almak zorundadır. Tarlada yetişen her doğal ürün organik değildir. Doğal, doğadan gelen demektir. Yani kimyasal kullanılarak yetiştirilmiş bir elma da doğal olabilir. Kişinin tarlasında yetiştirdiği veya tavuklarını yemle besleyerek yetiştirdiği tavuklar doğaldır. Doğal ürün kimyasal, renklendirici ve tatlandırıcı içermez; yapay değildir.
Tamamen organik hayata dönebilmemiz mümkün mü, bunu başarabilmemizin tek yolu köye taşınmak mı?
Şehir hayatında bu pek mümkün değil. Hem maddi hem manevi açıdan insanı çok zorluyor. Organik gıda fiyatları çok yüksek. Fakat temin etseniz bile herhangi bir organizasyonda hiçbir şey tüketemiyorsunuz. İşler biraz karışıyor. Takıntı haline getirmeden ve stres yapmadan biraz doğal, biraz organik ve spontane beslenmek, yeterli ve dengeli olmak en önemlisi.
Yani köye dönmeden de şehirde yaşayanlar evlerinde yapacakları gıda/üretecekleri sebze meyvelerle doğal bir yaşam sürebilirler mi?
Şöyle düşünebiliriz: yaşamak zorundayız. Şehir hayatında bir işimiz ve mecburiyetlerimiz var. O zaman zaten her şey kötü deyip işleri iyice bırakmak mı mantıklı yoksa mevsiminde doğal sebze meyve tüketip elimizden geldiğince doğal beslenmek mi? İkinci seçenek kulağa daha mantıklı geliyor. Bu yüzden elimizden geleni en iyi şekilde yapacağız. Sağlıklı beslenip dengeli bir yaşam süreceğiz. Elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız.
Evlerinde konserve domates, tarhana, yoğurt yapan hatta sebzeleri için gübre üreten insanlar var. Apartmanlarda yaşanan köy hayatı için ne düşünüyorsunuz?
Bunlar güzel uygulamalar. Domates, tarhana yapmak kişisel terapi de yapıyor aslında. Kendisine ve ailesine iyilik yaptığını hissediyor kişi. Hem daha ekonomik oluyor. Yani ev ekonomisine katkı da sağlamış oluyorsunuz. Sorulduğunda evde kendim yaptım demek de daha iyi hissetmemizi sağlıyor.
Yani büyükşehirde yaşarken mahalle pazarlarından aldığımız domates ve biberlerle yaptığımız tarhana ya da marketlerde satılan çiğ sütle mayalanan yoğurttan daha çok mu besin alıyoruz yoksa markettekilerden bir farkı olmuyor mu?
Tabii ki her şeyin doğal olanı çok daha güzel. Evde yoğurt yapmak, hazır yoğurt almaktan katbekat faydalı. Evet o inekler de doğru beslenmiyor olabilir fakat bu şekilde sorguladığımızda ne yazık ki şehirde yiyecek bir şey bulamamaya başlarız.
Şehirde yaşayanlar organik gıdaya ulaşmakta zorluk çekiyor. Evde kendi yetiştirebilecekleri ve güvenle tüketebilecekleri ürünler var mıdır?
Evde yetiştirmek dönemlik oluyor biraz. Anlık olarak alınan kararlar maksimum 6 ay-1 yıl sürebiliyor ve sonunda çok yorulmuş ve yılmış olmakla beraber tamamen kötü beslenmeye geçiliyor. Abartmaya gerek yok, orta yol bulunmalı. Ne yapıyorsanız sürdürülebilir olmalı.
Sürdürülebilir olması için nasıl yaşamalıyız? Şehirdekiler özellikle çocuk sahibi olanlar bunu nasıl sağlayabilir?
Açıkçası bu durumda şu şundan daha iyidir demek yanlış olur. Tabii ki evinizde bir bağ maydanoz, birazcık taze nane yetiştirmek kimseyi kötü etkilemez. Ama bunu yapıp her şeyi kurtardığını sanmak veya yapamadığında her şey kötü olacak diye düşünmek mantıksızlık. Eğer yetiştirmekten hoşlanıyorsanız lütfen yapmaya devam edin. Fakat bu durum sizi çok zorluyor ve diğer şeyleri engelliyorsa pazardan ya da marketten aldığınız taze yeşillik de oldukça doğaldır. Sürdürülebilir olması için sizi çok zorlamaması ve yaşam tarzınıza katmanız lazım. Artık o sizin bir parçanız olmalı. Aynı yemek yemek, su içmek gibi.
Şehirde balkonlarda yetiştirilen sebze ve meyve doğal mıdır? Şehrin kirli havası sebze ve meyvenin doğallığını etkiliyor mu?
Tabii ki organik değildir. Çevre faktörleri çok etkili. Fakat doğaldır. Bu aslında biraz da mevsiminde tüketmek ile ilgili. Mevsiminde kolay yetişebilen bir kabağı düşünelim. Buna katkı koymaya gerek yoktur. Zaten üretici ekstra neden böyle bir şey yapsın? Fakat kışın ortasında karpuz yemeye kalkarsanız işler karışır. Her şeyi mevsiminde tüketmek doğallığı daha kolay uygulamamızı sağlar. Yani “her ürün yapay, her ürün kötü” modumuzu değiştirmek lazım.
Balkonda yetiştirip detoks için tüketebileceğimiz ne tür sebze ve meyveler var? Birkaç tarif verebilir misiniz?
Maydanoz, nane gibi sebzeler balkonlarda daha kolay yetiştiriliyor. Sabah uyanır uyanmaz bir dilim taze zencefil, 10 dal maydanoz ve 50 gram ananas, 200ml su ile beraber blenderdan geçirilip her sabah uyanınca içilebilir. Bu tarif hem ödem atıcı hem toksinlerden arındırıcı hem de metabolizma hızlandırıcıdır. İkinci tarif akşam salatası; 10 dal maydanoz, 10 yaprak taze nane, 6 yemek kaşığı nar, 10 dal dereotu, 10 yaprak marul, yarım limon, 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve biraz kaya tuzu. Tüm malzemeyi kesip akşam yemeği yerine bir-iki akşam tüketebiliriz.
MERVE BİLGE ATALAY KİMDİR?
Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü mezunu olan Merve Bilge Atalay, Başkent ve Hacettepe Üniversite hastanelerinin poliklinik, dahiliye, genel cerrahi, diyaliz servislerinde ve mutfağında görev almıştır. “28 Gün Yeter” ve “Düz Göbek Sağlıklı Bebek” kitaplarının yazarıdır.