Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1079
Yaşam
Savaş, Halk Sağlığını Onarılamaz Biçimde Etkiliyor
Savaş; can kayıpları, yaralanmalar ve uzuv kayıpları gibi fiziksel etkilerinin yanında birey ve toplum üzerinde çok ciddi ve yaygın bir biçimde psikiyatrik sorunların oluşmasına da neden oluyor. Bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanan savaş nedeniyle milyonlarca insan göçe zorlanıyor. Sağlık tesislerinin doğrudan hedef alınarak imha edilmesi ve kısıtlamalar küresel hastalık yükünün büyük bir kısmını oluşturuyor. Ekosistemde savaş kaynaklı meydana gelen değişiklikler gelecekte onarılamaz zararlara neden oluyor.
Savaş, insanoğlunun yüzyıllar tanık olduğu, maddi ve manevi olarak büyük yıkımlara neden olan bir trajedi. Bir halk sağlığı sorunu olan savaş; sebep olduğu milyonlarca can kaybının yanı sıra masum insanların yaşamını doğrudan etkileyen, kitlesel korku, endişe ve dehşet duyguları yaşatan, insan eliyle ortaya çıkan yapay bir afet. Savaş, çatışma bölgelerinde masum canların yaşadığı korkunun adı… Acı sirenler çalarken bir sığınağa kaçmaya çalışan kadın, çocuk ve yaşlı sivillerin hayatta kalma mücadelesi... Yakınlarını kaybeden, yaralanan ve sakat kalanlar için yarım kalmış hayatlar… Aileleri, toplumları ve kültürleri yok eden savaş; ölüm, acı, yıkım ve göç demek…
SAVAŞIN DOĞRUDAN VE DOLAYLI ETKİLERİ
Savaş, halk sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak onarılamaz bir biçimde etkiliyor. Ölümler, yaralanmalar ve sakatlıklarla doğrudan etkileri olan savaş, sebep olduğu ekolojik yıkım, altyapı tahribatı, barınma ve beslenme olanaklarının kötüleşmesi, ulaşım ve iletişimde bozulma, sosyoekonomik koşullarda kötüleşme, artan hastalık maruziyeti, tıbbi bakım koşullarının kötüleşmesi, halk sağlığı müdahalelerinin olanaksızlaşması gibi durumlarla da dolaylı olumsuz etkilere sahip.
TOPLUMSAL TRAVMA KAYNAĞI
Her savaş ve her çatışma fiziksel, sosyal, çevresel ve ruhsal sağlık açısından onarılamaz sorunlara yol açarak büyük toplumsal kriz ve travmalara neden oluyor. Savaş ve terör eylemlerine maruz kalan insanlar fiziksel yaralanmanın yanı sıra kaygı, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikososyal etkiler açısından da risk altında bulunan gruplar arasında yer alıyor. Çatışmalar sadece doğrudan etkilenenler için değil toplumun tamamı için sosyal yaşam, ekonomi, sağlık gibi birçok alanda çeşitli sorunları beraberinde getiriyor. Yalnızca savaş bölgelerindeki kişilerde değil; çatışma, bombalama ve benzeri olayları medya ya da çeşitli paylaşımlar yoluyla takip edenlerin ruh hâllerinde de olumsuz etkiler ortaya çıkıyor.
RUHSAL YIKIMA NEDEN OLUYOR
Savaş ve terör eylemlerinin neden olduğu ruhsal yıkım, toplumun farklı kesimlerini çeşitli boyutlarda etkiliyor. Savaş ve terör eylemlerinin ruh sağlığı üzerindeki etkileri, akut dönem ve uzun dönem etkiler olarak iki grupta değerlendirilebilir. Akut ruhsal etkiler; travma sonrası stres belirtileri olarak bombalama olayını hatırladığında üzülme, olayla ilgili rahatsız edici rüyalar görme, konsantrasyon güçlüğü, uykuya dalmada güçlük, irritabilite ya da öfke patlamaları, olayın tekrarlanacağına ilişkin yoğun korku yaşama olarak sıralanırken en önemli uzun dönem etki ise yaşam kalitesinde ve bakım arayışında azalma olarak ifade edilebilir.
Savaşın ve terör eylemlerinin uzun dönem ruhsal etkileri ise oldukça çarpıcı… Uzmanlar, "Savaşın yaralarını psikologlar ile psikiyatrlar bile saramıyor" diyerek çatışma ortamının neden olduğu ruhsal yıkımlarda uzmanların bile ellerinin kollarının bağlı kalabildiğine işaret ediyor. Ukrayna’da halen devam eden savaşın etkileri üzerine araştırmalar yapan Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tahminine göre savaş nedeniyle yaklaşık 9,6 milyon kişi ruh sağlığı sorunlarından etkilenecek. DSÖ’ye göre son 10 yıl içerisinde savaş veya başka bir çatışma yaşayan her beş kişiden birinde (yüzde 22 oranında) depresyon, anksiyete, Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB), bipolar bozukluk veya şizofreni görülebilecek.
Uzmanlara göre, çatışma sonrası yaşanan ruhsal sorunların şiddeti, savaşın veya terör eylemlerinin etkisine doğrudan ya da uzaktan maruz kalma ile yakın ilişkili. Sadece çatışmaya tanıklık edenlerde değil, travmatik olaylardan mekânsal olarak uzakta olan kişilerde dahi olaylara direkt olarak maruz kalan kişilerde görülen ruhsal sorunların ortaya çıktığı biliniyor.
GÖÇ DE BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU
Savaşların neden olduğu hayatını kaybetme korkusuyla birlikte çok sayıda insan korunaklı bölgelere doğru travmatik göçler yaşamak zorunda kalıyor. Savaş nedeniyle göç edenlerin, yaşam doyumu ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları ise belirgin bir şekilde olumsuz etkileniyor. Savaş ve göç; halk sağlığı ile ilgili konuları doğrudan ya da dolaylı olarak onarılamaz bir biçimde etkilemesi, toplumun normal yaşantısını engelleyerek yaşam biçimi davranışlarını değiştirmesi, kişinin baş etmesini sağlayacak destek sistemlerini yok etmesi nedeniyle uluslararası bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor.
SAĞLIK HİZMETLERİ KISITLANIYOR
Savaş, kısıtlı kaynakların sağlık hizmetleri için kullanımını engellemenin yanı sıra sağlık hizmetlerini ve altyapıyı da tahrip eden bir etkiye sahip. Hastane, sağlık üniteleri ve laboratuvarlar gibi sağlık kurumlarının hedef gözetmeksizin imha edilmesi, savaşı daha da trajik hale getiriyor. Savaşlar ve terör eylemleri yaralanma ve ölümlere neden olurken aynı zamanda küresel hastalık yükünün büyük bir kısmını da oluşturuyor. Sürekli olarak şiddet ve çatışma ortamında yaşamak zorunda kalan kişilerde yoksulluk, sağlık hizmetlerine erişimde yetersizlik, gıdaya erişim sorunları gibi birçok alanda yaşamı tehdit eden sorunlar ortaya çıkıyor. Bunun yanında toplumsal olarak ciddi ruh sağlığı sorunları da görülüyor. Öyle ki savaş ve terör olaylarının neden olduğu kitlesel ruhsal sorunlar, şizofreni gibi kronik ruhsal sorunlardan daha yıkıcı etkiye neden olabiliyor.
SAĞLIK HARCAMALARI AZALIYOR
Savaşların dolaylı etkilerinden biri de kalkınma hızındaki azalma… Uzmanlar, ekonomik büyümeye negatif etkinin savaş sonrası beş yıl süreyle devam ettiğini ifade ediyor. Bu nedenle savaş bittikten sonra yeniden yapılanma yatırımlarında kaynak gereksinimi nedeniyle bütçeden sağlığa ayrılan pay azalıyor. Diğer yandan savaş, yetişmiş sağlık personelinin göç etmesine yol açarak, sağlık hizmetlerinin dolaylı olarak aksamasına neden oluyor. Yapılan çalışmalarda sağlık altyapısındaki tahribatın etkisinin savaş bittikten sonra neredeyse on yıl boyunca sürdüğünü gösteriyor.
ETKİLENEN GRUPLAR
Savaş ve terör eylemleri, değişen dünya koşullarında maalesef günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Terör eylemleri ve çatışmalar tüm dünyada oldukça geniş bir kitleyi etkiliyor. Savaşlar nedeniyle özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlar, silahsız ve korunmasız olduklarından daha fazla zarar görüyorlar. Sivillerin aksine savaşın içerisinde aktif şekilde yer alan askerler de farklı travmatik etkilere maruz kalıyorlar.
HASTALIK ÖRÜNTÜSÜNÜ DEĞİŞTİRİYOR
Savaşın diğer dolaylı etkilerinden biri de hastalık örüntüsünü değiştirmesi ve hastalık seyrini ağırlaştırması. AIDS, tüberküloz, sıtma, solunum yolu hastalıkları, kazalar, cinayetler, servikal kanser gibi hastalıkların savaş ve çatışma döneminde artış gösterdiği, hastalık seyrinin ağırlaştığı bildiriliyor. Örneğin Kongo’da savaş kaynaklı hastalık ölümleri, doğrudan şiddet nedenli ölümlerden altı kat fazla.
YAŞAMI KISALTIYOR
Sağlıklı yaşam yılı kayıpları açısından yapılan hesaplamalar, savaşın insan yaşamındaki yıkımını gözler önüne seriyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 1999 yılındaki tüm savaşlar sonucunda savaşın doğrudan etkisi ile 269 bin insan hayatını kaybetti. Bu nedenle 8.44 milyon sağlıklı yaşam yılı kaybı olduğu hesaplandı. Yine 1999 yılında savaş nedeniyle oluşan hastalıklar sonucunda söz edilen 8.44 milyon sağlıklı yaşam yılı kaybına ek olarak ayrıca 15 milyon sağlıklı yaşam yılı kaybı olduğu da belirlendi. Bu veriler savaşın dolaylı etkisi ile oluşabilecek sağlık sorunlarının ulaşacağı boyutu göstermesi açısından çok çarpıcı.
KADINLAR ŞİDDETİN HEDEFİ
Savaşta ve savaş sonrası dönemlerde ırza geçme ve cinsel şiddet sıklığı artış gösteriyor. Bosna’da savaş sırasında 60 bin kadının ırzına geçildiği belirtiliyor. Benzer olaylar dünyanın çeşitli çatışma bölgelerinde geçmişte yaşandı ve halen yaşanmaya devam ediyor. Sistematik tecavüz günümüz savaşlarında sivilleri sindirmek, yerinden etmek, direncini kırmak için de kullanılan bir savaş taktiği ve stratejisi haline gelmiş durumda.
ÇEVRESEL YIKIMA NEDEN OLUYOR
Savaş ve çatışmalar insanların yaşamlarını sürdürdükleri doğal çevreye de onarılamaz zararlar veriyor. Bu zararlara ilişkin Vietnam’da yapılan çalışmalarda ABD’nin Vietnam’a 14 milyon ton patlayıcı attığı ifade ediliyor. Bunun sonucunda Vietnam’da 2.2 milyar hektar orman ve tarım arazisinde çoraklaşma meydana geldiği belirlenmiş. Bombalar nedeniyle Vietnam’daki 200 hektarlık arazide 20 milyon yapay krater oluşmuş. Yağmurlar nedeniyle bu kraterlerde su birikmesi ekosistemde değişikliğe yol açarak daha önce sorun olmayan sıtmanın bu bölgede salgınlara yol açmış. Bu gerçek de savaşın çevresel yıkımına dair çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Öte yandan çevresel yıkım ulaşım, tarım ve ormancılık üzerine de olumsuz etkilere neden oluyor. Tarımın olumsuz etkilenmesi gıda kaynaklarının yetersizliğine ve ciddi beslenme sorunlarına yol açıyor. Malnütrisyon(beslenme bozukluğu), bodurluk, demir eksikliği anemisi olabilecek beslenme sorunlarından birkaçı olarak ön plana çıkıyor.