Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1042
Sağlıklı Yaşam
Bir Tür Yeme Bozukluğu: Ortoreksiya Nervoza
Doğru ve sağlıklı beslenme çabası bazı kişilerde aşırı saplantı ve kaygıyla karakterize olan bir yeme bozukluğu ortaya çıkarabiliyor. “Ortoreksiya nervoza” adı verilen bu bozuklukla ilgili sorularımızı yanıtlayan Klinik Psikolog Gökhan Ergür, ortoreksiya nervozanın nedenleri, eşlik eden bozukluklar, sonuçları ve tedavi yolları hakkında önemli bilgiler verdi.
Sağlıklı beslenme çabası ve alışkanlığının hangi noktada saplantılı bir hâle dönüştüğünü açıklayabilir misiniz?
Son dönemde tüm dünyada, sağlıklı beslenme bir moda haline gelmiş vaziyette. Her moda akımında olduğu gibi bu akımın da takipçilerine satacağı ürünler oluyor; organik yiyecekler, daha sağlıklı besinler, hassas teraziler, glütensiz ürünler vs. Bu durum yani sağlıklı beslenme çabası elbette hepimizin önem ve özen göstermesi gereken alanların başında gelmekte lakin sağlık beslenme çabası bir takıntı haline dönüşmeye başlayınca hem fiziksel hem de ruhsal olarak bazı problemler yaşamaya başlıyoruz. Sağlıklı beslenmeye ve sağlıklı yiyeceklere karşı duyulan aşırı zihinsel uğraşıya “ortoreksiya nervoza” diyoruz. Henüz literatüre resmi bir şekilde girmemiş olsa da konuyla alakalı yapılan araştırmalar ve tartışmalar bu yeni yeme bozukluğu türünün yakın zamanda tanı kitaplarında yer alacağını gösteriyor.
Ortoreksiyada kişinin amacı zayıflamak değildir. Kişiler ortoreksiyada kendilerini kilolu hissetmezler, onların tek amacı sağlıklı bir şekilde beslenmek ve en iyi diyeti yapmak, bunun üzerine kafa yormaktır. Sağlıklı yemeğe ve diyete olan saplantı aşırı bir hâl aldığında buna bağlı olarak bazı psikolojik ve sosyal zorlantılar ortaya çıkar. Bu zorlantılar zamanla patolojik hâle gelir ve kişinin yaşantısını olumsuz yönde etkiler. Sağlıklı ve kaliteli gıdalarla beslenme konusundaki çaba, bahsettiğimiz gibi bu bozukluğun temel unsurudur. Kişi, biyolojik olarak saf gıdalar ve bu gıdaları temin ettiği satış yerleri üzerine yoğunlaşır ve bu bir noktadan sonra bu bir patoloji haline dönüşür.
OKB VE KAYGI BOZUKLUĞU ORTOREKSİYA İHTİMALİNİ ARTIRIYOR
Ortoreksiyanın ortaya çıkmasının arkasında yatan nedenler nelerdir? Kimler risk grubundadır? Obsesif-kompülsif bozukluk, kaygı bozukluğu olan kişilerde yatkınlık söz konusu mudur?
Yeme bozukluklarının olumsuz etkilerini sadece fiziksel bazda düşünemeyiz. Bu bozukluklar aynı zamanda; depresyon, anksiyete ve kişilik bozuklukları gibi farklı psikiyatrik koşullara yol açan son derece kısıtlayıcı ve sağlıksız gıda alım kalıpları ile karakterize ciddi uyumsuz yeme davranışlarının olduğu bir spektrumdur. Yeme bozukluklarının neden kaynaklandığı henüz tam olarak bilinmemektedir fakat genetik, fizyolojik, psikolojik, çevresel ve sosyal faktörlerin bu bozukluk türünü doğrudan etkilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ortoreksiya nervozaya neden olabilecek farklı nedenler üzerine de çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin; aileden gelen alışkanlıklar, sosyal çevrenin tutumları, kişinin geçirdiği hastalıklar ve bazı gıdalar hakkındaki olumsuz düşünceler ortoreksiyanın oluşmasına yol açan bazı faktörlerdendir. Özellikle de psikolojik etkenlerin veya diğer rahatsızlıkların ortoreksiyanın gelişmesinde etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Yine bu bağlamda; bazı diyetler bir ya da birden fazla besin veya besin grubunun yenmesini sınırlandırmaktadır. Bu diyetleri uygulayan kişiler, bu beslenme şeklini takıntı haline getirerek uygulamaktadırlar. Bu aşamada diyetlerin online olarak ulaşılması zor olmadığından kişi kendine uygun olup olmadığına bakmadan bu alışkanlığı sürdürerek takıntıların gelişmesine sebep olabilmektedir. Vegan diyetler, likit ve çiğ beslenme, atkins diyeti gibi yaklaşımların popüler olması ortoreksiya nervoza eğilimlerini artırmıştır. Bu süreçte, sosyal medyanın etkisi de önemlidir.
Ortorektik kişiler, OKB tanılı bireylerle benzer bilişsel özelliklere sahiptir. Özellikle, mükemmeliyetçilik, bozulmuş dışsal gözlem, bilişsel katılık ve kaygı temaları, ortoreksiya ve OKB'nin ortak özellikleridir. Ortoreksiyada yemek hazırlama oldukça zaman alabilir ve zorlayıcı davranışları temsil edecek şekilde gıdaların hazırlanması, ahşap veya seramik malzemelerin kullanılıp kullanılmadığı gibi ritüelistik özellikler içerebilir. Benzer şekilde, OKB’nin bir özelliği de, ritüeller tamamlanamazsa algılanan tehditle orantılı olarak felaket sonuçlarının ortaya çıkacağı düşüncesidir. Son olarak OKB ve kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde ortoreksiyanın görülme ihtimalinin diğer gruplara göre daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
“KİŞİ YEMEK HAKKINDA AŞIRI BİR ENDİŞE DUYAR”
Ortoreksiyanın klasik yeme bozuklukları ile ilişkisi nedir? Ortoreksiya nervozanın anoreksiya nervozadan farkı nedir?
Ortoreksiya ile klasik yeme bozuklukları arasındaki örtüşme ile ilgili olarak şunu söyleyebiliriz ki, yeme söz konusu olduğunda keyif alamama ve kişinin kendi yaşamı üzerindeki kontrolün yiyecek üzerine kayması görülür. Kişinin hayatına yiyecekler ve yemek egemendir ve bu konu hakkında aşırı bir endişe duyarlar. Davranışlarını ve yaşamlarını özel yeme alışkanlıklarına hizmet edecek şekilde düzenlerler. Kilo değişiklikleri ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalırlar. Genelde obsesif kişilik özellikleri barındırırlar. Hem yeme bozukluklarında hem de ortorektik bireylerde obsesif kompulsif semptomlar ego-sintonik özelliktedir.
Ortoreksiyanın hepimizin çok iyi bildiği anoreksiya nervoza ile özel bir benzerlik gösterdiği bilinmektedir; belirgin kilo kaybı, yüksek kaygı, mükemmeliyetçilik ve kontrolü elinde tutmak için gösterilen uğraş bu benzerliklerden bazılarıdır. Anoreksiya nervoza ve bulimiya nervozada niceliksel bağlamda (tüketilen yemek miktarı) yeme bozukluğu görülürken, ortoreksiya nervozada niteliksel bağlamda görülür. Ortoreksiya nervozanın obsesif kompulsif bozukluk ile birlikteliğinde bireylerde bazı obsesif eğilimler de görülmektedir. Ayrıca bu bireylerde kirlenme üzerine yoğun endişe duyma, yemek yemeyi ve gıdaları düzenlemeyi törensel bir şekilde gerçekleştirme ve gıda ve sağlık hakkında olmadık zamanlarda tekrarlayan davetsiz düşünceler görülmektedir.
Anoreksiya ve bulimiyadan farklı olarak ortoreksiyada kişiler, sağlıklı beslenemedikleri konusunda suçluluk ve eksiklik duygusu yaşarlar. Anoreksiya ve bulimiyada kişi yiyeceğin miktarına odaklanırken ortoreksiyada kişi yiyeceğin kalitesine odaklanır.
Ortoreksiyanın ölüm korkusuyla ilişkisi var mıdır?
Bütünüyle ölüm korkusuna dayalı bir bozukluk diyemeyiz. Fakat elbette ki insan daha iyi beslenerek, daha çok spor yaparak, diyet programları uygulayarak daha uzun yaşamayı hedefler. Genç görünmek, bulunduğumuz yaşı göstermemek birçoğumuzu mutlu eden olgulardır. Bu mutluluğun kökeni de ölümden uzak kalmak, bedenin işlevini sağlıklı bir şekilde sürdürüp hayatı devam ettirme isteğidir.
İnsan, var olduğundan beri ölüm karşısında kendini aciz ve çaresiz hissetmiş, tarihin her döneminde ölüme karşı koymak için yollar aramıştır; fakat ölüm her seferinde galip gelmiştir. Ölümle savaşmak yerine ölümü kabul etmek esas meseledir. Ölümü kabul ise insanın anlam ile kurduğu ilişkiye bağlı, eğer anlamla ilişkinizi kaybetmişseniz ölüm sizin için son derece korkutucu ve kötü anlamlar ifade edebilir. Bunun sonucunda da ölmemek için, daha uzun yaşamak için daimi olarak bir uğraş içerisinde olabilirsiniz.
“ÇOCUKLAR EBEVEYNLERİNDEN ORTOREKTİK EĞİLİMLER ALABİLİR”
Sağlıklı beslenme konusunda saplantılı olan bir ebeveynin çocuk üzerindeki etkisi neler olabilir?
Ortoreksiya nervoza ile ilişkili en endişe verici durumlardan biri, çocukların ebeveynlerinden ortorektik eğilimleri almasıdır. Ebeveynlerinin belirli yiyecek türlerine takıntılı hâle gelmesini izleyen çocuklar bu davranışı taklit edebilir. Birçok durumda, ebeveynler çocuklarının şeker alımını kesinlikle sınırlar veya çocuklarını sadece organik yiyeceklerle beslemeye çalışır. Bu kısıtlamalar çocukların aklında bazı yiyeceklerin “kötü” olduğu ve bu tür yiyeceklerin tüketilmesinin zarar verebileceği korkusunu uyandırabilir.
Besinlerdeki obsesyon, bir anne ve babanın bebeklerini “sağlıklı” vegan, çiğ besin tipiyle beslenmesindeki ısrarından sonra malnütrisyondan öldürmelerine kadar acı sonuçlar doğurabiliyor. Bebeğin ölümü, ailesinin onun sağlığı konusunda aşırı endişeli davranışlarından kaynaklanmıştır. Aile, pişmiş ve işlemden geçmiş besinlerdeki toksinlerin bebeğe zarar vereceğini düşünerek bebeği vegan diyetine göre meyve ve sebze sularıyla beslemeyi uygun bulmuşlardır. Oysaki gerçek olan, vejeteryan veya vegan diyetin yetişkinlerde uygulanabileceği, bebeklik ve erken çocukluk döneminde bu diyetlerin uygun olmadığıdır. Bu dönemde, hızlı büyüme ve gelişme için gerekli besin öğeleri ve enerjinin yeterli oranda karşılanması son derece önemlidir.
Ortoreksiyanın görülmesinde cinsiyet, yaş ve sosyoekonomik durum gibi faktörler etkili midir?
Ortoreksiyanın epidemiyolojisi ilgili bilimsel çalışmalar farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Ortoreksiya nervozanın demografik özelliklerden cinsiyete, yaşa, medeni duruma ve eğitim düzeyine göre farklılıklarına dair yapılan karşılaştırma sonuçları, farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Benzer şekilde, aileleriyle yaşayan öğrencilerin başka bir evde yaşayanlara göre ortorektik belirtilerinin daha fazla olduğunu gösteren bir çalışmaya karşın; üniversite öğrencilerinin birlikte yaşadıkları kişi ve yere göre ortorektik belirtilerinde fark olmadığını ortaya koyan bir çalışma da mevcuttur. Ayrıca, ortorektik belirtilerin, farklı sosyoekonomik özelliklere sahip bölgelerde benzer yaygınlıkta görüldüğü de araştırma bulgularıyla desteklenmiştir. Bu sonuçlar birlikte incelendiğinde, ortoreksiya için özellikle riskli olarak kabul edilebilecek bir demografik özelliğin belirlenemediği gözlenmektedir. Fakat herhangi bir bilimsel veriye dayanmadan klinik gözlemlerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki, ortoreksiya daha çok kadınlarda ve sosyo ekonomik durumu ortalama ve ortalama üstü olan kişilerde görülmektedir.
SOSYAL İZOLASYONA YOL AÇIYOR
Ortoreksiya ile karşı karşıya kalan kişilerin eş, aile ve sosyal hayatları nasıl etkilenir?
Ortoreksiya nervozada yiyecek seçiminde tek değerlendirme kriteri yiyeceğin sağlıklı olmasıdır. Bu durum, bireylerin katı bir beslenme düzeni benimseyerek veya önemli besin bileşenlerini beslenmelerinin dışında bırakarak, beslenmelerinin yetersiz ve dengesiz olmasına yol açar. Bireyler, saf veya doğal olarak görmediği herhangi bir besini tüketmektense kendilerini aç bırakmayı tercih ederler. Belirli bir yiyecek türüne yönelik bu davranış biçimi zamanla kişisel ve sosyal ilişkilerin, genel psiko-fiziksel durumun değişmesine neden olur. Bireyler sağlıksız buldukları bir yiyeceği tüketerek katı beslenme kurallarını
ihlal ettikleri takdirde kendilerini giderek artan daha katı beslenme kısıtlamaları ile cezalandırabilir. Tükettikleri yiyeceklerin kalitesi kişisel değerlerden, kişilerarası ilişkilerden, kariyer planlarından ve sosyal ilişkilerden daha önemli hâle gelebilir.
Sağlıklı beslenme konusundaki çarpıtılmış algıları, bu kimselerin başkaları hakkındaki görüşlerini etkileyebilir; beslenme alışkanlıklarında kendileriyle aynı öz disiplini göstermeyen herkese yukarıdan bakmalarına sebep olabilir. Çevreleri ile benzer beslenme alışkanlıklarına sahip olmadıkları için gittikleri her yere özel yiyeceklerini taşırlar. Bu durum sosyal açıdan izole olmalarına yol açar.
Sağlıklı beslenme takıntısı ile ortaya çıkan bu yeme bozukluğunun tedavisinde hangi yollar izlenir?
Burada öncelikli olarak danışanı yeme bozukluğuna sürükleyen bireysel, çevresel ve ailesel faktörleri incelemek gerekir. Danışanın sağlıklı beslenme ile ilgili bilişlerini fark edip hatalı bilişleri yeniden beraberce inşa etmek, takıntılı davranışları üzerinde çalışmak ve bunlara ek olarak eğer ihtiyaç duyuluyorsa danışanın şemalarını gözden geçirmek etkili olacaktır.
Klinik Psikolog Gökhan Ergür, ortoreksiyanın değerlendirilmesinde öncelikli olarak şu maddelerin göz önüne alındığını ifade ediyor:
-
Gıda “saflığı” ile ilgili inançların kişiyi meşgul etmesi ve dengesiz beslenme tarzında bir diyet uygulamak.
-
Zararsız veya sağlıksız yiyecekler, gıda kalitesi ve bileşiminin, fiziksel veya duygusal sağlık veya her ikisi üzerindeki etkisi hakkında endişeler duymak.
-
Kişinin “sağlıksız” olduğuna inandığı yiyeceklerden tavizsiz olarak kaçınması, herhangi bir yağ, koruyucu madde, gıda katkı maddesi, hayvansal ürün veya sağlıksız olarak kabul edilen diğer maddeleri içeren gıdaları reddetmesi.
-
“Sağlıksız” veya “saf olmayan” gıdaları tükettikten sonra duyulan suçluluk duygusu ve endişeler.
-
Kişilerin doğru bulmadıkları diğer beslenme şekillerine karşı hoşgörüsüz olmaları.
-
Bireyin gıdalarda algıladığı kalite ve gıda bileşimleri için, gelirine kıyasla, aşırı miktarda para harcaması.
Klinik Psikolog Gökhan Ergür, eğer kişide bu maddelere dair kuvvetli bulgular varsa ortoreksiya şüphesinin detaylıca inceleneceğini belirtiyor. Bunlara ek olarak, ortoreksiya için geliştirilmiş tanısal değerlendirme ölçeği olan 2005 yılında Donini ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş olan ORTO-15 isimli ölçeğin de sıklıkla kullanıldığını sözlerine ekliyor.
KLİNİK PSİKOLOG GÖKHAN ERGÜR KİMDİR?
Klinik Psikolog Gökhan Ergür, İstanbul Bilim Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. İstanbul Arel Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisansını ‘’Şiddet İçerikli Bilgisayar Oyunu Oynayan İkinci Kademe Öğrencilerinin Saldırganlık Eğilimlerinin ve Benlik Saygı Düzeylerinin İncelenmesi” başlıklı teziyle tamamlamıştır. Doktora çalışmalarına halen devam etmektedir. Halen özel bir kurumda psikoterapist olarak görev yapan Ergür, aynı zamanda İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde yüksek lisans dersi vermektedir. Çeşitli kitapların editörlüğünü yapan Ergür’ün “Üzüntüden” ve “İnsaniyet Namına” isimli iki kitabı mevcuttur.