Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1080
Bağımlılık
Kadınlar Bağımlılık Sürecinde Yalnız Kalıyor
Bağımlılık tedavisinde kadınlara özel yaklaşımlar geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) Uzmanlarından Klinik Psikolog Melike Şimşek ile alkol ve diğer bağımlılıklar özelinde kadın ve bağımlılık konusunu masaya yatırdık; Kadınlar İçin Bireysel Bağımlılık Programı’nın (KİBAP) detaylarını konuştuk.
Genel anlamda değerlendirecek olursanız herhangi bir psikolojik sorun veya bağımlılıklar konusunda kadınlar farklı bir yerde mi konumlandırılıyor? Etiketleme, damgalama, toplumsal cinsiyet rolleri ve tedaviye başvurma gibi unsurlar açısından kadına bakışı nasıl değerlendirirsiniz?
Bağımlılık başta olmak üzere kadın ve herhangi bir psikiyatrik sorun yan yana geldiğinde, çözümü karmaşık olan bu sorunlar maalesef daha da karmaşık bir hâl alabiliyor. Çünkü kadınların kendilerine özgü ihtiyaçları var; özellikle de bağımlılık konusunda bu hastalığı bağımlılığı deneyimleme biçimleri erkeklerden daha farklı. Bağımlılık hastalığının yanı sıra, tedavi aşamasındaki zorluklarla da ayrıca baş etmeleri gerekiyor.
“Women and Madness” kitabında yazar Phyllis Chesler şu sözlere yer verir: “Görüştüğüm kadınların çoğunda ruhsal bir sorun vardı. Çoğu, hayatlarından memnun değildi ve mutsuzdu. Bu mutsuzluğa bir tepki veriyorlardı. Kadınlar toplumda değer görmüyor ve yardım aradıklarında bu zayıflık olarak görülüyor, cezalandırılıyorlar…” 1972 yılında yazılmış bu kitap aslında günümüzde kadın ve ruh sağlığı söz konusu olduğunda bazı noktaların hâlâ geçerli olduğunu gösteriyor.
Kadınlar, özellikle bağımlılık gibi bir soruna sahip olduklarında toplumda damgalayıcı tutumla daha sık karşılaşıyorlar. Toplumda kutsal özellikler atfedilen ve annelikle eşleştirilen bir varlığın bağımlılık gibi “kabul edilemez” bir sorunla ortaya çıkması ayıplanmalarına ve dışlanmalarına neden olabiliyor. Kadınların kendilerine karşı da bu damgalayıcı tutumu devam ettirme eğilimleri var. Damgalama, ailenin hastalığı kabul etmesini ve sosyal destek sağlamasını da engelliyor. Sonuç olarak da kadınların tedaviye erişimleri zorlaşıyor; böylece kadınlar ancak bağımlılığın ileri aşamalarında tedaviye başvurmayı tercih eder hâle geliyorlar.
Kadınların tedaviye başvurmalarının önündeki bir diğer engel de aile içi sorumlulukları. Maalesef çoğu kadının bu sorumlulukları rahatlıkla bırakıp bir süreliğine gündemine sadece tedaviyi alma lüksü yok. Sorunlarını açtıkları zaman var olan sosyal desteklerini kaybetme kaygıları yüksek olabiliyor. Ayrıca söz konusu çocukları olan bir kadın ise, tedavi sürecinde çocuklarının bakımıyla ilgili endişeler de yine başvuruya engel teşkil edebiliyor.
“KADINLAR DAHA KOLAY BAĞIMLILIK GELİŞTİRİYORLAR”
Bağımlılıklar açısından baktığınızda kadın ve erkeklerin farklılıkları neler?
Bağımlılık yapıcı maddelere karşı kadınlar erkeklere göre daha dezavantajlı durumda çünkü kadınlar daha kolay bağımlılık geliştiriyorlar. Kadınların madde kullanım sorunları, erkeklere göre ilk kullanımdan itibaren daha kısa zaman içinde ortaya çıkar. Tercih edilen uyuşturucu maddeler kadınlar ve erkekler arasında farklılık gösteriyor. Örneğin kadınlarda eroin kullanımı erkeklere göre daha düşük; amfetamin, ecstasy ve hap gibi uyarıcı maddelerin kullanımı erkeklere göre daha yüksek. Bu maddelerin türleri farklılık gösterdiği gibi maddeleri kullanım amacı da kadınlarla erkekler arasında farklılık gösteriyor. Kadınlar daha çok self-medikasyon amaçlı madde kullanımına yöneliyorlar. Yani yaşadıkları bir sorunu gidermek, yaşadıkları acıyı iyileştirecek bir yol bulma amacıyla madde kullanımına yöneliyorlar. Kullanıma bağlı problemleri de erkeklere göre daha sık yaşıyorlar; örneğin madde kullanımına bağlı acil servise gitme, aşırı doz alımı, fiziksel sağlık problemleri ve maalesef ölüm gibi…
Madde kullanım isteği konusunda da kadınlar erkeklerden daha yoğun kullanım isteği yaşıyorlar. Ayrıca, erkeklere oranla madde kullanımına bağlı karaciğer bozuklukları gibi fiziksel hastalıkları da daha fazla yaşıyorlar. Kadınlarda madde kullanımına bağlı acil servise gitme ve ölüm oranı da daha yüksek.
Sosyodemografik özellikler açısından bağımlılık söz konusu olduğunda kadın bağımlılarda eğitim düzeyinin erkeklere göre belirgin düzeyde daha yüksek olduğunu görüyoruz. Kadınlarda eğitimi sürdürme ihtiyacı da erkeklere göre daha yüksek. Bu farklılıkların en azından ülkemiz için geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
KADINLARDA ALKOL KULLANIMININ SONUÇLARI
Alkol kullanım bozukluğu özelinde kadına dair yapılan araştırmaların sonuçları neler gösteriyor?
Alkol bağımlılığı konusundaki araştırmalar genellikle cinsiyet farklılıklarını ve kadınların alkol kullanımıyla ilgili özel risklerini incelemekte. Fizyolojik özellikler açısından kadınların genellikle erkeklerden daha küçük vücut ağırlığına ve daha yüksek yağ oranına sahip olmalarının, alkolün vücutları üzerindeki etkilerini farklılaştırabildiğini görüyoruz. Örneğin, aynı miktarda alkol tüketen bir kadın, aynı miktarda tüketen bir erkekten daha hızlı etkilenebiliyor.
Araştırmalar alkolün metabolizma ve karaciğer üzerindeki etkisinin de kadınlarda farklılıklar gösterebileceğini ortaya çıkarmış. Kadınların metabolizması genellikle erkeklerden daha yavaştır. Bu durum, aynı miktarda alkol tüketildiğinde kadınların daha uzun süre alkollü kalmasına ve dolayısıyla alkolün vücutta daha uzun süre etkili olmasına neden olabiliyor. Yapılan çalışmalar, kadınların alkol bağımlılığından kaynaklanan sağlık sorunları açısından özellikle karaciğer sorunları, kardiyovasküler hastalıklar ve üreme sistemi problemleri gibi konularda risk altında olabileceğini gösteriyor. Fizyolojik faktörlerin yanı sıra, duygusal ve psikososyal faktörleri de değerlendiren çalışmalar, öz saygı, depresyon, anksiyete gibi faktörlerin kadınların alkol kullanımına olan eğilimlerini etkileyebildiğini gösteriyor.
Ancak, bu alandaki araştırmaların tamamına dair genel bir tablo çizmek zor çünkü bulgular; çalışma tasarımı, örneklem büyüklüğü, coğrafi konum gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Alkol kullanımı, erkeklerle kıyaslandığında, kadınları nasıl etkiliyor?
Kadınların midesinde alkolü parçalayan enzimler, erkeklere göre daha az olduğu için, kadınlarda daha fazla miktarda alkol kana geçer. Kadınlar erkekler ile aynı miktarda içse bile, kandaki alkol konsantrasyonları daha fazla olur, çünkü kadınlarda bedenindeki su, erkeklere göre daha azdır.
Kadınlarda karaciğer daha kolay bozulur; çünkü kadınların karaciğeri alkolü daha hızlı bir şekilde işleyip kana gönderir ve kadınlarda çok olan östrojen hormonu, alkolün karaciğer üstündeki olumsuz etkisini artırır.
Alkol kullanımı açısından kadın-erkek farklılıklarını inceleyen çalışmalar, alkol kullanımının kadınlarda erkeklere oranla göğüs kanserini riskini artırdığını gösteriyor. Bunun nedenlerinden biri olarak yüksek östrodiol hormonunun kanser riskini artırdığı, alkolün de östrodiol riskini artırdığı aktarılıyor. Ayrıca alkol kullanımı kadınlarda erken menopoza yol açıyor.
Kadınların alkol kullanımı söz konusu olduğunda gebelik, hassasiyet gösterilmesi gereken özel bir durumdur. Gebelik süresince alkol, madde kullanımı annede kansızlık, akciğer enfeksiyonları, huzursuzluk, sinirlilik hâli, depresyon ve kaygı gibi sorunlara yol açar, var olan sorunların da artmasına neden olur. Çocukta ise boy ve kiloda büyüme ve gelişme geriliği, zihinsel, davranışsal ve nörolojik gelişmede gecikme, basık burun ve dudaklar, küçük çene gibi anomalilerin görüldüğü fetal alkol sendromuna yol açabilir. Hangi miktarda alkol kullanımının bu sonuçlara sebep olacağı bilinemediği için gebe kadınların alkol kullanımından tamamen uzak durması gerekir.
“BAĞIMLI KADINLAR AİLESİNDEN DESTEK GÖREMİYOR”
Ailenin bağımlı kadına bakış açısı nedir? Kadınlar bu anlamda yeterli sosyal desteği alıyor mu? “Kadınlar bağımlılık durumunda daha yalnız kalıyor” diyebilir miyiz?
Kadının damgalamaya maruz kaldığı ilk yer maalesef aile. Kadının bağımlılık hastalığı maalesef aile içinde kabul görmekte zorlanıyor. Yaptığımız çalışma erkek alkol, madde kullanıcılarının aileleriyle yaşama oranının yüzde 86 olduğunu gösterirken kadınlarda bu oranın çok daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. Yani sizin de dediğiniz gibi kadın bağımlılık sürecinde yalnız kalıyor. Bu yalnızlığı yine aynı çalışmanın farklı sonuçlarında da görebiliyoruz. Örneğin kadınlarda ailenin destekleyici olma oranının, erkeklere göre iki kat daha düşük olduğunu tespit ettik. Yani bir erkek bağımlılık geliştirdiğinde aile maddi manevi destekleyici olurken maalesef kadınlar bu desteği ailesinden göremiyor. Benzer sonuçları kadınların eşlerinde de görüyoruz. Bir erkeğin bağımlılık hastalığı söz konusu olduğunda kadın olan eş, erkek eşe göre dört kat daha destekleyici.
Kadınlarda erkeklere kıyasla aile ile belirgin sorunlar yaşandığını görüyoruz. Gerek yalnız yaşama oranı gerek aile ile yaşanan sorunlar gerekse aile desteğinin eksikliği bize, kadınların sosyal desteğe daha çok ihtiyaçları olduğunu gösteriyor. Kadınlarla çalışırken sadece bağımlılık sorununu değil aile ilişkilerini de çalışmamız gerekir.
“KADINLARA SOSYAL DESTEĞİN YOĞUN ŞEKİLDE VERİLMESİ ELZEMDİR”
Kadınlar tedaviye başvurma noktasında ne durumda? Kadınların bırakma motivasyonu hakkında neler söylersiniz? İyileşme oranları nasıl?
Bırakma motivasyonu ve iyileşme oranlarının kadınlarda daha düşük olduğunu görüyoruz. Ancak görüşmelere düzenli katılım oranları erkeklere göre daha fazla. Bu da bize kadınların yardım arayışı içinde olduğunu ve bağımlılık alanında çalışan profesyonellerin bu yardım arayışına kulak vermesi gerektiğini gösteriyor.
Araştırmalar alkol, madde kullanım bozukluğu olan kadınların yarısından fazlasının bir mesleği olmadığını göstermekte. Bu durum hem ihtiyaçların karşılanmasını hem de tedavi erişimini zorlaştıran bir unsur hâline geliyor. Sosyal katılımın sağlandığı iyileşme evrelerinde, kadınlara meslek edindirmek için motivasyon kazandırma ve sonunda işe yerleştirme çalışmaları yapmak kalıcı bir iyileşmenin olmazsa olmazı olmalıdır.
Bağımlılıkta nüks veya relaps adını verdiğimiz bırakıp yeniden başlama durumu oldukça sık görülür. Kadınlarda nüksetme durumunun maalesef erkeklere oranla daha sık yaşandığını görüyoruz, aynı zamanda erkeklere kıyasla daha yoğun alkol, madde kullanım isteği yaşıyorlar.
Kadınlar damgalanma endişesiyle bazen yaşadıkları yere yakın tedavi merkezlerine başvurmaktan kaçınabiliyorlar. Ancak maddi ve manevi engeller nedeniyle yaşadıkları şehrin dışında bir merkeze tedavi için gitmekte de zorlanabiliyorlar. Yaptığımız çalışmada da bunun doğrulandığını görüyoruz. Şehir dışından tedavi için başvurma oranı erkeklerde, kadınlara göre daha yüksek şekilde karşımıza çıkıyor. Bu durum bize, tedavi hizmetlerini kadının gelmesini beklemeden onlara götürmenin önemini gösteriyor.
Bağımlılık tedavisinde kadınların iyileşme oranları düşük olsa da tedaviye devam oranlarının yüksek olması bizim için kıymetli. Çünkü gelmeye devam ettikçe iyileşmeye de başlayacaktır. Bağımlılık tedavi hizmetlerinin kadına özel ihtiyaçlar gözetilerek oluşturulması ve tedavi sürecindeki yalnız kalma durumunu düşünürsek, kadına sosyal desteğin yoğun şekilde verilmesi elzemdir.
KADINLARDA BAĞIMLILIĞA EŞLİK EDEN RUHSAL SORUNLAR
Kadınlarda alkol bağımlılığına eşlik eden ruhsal sorunlar neler? Bu anlamda ruhsal desteğin önemi nedir?
Kadın ve bağımlılık söz konusuysa, bağımlılıkla eş zamanlı olarak ruhsal sorunlarla da çalışmak gerekir. Depresyon ve kaygı bozukluğu alkol, madde kullanım bozukluğu olan kadınlarda daha sık görülebiliyor. Borderline kişilik bozukluğuna da kadınlarda daha sık rastlıyoruz. Hatta bazı kadın kullanıcılar bu gibi ruhsal sorunları kendi kendine “tedavi etme” amacıyla kullanıma başlamış olabiliyor. Bu sorunlara destek verilmesiyle birlikte alkol, madde kullanımında da düşük başlıyor.
Yaptığımız çalışma, kadınların en az bir ruhsal destek görme oranının erkeklerden 2,5 kat fazla olduğunu gösteriyor. Psikotik belirtiler olarak tanımlanan daha ciddi ruhsal sorunlara işaret eden belirtilerin görülme oranı da kadınlarda erkeklere göre belirgin düzeyde daha fazla.
Bağımlılık ve travma ilişkisine dair son yıllarda yapılan çalışmalar, bağımlı vakaların önemli bir kısmının travmatik yaşantıya sahip olduğunu gösteriyor. Travma öyküsü, bağımlılık söz konusu olduğunda kullanım ve nüks riskini artıran bir etken. Travmaya müdahale edilmedikçe bu belirtilerle başa çıkmak için alkol, madde kullanımı devreye sıkça girebilir. Özellikle çocukluk çağı travmaları ile cinsel istismar kaynaklı travma öyküleri alkol, madde kullanıcısı kadınlarda maalesef sıkça karşımıza çıkıyor. Bağımlılığa eşlik eden travma öyküleri de mutlaka çalışılmalı, aktif kullanım devam ederken müdahale edilmese de ilk iyileşme evresi dediğimiz bırakma döneminde travma müdahalesi başlamalıdır.
KADINLARA ÖZEL GELİŞTİRİLEN BAĞIMLILIK PROGRAMI: KİBAP
Kadınlar İçin Bireysel Bağımlılık Programı (KİBAP) nedir? Program neleri içeriyor?
Kadın ve bağımlılık hakkında konuştuğumuz bütün bu başlıklar, bize bağımlılık tedavisinde kadınlara özel yaklaşımlar geliştirilmesinin gerekliliğini gösteriyor. Kadınlar İçin Bireysel Bağımlılık Programı (KİBAP), bu ihtiyaç neticesinde geliştirdiğimiz bir program. KİBAP ile hedefimiz bu alanda çalışanlara kolay ve uygulanabilir bir program sunmak.
Program saha uygulamaları ile geliştirildi. Şu an Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’nde etkililik çalışmasını da yürütüp yaygınlaştırmayı planlıyoruz. KİBAP, bireysel uygulamaya yönelik geliştirilmiş bir müdahale programı. İçeriğine baktığımızda ana başlıklar alkol-madde kullanımının kadına özel etkileri, bağımlılığa eşlik eden ruhsal sorunlar, eşin alkol-madde kullanımı üstündeki etkisi, iyileşmede eşin olumsuz rolünü azaltmak, eş baskısı ve damgalanma ile başa çıkmak. Programda ayrıca gebelik ve alkol-madde kullanımı, gibi özel alanlara yönelik müdahaleler de bulunuyor.
Araştırmalar çoğu kadının ilk kullanımının partnerinin teklifiyle gerçekleştiğini gösteriyor. Bu nedenle KİBAP’ta ilişkilerin kullanım üzerindeki tetikleyici rolünü de ele alıyoruz. Kadının annelik rolü bağımlılığını gizlemesine yol açabiliyor; kadın kullanımı ortaya çıktığında çocuklarını kaybetme endişesi taşıyabiliyor. Ancak bağımlılık sorunu gizlendikçe daha da büyüyecektir. Çocuklara rağmen kullanımı sürdürmenin riskleri, çocukların bu durumdan nasıl etkileneceği yine KİBAP’ta çalıştığımız konular arasında yer alıyor.
Aile içi şiddet konusunda da kadınlar bağımlılık sorununa eşlik eden şiddet olaylarını deneyimleyebilirler. Araştırmalar, bağımlılık ve şiddet arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu göstermektedir. Kullanımın şiddeti meşrulaştırmayacağı kadınlarla çalışılmalıdır.
Kadınlar bazen şiddete maruz kalmanın etkileriyle alkol ve madde kullanarak başa çıkabileceklerini düşünürler. Şiddetin travmatik etkilerini bağımlılık yapan maddeler kullanarak yok sayma eğiliminde olabilirler. Bu noktada şiddete maruz kalma ve kullanım arasındaki kısır döngüyü yine KİBAP aracılığıyla anlatarak kullanımın kadını pek çok durumda daha savunmasız yapacağı mesajını vermeye çalışıyoruz.
KLİNİK PSİKOLOG MELİKE ŞİMŞEK KİMDİR?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü ve ardından Londra’da bulunan Queen Mary University of London Ruh Sağlığı ve Psikolojik Terapiler Bölümü’nü tamamlayan Melike Şimşek, Klinik Psikoloji alanında doktora eğitimine devam etmektedir. Kadınlara ücretsiz psikolojik destek sunulan projelerde psikolog olarak yer aldı. Bu projeleri tanıtma ve geniş kitlelere duyurma amaçlı zaman zaman televizyon programlarına çıktı. Devlete bağlı merkezlerde bağımlı ve davranış bozukluğu olan çocuk ve ergen gruplarla çalıştı. Hasan Kalyoncu Üniversitesi ve İstanbul Kent Üniversitesi Psikoloji bölümlerinde lisans ve yüksek lisans dersleri verdi. Hakemli dergilerde yayınlanmış makaleleri ve kitap bölümleri vardır. The Motivational Interviewing Network of Trainers (MINT) üyesi olup Türkiye’deki sayılı sertifikalı Motivasyonel Görüşme Teknikleri Eğiticisinden birisidir. Bağımlılara ücretsiz psikolojik ve sosyal destek veren Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinin yöneticiliğini yapmıştır. Kadın ve bağımlılık alanı özel olarak ilgilendiği alanlardandır. Klinik Psikolog Melike Şimşek ayrıca, Bloom Psikoloji Klinik Direktörü olarak görev yapmaktadır.