
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Bağımlılıklarla birlikte görülen ruh sağlığı sorunları ve bütüncül tedavi yaklaşımına dair önemli değerlendirmelerde bulunan Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Coşkunol, iyileşme sürecinde aile ve yakın çevre desteğinin önemine değiniyor. Prof. Dr. Coşkunol ayrıca, tedavi sonrası dönemde bir terapist veya danışmanla düzenli görüşmeler yapmanın iyileşme sürecinin sağlıklı ilerlemesi için önemli olduğunu vurguluyor.
Bağımlılık ve ruh sağlığı arasında nasıl bir bağlantı var? Bu ikisi birbirini nasıl etkiler?
Bağımlılık ve ruh sağlığı arasında güçlü ve karmaşık bir ilişki vardır. Bu iki durum birbirini hem tetikleyebilir hem de kötüleştirebilir. Bu bağlantının önemli noktalarından biri; bağımlılığın ruh sağlığına etkisidir. Bağımlılık, depresyon, anksiyete ve diğer ruhsal sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin, alkol/madde bağımlılığı, beyindeki kimyasal dengeleri bozarak depresyon riskini artırabilir. Bağımlılık sonucu oluşan sosyal izolasyon, öz saygı kaybı ve ilişkilerde bozulma gibi durumlar, bireyin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Bunun yanı sıra ruh sağlığı sorunlarının bağımlılığa etkisi vardır. Ruhsal sağlık sorunları, bağımlılık riskini artırabilir. Örneğin, kaygı bozukluğu olan bireyler, kaygıyı azaltmak için madde kullanımına yönelebilir ve bu durum, bağımlılığa dönüşebilir. Depresyon veya travma gibi durumlar, bireyleri bağımlılık davranışlarına yönlendirebilir. Bazen de bu etkileşim karşılıklı olabilmektedir. Bağımlılık ve ruh sağlığı sorunları genellikle bir döngü oluşturur. Bağımlılık, ruhsal sağlık sorunlarını kötüleştirirken, ruhsal sağlık sorunları bağımlılığı daha da derinleştirebilir. Bazı durumlarda bir üçüncü faktör hem ruhsal sağlık bozukluğuna hem de bağımlılığa yol açabilmektedir. Örneğin, çocukluk döneminde tedavi edilmeyen bir dikkat eksikliği hiperaktivite durumu ileride ortaya çıkabilecek depresyon ve alkol/madde kullanım bozukluğu için risk oluşturabilmektedir.
PSİKOTERAPİ, İLAÇ TEDAVİSİ VE SOSYAL DESTEK ÖNEMLİ
Her bağımlılık psikolojik sorun yaratır mı? Depresyon, anksiyete veya travma gibi ruhsal rahatsızlıklar bağımlılıklara zemin hazırlar mı?
Her bağımlılık az ya da çok psikolojik sorun yaratır ve bilinmelidir ki, bağımlılıkların ruhsal sağlık üzerinde birçok olumsuz etkisi vardır. Depresyon, anksiyete ve travma gibi ruhsal rahatsızlıklar, bağımlılıklara zemin hazırlayabilir. Örneğin; kişiler, depresyonun getirdiği yoğun üzüntü ve umutsuzluk duygularından kaçmak için alkol veya uyuşturucu gibi maddelere yönelebilir. Aynı zamanda anksiyete durumunda kaygıyı azaltmak için kullanılan maddeler, kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadede bağımlılık riskini artırabilir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayan bireyler, travmatik anıları bastırmak veya duygusal acıyı hafifletmek için bağımlılık yapıcı maddelere yönelebilir.
Bağımlılık ve diğer ruhsal hastalıklar arasındaki döngüyü kırmak ve tedavi gerçekleştirebilmek için bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi önemlidir. Psikoterapi, ilaç tedavisi ve sosyal destek, bu döngüyü kırmada etkili olabilir.
Ruhsal bozukluğu olan bireylerin bağımlılık geliştirme riski sağlıklı bireylere kıyasla ne orandadır?
Ruhsal bozukluğu olan bireylerin bağımlılık geliştirme riski, sağlıklı bireylere kıyasla oldukça yüksektir. Araştırmalar, ruhsal sağlık sorunları yaşayan bireylerin bağımlılık geliştirme olasılığının iki ila üç kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Bunun birkaç temel nedeni vardır. En önemli neden, başa çıkma mekanizmalarının bozulmasıdır. Depresyon, anksiyete veya travma gibi ruhsal rahatsızlıklar, bireyleri bu duygusal zorluklarla başa çıkmak için alkol, uyuşturucu veya diğer bağımlılık yapıcı maddelere yönlendirebilir. Beyin kimyası bozukluğu da önemli bir rol oynar. Ruhsal bozukluklar, beyindeki ödül ve motivasyon sistemlerini etkileyebilir. Bu durum, bağımlılık yapıcı maddelere karşı daha yüksek bir hassasiyet yaratabilir. Sosyal ve çevresel faktörlerin rolü unutulmamalıdır. Ruhsal bozukluğu olan bireyler, sosyal izolasyon veya stresli yaşam koşulları nedeniyle bağımlılık geliştirme riskine daha açık olabilir. Aynı zamanda ruhsal bozukluğu olan bireyler, tedaviye erişimde zorluklar yaşayabilir ve bu da bağımlılık riskini artırabilir. Bu nedenlerle, bağımlılık ve ruhsal sağlık sorunlarının birlikte ele alınması ve tedavi edilmesi büyük önem taşır.
“AİLE TERAPİSİ TEDAVİ SÜRECİNİ KOLAYLAŞTIRIR”
Bağımlılık tedavisinde aileler ve yakın çevre, bağımlı bireylerin ruhsal süreçlerinde nasıl bir rol oynar?
Aileler ve yakın arkadaşlar, bağımlılık tedavisi sırasında bağımlı bireylerin psikolojik süreçlerinde önemli bir rol oynar. Onların katılımı, iyileşme sonuçlarını önemli ölçüde etkileyebilir ve temel duygusal, pratik ve psikolojik destek sağlayabilir. Bu; birçok yolla olabilmektedir: Aileler ve arkadaşlar, bağımlı bireylerin anlaşıldığını ve desteklendiğini hissetmelerine yardımcı olarak bir güvenlik ve cesaretlendirme duygusu sunar. Bu duygusal istikrar, bağımlılıkta yaygın olan izolasyon ve utanç duygularını azaltabilir. Aynı zamanda sevdiklerinin iyileşmelerine yatırım yaptığını bilmek, bireyleri tedaviye bağlı kalmaya ve olumlu değişiklikler yapmaya motive edebilir. Aileler içindeki açık ve dürüst iletişim, güveni yeniden inşa edebilir ve bağımlılığa katkıda bulunmuş olabilecek temel sorunları ele alabilir. Aile terapisi genellikle bu süreci kolaylaştırır.
Aile desteği çok önemlidir. Yakın ilişkide olunan kişiler günlük sorumluluklarda yardımcı olabilir, terapi seanslarına katılabilir ve tedavi sürecini yönlendirebilir, iyileşme yolculuğunu daha sorunsuz hâle getirebilir. Aileler ve arkadaşlar sağlıklı sınırlar oluşturmaya ve ayık aktivitelere katılımı teşvik etmeye yardımcı olabilir, nüksetme riskini azaltabilir. Bilinmelidir ki bağımlılık, genellikle izolasyonda gelişir ancak aile bireyleri ve yakın çevrenin aktif katılımı bu döngüyü kırabilir, bir bağlantı ve aidiyet duygusunu teşvik edebilir. Aileler ve yakın arkadaşlar, destekleyici ve anlayışlı bir ortam yaratarak bağımlı bireylerin iyileşmesine ve uzun vadeli iyileşmeyi sürdürmesine yardımcı olmada etkili olabilir.
Hem bağımlılık hem de ruhsal rahatsızlığı olan bireylerde nasıl bir tedavi yaklaşımı izlenmelidir? Kimlerden destek alınabilir?
Hem bağımlılık hem de ruhsal rahatsızlığı olan bireylerde tedavi, bütüncül ve entegre bir yaklaşım gerektirir. Bu bireylerin ihtiyaçları karmaşık olduğundan, tedavi sürecinde farklı disiplinlerin iş birliği önemlidir. İzlenmesi gereken temel yaklaşım; eş zamanlı tedavidir. Burada bağımlılık ve ruhsal rahatsızlıklar genellikle birbiriyle bağlantılıdır. Bu nedenle, her iki durumun tanı ve tedavisinin eş zamanlı olarak ele alınması gerekir. Örneğin, depresyon veya anksiyete gibi ruhsal rahatsızlıklar tedavi edilmeden bağımlılıkla mücadele etmek zor olabilir. Bunun için öncelikle psikoterapi uygulanmalıdır. En yaygın olarak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) uygulanır. Hem bağımlılık davranışlarını hem de ruhsal rahatsızlıkları ele almak için etkili bir yöntemdir. Travma söz konusu ise Travma Odaklı Terapi, bireylerde bağımlılık ve ruhsal rahatsızlıkların kökenine inmek için kullanılır.
İlaç tedavisi çoğunlukla gerekli olmaktadır. Ruhsal rahatsızlıkların semptomlarını hafifletmek için antidepresanlar, anksiyolitikler veya diğer psikiyatrik ilaçlar kullanılabilir. Bağımlılık tedavisinde kullanılan ilaçlar da sürece dâhil edilebilir. Tedaviye destek olunması için Rehabilitasyon ve Destek Grupları gerekli olabilir. Rehabilitasyon merkezleri, bireylerin bağımlılıkla mücadele ederken güvenli bir ortamda destek almasını sağlar. Adsız Alkolikler (AA) ve Adsız Narkotikler (NA) gibi programlar veya benzeri destek grupları, sosyal destek ve motivasyon sunar. Gerekli olursa Aile Terapisi ile aile üyelerinin tedavi sürecine dâhil edilmesi, bireyin iyileşme sürecini destekler ve aile içi dinamikleri iyileştirir. Destek alınabilecek kişiler ve kurumlar ise psikiyatristler, psikologlar ve terapistler, rehabilitasyon merkezleri, sosyal hizmet uzmanları, destek grupları ve AMATEM, Yeşilay ve YEDAM (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) gibi kuruluşlardır.
“BAĞIMLILIK TEDAVİSİ SONRASI SÜREÇ ‘MARATON’ OLARAK GÖRÜLMELİ”
Bağımlılık tedavisi sonrası iyileşme sürecinin ardından kişilerin ruh sağlığının korunması için neler yapılabilir? Bağımlılığın tekrarlanmaması için ne tür önlemler alınabilir?
Bağımlılık tedavisi sonrası iyileşme sürecinde ruh sağlığını korumak ve bağımlılığın tekrarlamasını önlemek için dikkat edilmesi gereken bazı önemli adımlar ve stratejiler vardır. Bu süreçte ruh sağlığını koruma yöntemleri uygulanmalıdır. Bunun için düzenli psikolojik destek amacıyla psikoterapiye devam etmek, bağımlılıkla ilişkili duygusal ve zihinsel zorlukları ele almak için önemlidir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) gibi yöntemler, stresle başa çıkma becerilerini geliştirebilir. Aynı zamanda sağlıklı yaşam alışkanlıkları oluşturmak gereklidir. Düzenli egzersiz, ruh hâlini iyileştiren endorfin salgısını artırır. Dengeli beslenme ve yeterli uyku, zihinsel ve fiziksel sağlığı destekler. Stres yönetimi konusunda bireylerin kendilerini geliştirmesi gerekir. Meditasyon, yoga veya nefes egzersizleri gibi teknikler, stresle başa çıkmada etkili olabilir. Günlük rutinlerde rahatlama ve kendine zaman ayırma önemlidir.
Sosyal destek ağları güçlendirilmelidir. Aile ve arkadaşlarla güçlü bağlar kurmak, yalnızlık hissini azaltır ve duygusal destek sağlar. Destek gruplarına katılmak, benzer deneyimlere sahip kişilerle dayanışma içinde olmayı sağlar. Bağımlılığın tekrarlamasını önleme yöntemleri öğrenilmelidir. Bunun için öncelikli olarak tetikleyicilerden kaçınılmalıdır. Bağımlılığı tetikleyen durumlar, yerler veya kişilerden uzak durmak önemlidir. Riskli sosyal çevrelerden uzaklaşmak ve sağlıklı bir çevre oluşturmak faydalıdır. Yeni ilgi alanları geliştirilmeye çalışılmalıdır. Bu amaçla hobiler edinmek, bireyin boş zamanlarını olumlu bir şekilde değerlendirmesine yardımcı olur. Sanat, spor veya gönüllülük gibi aktiviteler, bireyin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar. Birçok kişide kendi kendini izleme yöntemleri yararlı olmaktadır. Bunun için duygusal durumları ve bağımlılık dürtülerini fark etmek için bir günlük tutmak faydalı olabilir. Bu, bireyin kendini daha iyi tanımasına ve olası riskleri önceden fark etmesine yardımcı olur.
Profesyonel destekle iletişimde kalmak kesinlikle koruyucu olmaktadır. Bu amaçla tedavi sonrası dönemde bir terapist veya danışmanla düzenli görüşmeler yapmak, sürecin sağlıklı ilerlemesini sağlar. Rehabilitasyon merkezleri veya Yeşilay gibi kuruluşlardan destek alınabilir. Bağımlılık tedavisi sonrası süreç bir ‘maraton’ olarak görülmelidir. Sabır, kararlılık ve destekle, bireyler hem bağımlılıktan uzak kalabilir hem de ruhsal sağlıklarını koruyabilir. Bu süreçte bireyin kendine karşı şefkatli olması ve küçük adımlarla ilerlemesi önemlidir.