Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1040
Eğitim
Okul Fobisi Sizi Korkutmasın!
Kuşkusuz ki anne-babalar çocuklarının büyümesini, okullu olmasını dört gözle bekler ve bu durumdan büyük bir mutluluk ve heyecan duyarlar. Ancak o gün gelip çattığında ya da sonrasında çocuğunun okula gitmeyi reddediğini görmek de onlar için bir o kadar sarsıcıdır. Dr. Öğr. Üyesi Duygu Dinçer, okul fobisi ve okul fobisinin normalleşme döneminde nasıl bir seyir izleyebileceği konusundaki görüşlerini paylaştı, anne-babalara önerilerde bulundu.
Okul fobisi sık sık okula yönelik başka olumsuz tutum ve tepkilerle karıştırılabiliyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Araştırmaları Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Duygu Dinçer bu tür karışıklıklardan kaçınmak için okul fobisinin ne olduğunu şöyle açıklıyor: “Okul fobisi kendisini rahatsız eden bir durumdan ötürü çocuğun okula gitmekten kaygı ve korku duymasıdır. Buna okul reddi de denebilir. Tabi bu reddedişi, okuldan kaytarma isteği ile karıştırmamak gerekiyor. Okuldan kaytaran öğrenci çoğu kez bunu ailesinden gizliyor ve zamanını evin ve okulun dışında bir yerde geçirmeyi tercih ediyor. Okul fobisinde ise öğrenci okula gitmeyi duygusal olarak reddediyor. Bunun yerine güvenli bir sığınak olarak gördüğü evde kalmak istiyor. Bir yandan da evde kaldığı, aile içinde kargaşa yarattığı, ebeveynlerini üzdüğünü düşündüğü için bu konuyla ilgili utanç ve suçluluk hissedebiliyor.”
OKUL FOBİSİ HER EĞİTİM KADEMESİNDE GÖRÜLEBİLİYOR
Okul fobisi denildiğinde akıllara ilk olarak ana sınıfına ya da birinci sınıfa başlayan çocukların ilk günü geliyor. Bu durum sanki yalnızca erken yaşlara özgüymüş gibi anlaşılabiliyor. Okul fobisinin belirli bir yaşa ya da sınıfa özgü olmadığını; çocuk açısından asıl sorunun okula gitmekten korku ve kaygı duymaya yol açan nahoş bir durumun varlığı olduğunu belirten Dr. Dinçer, “Yapılan araştırmalar her dört çocuktan birinin kreş yıllarından lise son sınıfa kadar okul hayatının herhangi bir evresinde bir süre okuldan kaçınma davranışı sergileyebildiğini ortaya koyuyor. Özellikle bir kademeden diğer bir kademeye geçiş sürecinde, örneğin 5-7 yaş, 11-12 yaş ve 14-16 yaş arasında bu daha sık görülebilir. Yani okul fobisi her yaşta ve her eğitim kademesinde ortaya çıkabilir.” diyor.
Çoğu kişi okul fobisinin genellikle çocuk ilk kez okula başladığında ve ebeveynlerinden, özellikle de annesinden ayrılma kaygısı yaşadığında ortaya çıktığını düşünüyor. Okul fobisinin sadece ebeveynden ayrı kalma kaygısına bağlı olarak ortaya çıkmadığını belirten Dr. Dinçer, “Okul fobisi bireysel özelliklere, ailede meydana gelen travmatik olaylara ve köklü yaşam değişikliklerine ya da okul ortamından kaynaklanan birçok farklı stresöre bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Örneğin çocukta bireysel bazda bir kaygı bozukluğu olabilir. Boşanma, aile üyelerinden birinin hastalık hali ya da kaybı, alkol ve madde kullanımı gibi travmatik ailevi olaylar okul fobisini tetikleyebiliyor. Öğrenci annesini korumak, babasının evde kalmasını sağlamak ya da kendisi evde yokken başka bir aile üyesini de kaybetme korkusunu bastırmak gibi nedenlerle okula gitmeyi duygusal olarak reddedebiliyor. Yeni bir kardeşin doğmuş olması ve anne-babasını onunla paylaşmama arzusu ya da kardeş kıskançlığı gibi köklü hayat değişiklikleri de okula gitmekten kaçınmaya yol açabiliyor. Yakın zamanda okul ve öğretmen değiştirmiş olmak, yeni okul kültürüne alışamamak, okul çalışmalarına ayak uyduramamak, okulda ya da okul servisinde zorbalığa maruz kalmak, öğretmenden korkmak, farklı bir anadile sahip olunduğu için iletişimde güçlük yaşamak da okul fobisi geliştirmeye neden olabiliyor. Bunların yanı sıra uzun bir yaz tatilinden sonra alıştığı arkadaş çevresinden uzak kalmak ve yeni arkadaşlıklar kurmakta zorlanmak da okul fobisi açısından tetikleyici bir unsur olabilir.”
OKUL FOBİSİNİN BELİRTİLERİ
Okul fobisinin fizyolojik, psikolojik ve davranışsal açıdan ne tür belirtiler gösterdiğini biliyor olmanın öğrencilere ve ailelere bu konuda yardım etmede önemli olduğunu belirten Dr. Dinçer şu belirtilere özellikle dikkat çekiyor: “Okula gitmeyi reddeden öğrenci karın ağrısı, baş dönmesi, titreme, kalp atışlarının hızlanması, terleme, baş ağrısı, sık tuvalet ihtiyacı, baygınlık, mide bulantısı, kusma gibi belirtiler sergileyebilir. Bu belirtilere öfke, depresyon ve saldırganlık da eşlik edebilir. Anne-baba okula gitmemesini onaylayınca, yani tehdit algıladığı durum yok olunca bu belirtiler de çabucak ortadan kaybolabilir. Kabul edilmemesi halinde ise öğrenci kendine çeşitli şekillerde zarar vermeye çalışabilir ya da hem evde kalmak hem de çalışan ebeveyni evde tutmak için yalvarmaya yönelebilir. Kimi zaman uyku sorunları, okulda yapılan faaliyetlere odaklanma güçlüğü de yaşayabilir. Okula servisle gidiyorsa kasti olarak servisi kaçırmaya çalışabilir. Okul fobisinden mustarip olan bir öğrenci bazen de hiçbir tartışmaya girmeden, protesto etmeden okula gidebilir ama orada sessizce acı çekebilir. Akranlarıyla ya da öğretmenleriyle sosyal temastan kaçınabilir.”
OKUL FOBİSİ ÇOCUK VE ÇEVRESİ ARASINDA ÇATIŞMA YARATABİLİR
Okul fobisinin etkileri ile başa çıkmak çoğu anne-baba için oldukça zorlayıcı; bu durum özellikle de çocukları şiddetli davranışsal ve duygusal tepkiler sergileyen anne-babalar için çok yıpratıcı olabiliyor. Dr. Dinçer, “Okul fobisi yalnızca çocuklar açısından değil ebeveynler açısından da zorlu bir duygusal süreç. Anne-babalar bir yandan çocukları için endişe duyarken diğer yandan kendilerini hayal kırıklığı, yılgınlık, kızgınlık ve kırgınlık gibi birçok farklı duygu içinde sıkışmış bir halde bulabilir. Bu duygulara bazen durumu nasıl yöneteceğini bilememenin getirdiği çaresizlik hissi de eşlik edebilir. Ayrıca okula gidip gitmeme meselesi anne-baba ve çocuk arasında şiddetli çatışmalara zemin hazırlayabilir. Bu tartışmalar her günün ilk öğünüymüş gibi istikrarlı bir şekilde tekrar edebilir; bir çeşit aile içi savaş ya da mücadele konusu haline gelebilir. Anne-baba ve çocuk arasındaki bu mücadele birbirini suçlamaya dönük sözlerin sarf edilmesiyle birlikte karı-koca çatışmasına da dönüşebilir; yani okulu fobisini etkili bir şekilde yönetememe eşler arası ilişkileri olumsuz etkileyebilir. Böylesi durumlardan kaçınmak için durumu bir güç mücadelesi haline getirmeden çözüme kavuşturmak son derece önemli.”
OKUL FOBİSİNDE ÖĞRETMEN-EBEVEYN İŞ BİRLİĞİ GEREKLİ
Bir öğrenci okul fobisi semptomları sergiliyorsa anne-babanın öğretmenle iş birliği içinde hareket etmesi şüphesiz ki son derece önemli. Dr. Dinçer, “Okul fobisinin kısa ve uzun vadeli olarak sosyal, psikolojik ve akademik birçok olumsuz sonucu var. Örneğin kısa vadede çocuğun yüksek düzeyde kaygı ve stres, düşük akademik performans ya da arkadaş ilişkilerinden kaçınma davranışı göstermesine sebep olabiliyor. Uzun vadede ise gençlik ve yetişkinlik yıllarında topluluk içinde konuşurken kaygı duyma, bağımlı kişilik geliştirme ya da yetişkinlikte alkol, sigara ve madde bağımlılığına yatkın olma gibi sonuçlar yaratabiliyor. Bu nedenle öğrenci iki hafta veya daha fazla bir süredir evden çıkmadan önce okul reddi tepkileri gösteriyorsa anne-babaların çocuklarının hem sınıf içinde benzer tutum ve davranışlarının olup olmadığını öğrenmek hem de iş birliği içinde süreci yönetmek için sınıf öğretmeniyle söz konusu konuyu konuşması gerekir.” diyor.
İLK PSİKOLOJİK DESTEK OKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANINDAN
Çocuğu okul fobisiyle karşı karşıya kalan birçok anne-baba, durumu öncelikle kendi bildiği yollardan ya da öğretmeninden destek alarak çözmeye çabalıyor. Bu girişimler kimi zaman başarıyla sonuçlanıyor kimi zamansa umulan neticeyi sağlamıyor. Peki ne zaman bir uzmana başvurmalı? Dr. Duygu Dinçer bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Okul fobisi söz konusu olduğunda anne-baba-çocuk, karı-koca, öğretmen-öğrenci ya da öğretmen-ebeveyn ilişkisi yıpranmadan bir an evvel okul psikolojik danışmanlarından profesyonel destek almak faydalı olur. Beklemeye gerek yok, okulun rehberlik servisine hemen başvurulabilir. Böylece okul psikolojik danışmanları önleyici rehberlik hizmetleri kapsamında evde ve okulda ciddi bir kriz oluşmadan anne-babalara bilgilendirme ve yönlendirme yapabilir. Okul psikolojik danışmanı çocuğun okul dışında bir psikolojik yardım almaya ihtiyaç duyduğunu da tespit edebilir ve onu bir başka ruh sağlığı uzmanına yönlendirebilir.”
KRİZ DÖNEMLERİNDE OKUL FOBİSİ ARTABİLİR
Covid-19 salgını ile birlikte dünya genelinde okul öncesi eğitim kurumlarından yükseköğretim kurumlarına kadar tüm okullar kapandı. Örgün öğretim gören çocuklar ve gençler ilk kez bu kadar uzun süre okuldan uzak kaldı. Bu durum salgın sürecinin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle birleştiğinde akıllara gelen ilk sorulardan biri okullar açıldığında her yıl binlerce öğrencinin yaşadığı okul fobisinin bu yıl artış gösterip göstermeyeceği. Dr. Dinçer bu konuyla ilgili, “Küçük bir hastalık ya da tatil döneminin araya girmesi bile halihazırda okul fobisi yaşayan öğrencilerin okuldan kaçınma davranışını arttırabiliyor. Buna bir de Covid-19 salgını gibi küresel bir sağlık krizi nedeniyle beklenmedik bir biçimde okuldan uzun süreli uzak kalma durumu eklenince, okul reddi vakalarında elbette artış yaşanabilir. Özellikle halihazırda zaten okul reddi yaşayan çocuklar için durum daha da kötüleştirebilir. Çocukların kendi ailelerinde veya yakın çevrelerinde salgın nedeniyle sağlık sorunu yaşamış olan birileri varsa ya da kitle iletişim araçları yoluyla salgına dair olumsuz içeriklerle karşılaştılarsa çocuklarda ebeveynlerini kaybetme endişeleri şiddetlenmiş olabilir ve korunaklı bir alan olarak gördükleri evden çıkmama isteği görülebilir. Anne-babalarının işe gidip hasta olmalarından korkan birçok çocuk okula gitmeyi reddederek ebeveynlerini de evde tutmaya çalışabilir. Yani okuldan kaçınma anne-babayı bir şekilde evde tutma aracı olarak ortaya çıkabilir. Genellikle karın ağrısı vb. şikayetlere başvurarak okuldan kaçınmaya çalışan bazı çocuklar salgın sürecinde Covid-19 belirtilerine dair formal ya da informal yollardan bilgi edindiyse bu yeni semptomları sergilediği yönünde taklitçi tavırlar içine girebilir. Böylece çocuk hem anne-babanın dikkat ve ilgisini kendi üzerinde toplamak hem de evde onlarla birlikte vakit geçirmek için bu belirtilere başvurabilir. Bunların yanı sıra okula maskeyle gitmek ya da normalden farklı birtakım prosedürler uygulamak çocuklara ilk etapta korkutucu gelebilir, onlarda gerginlik yaratabilir. Bununla birlikte aklımızdan çıkarmamamız gereken en önemli husus, çocukların muazzam düzeydeki adaptasyon kabiliyetidir. Tıpkı yetişkinler gibi çocuklar da kriz durumlarında yeni normlara adapte olacak şekilde kendilerine has stratejiler geliştirebilir ve hayatın ritmine ayak uydurabilir.” diyor.
ANNE-BABALAR ÇOCUKLARINA NASIL YARDIMCI OLABİLİR?
Çocuğunda okuldan kaçınma davranışları gözlemleyen anne-babaların neler yapabileceği konusunda Dr. Dinçer şu noktalara dikkat çekiyor:
-
Çocuğunuzun size kendini açmasını sağlayın. Sakin ve yatıştırıcı bir dil kullanarak onu okula gitmekten asıl alıkoyan sebebin ne olduğunu anlamaya çalışın. Unutmayın ki o keyfi bir nedenle değil, başa çıkmakta zorlandığı kaygı ve korku duyguları içinde olduğu için okula gitmeyi reddediyor.
-
Çocuğunuzdaki okul fobisinin nedeninin size bir şey olacağı korkusu olduğunu keşfettinizse “Sen okuldayken bana bir şey olacak diye endişelendiğini biliyorum.”; okulda zorlandığı bir derse ya da performans kaygısına bağlı olarak okul fobisi geliştirdiğini fark ettinizse “Matematik/fen/… dersinde beyninin durmuş gibi hissettiğini biliyorum.” gibi ifadelerle ona duygularını ve içinde bulunduğu durumu anladığınızı hissettirin ve onu bu kaygı ve korku duyguları üzerine daha fazla konuşmaya teşvik edin. Ancak çocuğunuzla konuşurken “Bu çok saçma.”, “Saçmalıyorsun, niye yapamayasın!”, “Bunda korkacak ne var!”, “Çok aptalca bir korku bu.” gibi yargılayıcı, hafife alıcı ya da onun duygularını anlamaktan uzak görünen tepkiler vermekten kaçının. Sizinle konuştuğu sırada küçümseyici bir tavır takınmak, bağırmak ya da cezalandırıcı bir yaklaşım sergilemek yerine kendine olan güvenini tazeleyici bir üslup kullanın.
-
Çocuğun kaygı ve korkusunun sizin ondan uzak kalmaktan duyduğunuz kaygı ve korkuya bağlı olarak gelişip gelişmediğini kontrol edin. Anne-babalar olarak bazen farkında olmadan kendi kaygı ve korkularımızı çocuğumuza transfer ederiz. Eğer kendinizde böyle bir durum tespit ederseniz çocuğunuzun kapasitesine güvenmeyi ve böylece aslında onun kendi kapasitesine güvenmesine yardımcı olmayı deneyin.
-
Çocuğunuzla okuldan kaçınma davranışı üzerine konuşurken bunun okuldan kaynaklı bir soruna bağlı olarak ortaya çıktığını keşfettinizse (Örneğin öğretmenin sert ve yargılayıcı tutumu, dersi çocuğunuzun öğrenme stiline uygun hale getiremiyor olması ya da bir arkadaşı/arkadaşları tarafından zorbalığa maruz kalıyor oluşu vb.) hemen öğretmeniyle ve okul psikolojik danışmanıyla temasa geçin.
-
Yaşanılan problemin çözüm yolunun çocuğunuzda saklı olabileceği ihtimalini gözden kaçırmayın. Yani bu olumsuz durumla başa çıkmak için ne yapılabileceğini, neye ihtiyaç duyduğunu doğrudan ona da sorabilirsiniz. “Çocuğumu kurtarmalıyım!” düşüncesiyle çözümün tek yolunun sizde başlayıp bittiğini düşünerek kendinize fazla yüklenmeyin. Bunun yerine çocuğunuzla “ortak” olduğunuzu düşünüp sorunu çözmek için birlikte hareket edin.
-
Özellikle küçük bir çocuğunuz varsa sabah okula/işe gitmeden evvel birlikte geçirdiğiniz o zamanı nasıl değerlendirdiğinizi gözden geçirin. Eve tam bir kargaşa, panik, kaos ve öfkeli/yargılayıcı yüksek sesler mi hakim yoksa sakin ve keyifli bir atmosfer mi bir inceleyin. Eğer cevap birincisiyle iyileştirici önlemler alın. Hem kendiniz hem de çocuğunuz için stresle başa çıkmak için yeni yollar deneyin.
-
Çocuğunuza nasıl yardımcı olabileceğiniz konusunda yakın çevrenizle (aileniz, arkadaşlarınız, komşularınız, iş arkadaşlarınız vb.) fikir alışverişinde bulunmaya ihtiyaç duyuyorsanız bunu çocuğunuzun bulunduğu bir ortamda yapmamanız önemli.
DR. DUYGU DİNÇER KİMDİR?
Dr. Duygu Dinçer, 2006 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ana dal ve İngilizce Öğretmenliği yan dal programlarından mezun oldu. İlk yüksek lisansını Genelkurmay Başkanlığı Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsünde tamamladı. Ardından Hacettepe Üniversitesinde Sosyal Psikoloji alanında ikinci yüksek lisansına başladı. Eğitiminin ikinci döneminde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Psikoloji bölümüne araştırma görevlisi olarak atandı ve yüksek lisansını bu üniversitede tamamladı. Tez döneminde YÖK Yüksek Lisans Araştırma Bursu ile Leuven Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak görev yaptı. Üçüncü yüksek lisansını ise İstanbul Üniversitesinde Kadın Çalışmaları alanında tamamladı. Doktora derecesini Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalından alan Dr. Dinçer, bu süreçte TÜBİTAK Doktora Sırası Araştırma Bursu ile misafir araştırmacı olarak California Üniversitesi, Berkeley’de görev yaptı. Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi olan Dr. Dinçer’in ulusal ve uluslararası düzeyde birçok makale, kitap bölümü ve çeviri çalışması bulunmaktadır.