Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1054
Alkol Bağımlılığı
Alkol Bağırsak Sağlığını Bozuyor
Alkol vücudumuzdaki tüm organlar üzerinde tahrip edici etki gösteriyor. Alkolün vücuda alınmasıyla birlikte temas ettiği ilk nokta olan gastrointestinal sistem, ağzından, anüse kadar olan tüm sindirim sistemi ifade ediyor. Diyetisyen Sidre Özemre, alkolün en önemli etkilerinden birinin gastrointestinal kanalın yapısını ve bütünlüğünü etkilemek olduğunu söylüyor.
Her yıl 3,5 milyon insan alkole bağlı nedenlerle hayatını kaybediyor. Karaciğerden akciğere, kalpten beyne kadar tüm organlar ve sistemler üzerinde ciddi zararlı etkileri olan alkol, vücuda alındıktan üç dakika sonra tüm hücrelere ulaşarak yıkıcı etkisini göstermeye başlıyor.
Alkolün zararlı etkileri hakkında açıklamalarda bulunan Diyetisyen Sidre Özemre’ye göre bağımlılıklarda madde, kişinin yaşamını ve sağlığını olumsuz etkiliyor ancak kişi bunlara rağmen maddeden uzak duramıyor. Diyetisyen Özemre alkol bağımlılığını şöyle açıklıyor: “DSM-5’e göre bir kişide alkol bağımlılığı var diyebilmek için; kişinin alkol almak için kuvvetli bir istek duyması, yoksunluk belirtilerinin görülmesi, giderek alkole daha fazla ihtiyaç duyması ve alkolden vazgeçememesi gerekir. Bu ölçütlerden en az üçüne sahip bireyler alkol bağımlısı olarak tanımlanabilir.”
Alkolün insan vücuduna verdiği en büyük hasarlar; kalp-damar sağlığı, mide, karaciğer, beyin, üreme sistemi hastalıkları, ağız ve burunda duyu problemleri, uyku düzeni ve kalitesinin bozulması, ciltte kalıcı kızarıklıklar ve görme duyusunda körlüğe varabilecek hasarlar olarak karşımıza çıkıyor. Diyetisyen Sidre Özemre alkolün bilinen hasarlarına ek olarak bağırsak mikrobiyatasına (bağırsakta bulunan mikroorganizmalara) verdiği zararlara dikkat çekiyor ve “Aşırı alkol kullanımı, sebep olduğu çeşitli patolojik sorunlar nedeniyle günümüzde küresel bir sorundur. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki; aşırı alkol kullanımı bağırsak mikrobiyatasında disbiyotik (mikrobiyatadaki dengenin bozularak, vücuda zarar vermeye başlaması) değişikliklere neden olabilmektedir.” diyor.
ALKOL MİKROORGANİZMALARIN DENGESİNİ BOZUYOR
Bağırsak florasındaki mikropların sayılarını ve bağışıklık sisteminin işlevine yardımcı olan, yararlı mikroorganizmaların dengesini etkileyen alkol; bu organizmalar ve bağırsak-bağışıklık sistemi arasındaki iletişimi bozuyor. Alkol tüketimiyle birlikte; gastrointestinal sistemdeki epitel hücreler (vücut yapısının birçok yüzeyini kaplayan ve koruyucu bariyer görevi yapan hücreler), T hücreleri ve nötrofiller (bağışıklık sistemine saldıran bakterilere karşı savaşan beyaz kan hücreler) zarar görerek, bağırsağın bariyer işlevi, yani mukozası bozulduğundan mikropların dolaşıma girmesi kolaylaşıyor. Bağırsak mukozasının geçirgenliği ve bağırsak yapısının bozulması bağışıklık sistemini doğrudan etkiliyor. Alkol ve alkolizmle ilişkilendirilmiş hastalıkların tanı ve tedavisinde bağırsak mikrobiyatasının gelecekte önemli bir parametre olarak kullanılması öngörülüyor. Yapılacak daha fazla çalışma ile alkolün bağırsak mikrobiyatası üzerindeki etkilerinin çok daha iyi anlaşılabileceği vurgulanıyor.
Diyetisyen Özemre’ye göre son yıllarda, periferik bağışıklık sistemi, bağırsak mikrobiyomu ve merkezi sinir sistemi arasındaki etkileşim fark edilince, madde kullanım bozukluğunun patagonezinde (zararlı, hastalık yapıcı) potansiyel bir rol oynayıp oynamadığı düşüncesi oluştu ve alkol bağımlılığı tedavisi açısından yeni bir araştırma alanı doğdu.
Bağırsak mikrobiyatası, gastrointestinal sistem (GIS) içindeki bakteri gibi mikrobiyal organizmaların toplamına verilen isim. Mikrobiyata insanda göz ardı edilmiş bir organ gibi de düşünülebilir. Gastrointestinal sistemin onlarca trilyon mikroorganizma ve üç milyondan fazla benzersiz gen içerdiğini belirten Diyetisyen Sidre Özemre, mikrobiyatanın gıdalardan enerji elde edilmesine, vitamin ve amino asitlerin sentezine ve patojenlere karşı bariyer oluşturulmasına yardımcı olduğunu söylüyor.
MİKROBİYATA VE HASTALIKLAR
Bağırsak mikrobiyatası homeostazının (iç dengesinin) bozulmasına “disbiyoz” adı veriliyor. İnflamatuar bağırsak hastalığı, irritabl bağırsak sendromu, çölyak hastalığı, gıda alerjileri, tip 1 diyabet, tip 2 diyabet, kanser, obezite ve kardiyovasküler hastalıklar disbiyoz ile ilişkili olarak ortaya çıkıyor. Bu hastalıkların sebebinin disbiyozis olup olmadığı tam olarak belli olmamasına karşın çoğunun gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunan faktörlerin bağırsak mikrobiyatasını etkilediği biliniyor. Diyet de bağırsak mikrobiyata kompozisyonunu ve çeşitliliğini etkiliyor. Alkol, şeker ve yağ bu kompozisyonu olumsuz etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Alkolün etkisi, emilimindeki ve kandaki dağılımındaki farklılıklara bağlı olarak, cinsiyet, ırk ve bireyler arası farklılıklar gösterse de, ortaya çıkardığı sorunlar ortak olarak gelişiyor. Alkolden kaynaklanan bağırsak iltihapları ve organ hasarının sonucunda vücudun çeşitli yerlerinde farklı hasarlar meydana geliyor.
Diyetisyen Sidre Özemre, disbiyozun bu hastalıkların nedeni mi yoksa sonucu mu olduğunun net olmadığını ancak bu hastalıkların çoğunun gelişmesine ve ilerlemesine katkıda bulunan faktörlerin gastrointestinal sistemin mikrobiyatası ile ilişkili olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Mikrobiyata ve bağımlılık arasındaki olası bir diğer bağlantı, diyette bulunan kısa zincirli yağ asitleridir. Kısa zincirli yağ asitleri kolondaki bakteriler tarafından diyet liflerinin fermantasyonu (mayalanması) ile ortaya çıkar. Kısa zincirli yağ asitleri bağışıklık dengesini de destekler, dolaşıma geçen kısa zincirli yağ asitlerinin beyin fonksiyonu üzerine yaygın etkilerinin olduğu bildirilmektedir. Safra asitleri ve bağırsaklar birbirlerini çift yönlü etkilerler. İleumdaki (ince bağırsağın son kısmındaki) birincil safra asitlerinin yeniden emilimi kalın bağırsakta ikincil safra asitlerine dönüşümü etkileyebilir. Bu da karaciğerde birincil safra asitlerinin sentezini tetikler. Sonuç olarak, safra asidi sinyalinin mikrobiyatayı etkilediği söylenebilir.”
BAĞIRSAK GEÇİRGENLİĞİNDE ARTIŞ
Diyetisyen Sidre Özemre, kronik alkol tüketiminin ince bağırsakta aşırı bakteriyel büyümeye, kalın bağırsakta mukozal hasara ve ardından bağırsak geçirgenliğinde artışlara neden olabileceğini ifade ediyor. Buna göre, alkol tüketildiğinde ilk olarak üst bağırsak sisteminde emilip, daha sonra kan yoluyla karaciğere girdiğinden ince bağırsak ve kalın bağırsak üzerindeki etkisi, büyük ölçüde dolaşım, yani kan yolu üzerinden geliyor. Alkol, gastrointestinal kanalda metabolize olurken kronik bir bağırsak iltihabı durumunda doku bütünlüğünün bozulmasına yol açarak, bağırsak mikrobiyatası üzerinde değişikliklere neden oluyor.
Basitçe açıklayacak olursak; alkol, bağırsakta bulunan hücre iskeleti ve birkaç bağlantılı proteinden oluşan epitel hücreleri arasındaki boşlukları bozarak geçirgenliği etkiliyor. Alkol, DNA eklentileri ve reaktif oksijen türleri (ROS) oluşturarak, oksidatif stresle doğrudan hücresel hasara, hatta hücre ölümüne neden oluyor.
DİYETSİYEN SİDRE ÖZEMRE KİMDİR?
Diyetisyen Sidre Özemre, Bilim Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünü bitirdi. Lisans bitirme tezini “Otizmli, normal gelişimsel sporcu ve sedanter bireylerin beslenme alışkanlıkları ve besin takviyeleri açısından karşılaştırılması” üzerine yaptı. İstanbul Tıp Fakültesinde nutrisyon, çocuk metabolizma ve diyabet stajı; Florence Nigtingale Hastanesinde onkoloji ve klinik, karaciğer transplantasyon stajı; İstanbul Cerrahi ve Etiler Hastanelerinde metabolik cerrahi stajı; Zeynep Kâmil Çocuk Hastanesinde yoğun bakım ve klinik stajı; Avrupa Şafak Hastanesinde klinik mutfak diyetisyenlik stajı yaptı. Gönüllü olarak birçok yerde Sağlıklı Beslenme üzerine eğitimler verdi.