
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
İnternet ve sosyal medyanın hayatın merkezine yerleştiği çağımızda, maalesef pornografik içeriklere erişim de hiç olmadığı kadar kolay. Bu durum yalnızca yetişkinleri değil, çocuk ve ergenleri de doğrudan etkiliyor. Bu noktada pornografinin ruhsal gelişime etkilerini ve beraberinde getirdiği riskleri daha geniş açıdan irdelemek için Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tuncay Sandıkçı ile görüştük.
İstatistikler/araştırmalar günümüzde pornografik medya içeriklerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. Bu durumun çocuklara da yansıdığını ve çocukların eskiye oranla çok daha fazla pornografiye maruz kaldığını görüyoruz. Size bu durumun onların ruhsal gelişimlerindeki muhtemel etkileri neler olur?
Çocuklar zihinsel ve duygusal olgunluğa bedenlerinin büyümesi kadar hızlı erişmezler. Hazmedebilecekleri uyarım sınırlıdır. Düşünebilecekleri ihtimaller kısıtlıdır. Kendine ve başkalarına dair düşünceleri henüz tüm ihtimalleri kuşatacak kadar geniş değildir. Yetişkinlere mahsus işler, çocukların ruh dünyasını karmaşıklaştırabilir. Çocuğun zihnine anlaşılmaz gelen şeyler, onun ruhunda ilmek ilmek işlenecek örgüyü hızlıca bozup tanınmaz bir canavar hâline getirebilir. İşte bu ruhsal arka planda çocukların, daha önceki çağların hiçbirinde olmadığı kadar yetişkinler tarafından kurulmuş sanal dünyaya katılım gösterdiğine şahit oluyoruz. Çocukların daha önceden olduğu gibi “kendi hâlinde oynamalarına” artık giderek daha az tanıklık ediyoruz. Yetişkinler ve çocuklar arasındaki kuşak farkı sınırlarının erime gösterdiği bir çağda yaşadığımızı ifade edebiliriz. Pornografi içerik, işte bu sınırın erime hatlarından biridir. Kendi davranışlarını zaten kontrol etmekte zorlanan çocuk, hazmetmesi mümkün olmayan bir cinsel uyarımla karşılaştığında bazen merak, bazen utanç, bazen de içten içe bir suçluluk hissi ile bu uyarımı sürdürmeye çalışabilir. İnternette dolaşırken ansızın karşısına çıkan bir linke tıklamaktan kendini alıkoyamayabilir, oyun oynarken birden beliren reklamı engelleyemeyebilir. Kendini “görünmezlik iksiri” içmiş gibi zannedip aslında açmaması gereken kapıları açabilir. Takma bir isim ve sahte bir profil örtüsünün altında hazmedemeyeceği oldukça çiğ bir dürtü ile karşılaşabilir.
Çocukta henüz açığa çıkmamış ve çıkması için daha zamana ihtiyaç olan dürtü kaynağının bu erken uyanışı ruh yapısının düzenini bozucu etkide bulunur. Nasıl ki insan cildinin bir dayanma gücü vardır ve o gücün üzerinde şiddetteki temaslar onun bütünlüğünü bozar, çocuk ruhunun da benzer şekilde bir metaneti vardır ve o metaneti bozucu etkideki durumlar ruhta yaralanmalara neden olabilir. Bu yüksek bir uyarımdır ve gerilim oluşturur. Çocuk bunu bir biçimde işlemeye çalışsa da ruh yapısının kaynakları doğru ve uygun bir hazım için henüz yetersizdir. Dolayısıyla bu yetersizlik kendini birtakım eylemler ya da söylemler biçiminde gösterebilir. Kimi zaman ise bir psikiyatrik belirti hâline dönüşebilir.
Çocukta tahrik edilmiş zamansız dürtü öncelikle kaygı oluşturur. Çocuk daha önce görmediği ve bilmediği bir şeyle (pornografik içerik) karşılaşmıştır. Bu karşılaştığı şey en temelde yetişkin bedeni ve ona has özelliklerdir. O güne kadar özel olduğu söylenen (eğer mahremiyet konusunda eğitilmişse ki eğitilmelidir) vücut bölümleri bir anda alenileşmiştir. Gizlenmesi gereken görünür olmuştur. Bu durum bir sınırı aşmış olmanın bir yandan hazzı diğer yandan da suçluluğu ile yaşanabilir. Öte yandan çocuk daha da ötesini merak etmeye başlar. Kaygı, haz, suçluluk ve utanç gibi karmaşık duygu ve düşüncelerin varlığı çocuğu huzursuz eder. Bu huzursuzluk bazen taşkın davranışlara, bazen tersinden içe çekilmelere yol açabilir. Kimi zaman bu durum tekrar eder ve çocuk karşıt-fobik bir davranış örüntüsü ile korktuğu şeyi tekrar görmek, izlemek isteyebilir. Daha azınlıkta olan bir grup çocuk için ise takıntılı zihin işleyişi kendini gösterebilir. Bu türden maruziyetler başka etmenlerle de birleşerek çocuklarda uygunsuz cinsel davranışlara, başkalarına karşı cinsel eylemlere, hatta belli bir yaş üstü için cinsel suça karışmaya değin varabilir. Bu etkilenmeler, ne yoğunlukta maruziyetin olduğu, hangi yaşta pornografik içeriğe maruz kaldığı ve çocuğun ne tür kırılganlıklara sahip olduğuyla değişebilir. Henüz gerçek ve hayal ayrımını tam olarak yapamayacak yedi yaşından daha küçük bir çocuğun maruz kalması ile 7-12 yaş arasındaki bir çocuğun maruziyeti arasında farklar vardır. Ergenlik dönemindeki maruziyetin de kendine has dinamikleri olacaktır.
Çocukların ne kadarının bugün pornografiye maruz kaldığını tam olarak bilemiyoruz. Klinik gözlemlerden istemli maruziyetin daha çok 10 yaşın üstünde başladığını söyleyebiliriz. Ergenliğe girme adımlarıyla beraber istemli ya da istemsiz maruziyette hızlı bir artış söz konusudur. Söz gelimi, 10-11 yaşında istemli maruziyet %1 civarındayken, bunun 17 yaşına doğru erkeklerde %70’lere, kızlarda ise %40’a varan oranlara geldiğini çalışmalardan görebiliyoruz. Genel olarak hem klinik deneyim itibarıyla hem de çalışmalara bakıldığında erkeklerin kızlardan daha çok istemli pornografi maruziyeti yaşadığı ifade edilebilir. Ancak kız çocuklarında da bu oranın son yıllarda artış gösterdiğini söylemek mümkün. Çocukluktan ergenliğe pornografi maruziyetinde artış olsa da ergenlik ve sonrasında farklı seyirler görülebilmektedir. Kimiler artık hiç izlemezken, kimileri arada izler durumda olmakta, kimi gençlerde de giderek artan bir maruziyet yaşanabilmektedir. Bu verilerin daha çok ABD ve Avrupa verileri olduğunu söylemekte de yarar görüyorum. Çünkü cinsiyet ve cinsellik doğa ve kültürün kesişim noktasında yer alır. Biyolojimizin getirdiği ve tüm insanlar için ortak unsurlar olsa da kültürler arasındaki farklara göre bu unsurların yorumlanma biçimi, toplum ve kişideki etkisi değişkenlik gösterebilir. Dolayısıyla, ülkemizdeki tabloyu netleştirebilmemiz için epidemiyolojik çalışmalara ihtiyacımız bulunuyor.
Bazı durumların çevirim içi pornografi maruziyeti açısından çocuklar için risk oluşturduğu bilinmektedir. Çalışmalar bu özellikleri taşıyan çocukların maruziyete daha çok aday olduklarını söyler. Örneğin, erkek cinsiyete sahip olmak bir risk faktörü olarak anılır. Çünkü hemen her çalışmada erkeklerin daha çok pornografiye maruz kaldığı ortaya çıkmaktadır. Diğer bir önemli etmen ise anne ve babaların çocukların çevirim içi davranışlarını denetlemiyor oluşudur. Yukarıda bahsettiğimiz anonimlik, görünmezlik çocukların aslında hayal dünyasında zaten vardır. Birçok çocuk oyunu, masalı görünmezlik temalarını işler. Çocukların bir kısmı sihirli bir güce sahip olmak istese görünmezliği ister. Çevirim içi olmak hâli, çocukların hayal dünyasındaki bu arzuyu yanılsamacı bir biçimde gerçeğe dönüştürüyor gibidir. Bu yüzden çocuk sanal âlem ile gerçek âlem arasında bir bakıma araftadır. Neyin gerçek neyin hayal olduğunu henüz tam olarak kavrayamayan çocuk bu anlamda ebeveyninin denetimine mutlak ihtiyaç duyar. Ebeveyni onu hem çevirim içi ortamdaki kötü niyetli insanlara karşı korur hem de çocuğun gerçeklik ile temasının güçlü olmasını sağlar. Bu anlamda anne babaların çocuklarının hangi medya araçlarını kullandıklarını bilmek, bunu takip etmek, çocuğun yaşı uygun olmadan onu bu tür cihazlarla bir başına bırakmamak gibi son derece önemli ödevleri vardır. Nitekim pornografik maruziyet için bir başka risk etmeni de ebeveyn ile kurulmuş zayıf duygusal bağdır. Çocuk anne baba figürlerini olumlu açından yeterince içselleştiremediğinde kendi ruh dünyasında kendine karşı şefkatli veya sorumlu olmayı da yeterli oranda sağlayamaz. Kendine şefkati olmayan çocuk kendini ekranla cezalandırabilir, yine sorumluluk duygusu içinde yer etmeyen çocuk kendini tutamayabilir. Pornografik tüketimi artıran diğer bir önemli etmen de fiziksel ya da cinsel istismara maruz kalmaktır. Bu türden bir maruziyet travmanın yeniden ve hayali olarak yaşanılıp tamir edilmesine hizmet edermiş gibi kendini gösterir. Nasıl ki canı yanan bir çocuk, tekrar canını yakacak bir eyleme girişip “acımadı ki” diyorsa, ruhen de yaralanmış bir çocuk bu eylemi izleyip, tekrar edip acısını dindirmeye çalışabilir. Benzer şekilde diğer travmatik yaşam olayları da risk oluşturur. Bir bakıma ruhu zedelenmiş, örselenmiş ve hayat canlılığı zarar görmüş çocuk, aldatmacalı bir uyarımla (onun dürtü kaynaklarını tahrik eden bir pornografik içerikle) yeniden canlılık bulmuş gibi hissedebilir. Bu etmenlere zorbalığı da (ve siber zorbalığı da) katmak mümkündür. Zorbaların hedefi hâline gelen bir çocuk, çareyi o başkalarının olmadığı ortamda yaşadıklarını unutmakta bulabilir. Çökkünlük yaşayan, depresyonda olan çocuklar için de bu riskin varlığından söz edebiliriz. Olağan etkinliklerden, oyunlardan zevk alamama, gün boyu süren keyifsizlik, değersizlik düşünceleri pornografik materyallerle örtülmeye çalışılabilir. Öte yandan, suça sürüklenmiş veya kural tanımakta zorlanan çocuklar, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı gruptaki çocuklarda da benzer bir sonucun olduğunu görüyoruz. Pornografi tüketimi için risk taşıyan önemli bir çocuk grubu da cinsiyet kimliği ile karmaşa yaşayan çocuklardır. Bu çocuklar yaşadıkları karmaşanın bazen bir sağlaması veya anahtarı biçiminde pornografik materyalle karşılaşabilirler. Kim olduklarını, kimliklerinin nasıl olduğunu kendilerine sunulan içeriklerle etiketleyebilirler.
Kimi etmenler de çocuğu pornografi maruziyetine karşı koruyabilir. Daha sağlıklı ebeveyn ilişkileri bunların başında gelmektedir. Benzer şekilde iyi akran ilişkileri yürütebilmek ve okula bağlılığın düzenli olması da yine koruyucu etmekler arasında sayılabilir. Yüce değerlere bağlılığın da özellikle ergenleri pornografiden koruduğunu söyleyebiliriz. Aşkın bir varlıkla kurulan güçlü ilişkinin kişinin kendini kontrol etmesine imkân tanıması, uygunsuz maruziyetlerin önüne geçebilmektedir.
EBEVEYNLERİN DOĞRU YAKLAŞIMI NASIL OLMALI?
Peki, ebeveynler bu durumda ne yapmalı, çocuklarının böylesi bir maruziyet yaşadığını fark ettiklerinde nasıl bir tavır takınmalıdır? Sizin gözlemlediğiniz tavırlar nelerdir?
Ebeveynler çocuklarının bu türden bir içeriğe maruz kaldığını bir biçimde öğrendiğinde farklı türden tepkiler vermektedir. Bazı ebeveynler daha öfke dolu olur ve suçlayıcı, utandırıcı bir tavır takınır. Bu öfke dolu hâl azarlamaya veya vurmaya varabilir. Bir kısım anne babaların ise sakin kalıp olayın kendisiyle ilgilendiğini görürüz. Öte yandan bazıları umursamayan, inkâr eden veya görmezden gelen davranışlar gösterebilir. Ebeveynlerin bir kısmı ise panik ve korku hâline bürünür. Bazen de çocuğun gördüklerine dair sorularını çarpıtarak doğruları söylemekten çekinebilmektedirler. Her ne kadar tavırlar değişse de işin doğrusu çoğu ebeveyn nasıl davranacağını çok bilememektedir.
Ebeveynin ilk diyaloğundan önce kendisinin nasıl bir ruh durumu içinde olduğunu gözden geçirmesinde yarar görüyorum. Kendi duygularının kontrolü henüz sağlanmamışken çocuğuna duygu ve dürtülerini kontrol etmesini öğretmek çok kolay olmayacaktır. Yoğun bir duygudayken ağızdan çıkacak sözlerin de sorunu çözmeye çok katkı sunmayacağını söyleyebiliriz. Her iki taraf da daha sakin ve daha makul ile diyalog kurulmaya başlanabilir. Kullanılacak dilin çocuğun yaşına uygun olması gerekir. Çocuğun anlamakta zorlanacağı özellikle soyut kavramları arka arkaya sıralayıp söylemek, birkaç defada söylenmesi gerekeni tek seferde söylemek yine çok yerinde olmaz. Özellikle küçük çocuklarda uzun uzadıya açıklama yapmak da kafa karışıklığını artırabilir. Sade, anlaşılır, çözüm odaklı bir dil tutturmak gerekir. Çocuğun korku, utanç, merak gibi olası duygularını anladığınızı söyleyerek konuşmaya başlayabilirsiniz. Görüntünün nasıl karşısına çıktığını, anlatmak isterse ne gördüğünü, nasıl hissettiğini ona basitçe ve suçlamadan sorabilirsiniz. Suçlayıcı bir dil, çocukta saklayıcı bir tavrı doğurabilir. Ebeveynler maruziyetin nasıl oluştuğunu konuştuktan sonra yine çocuğun gelişim çağını göz önünde bulundurarak cinsellik ve mahremiyet hakkında konuşmayı deneyebilir. Bunu bir ebeveyn yapmakta zorlanıyorsa diğer ebeveyn devreye girebilir. Burada önemli olan çocuğun güven duyduğu birisinden doğru bilgileri alabilmesidir. Cinsellik ve mahremiyet hakkında konuşurken çocuğu bilgi yağmuruna tutmamaya dikkat edilmelidir. Basit ve net bir bilgi verip sonrasında çocuğa alan tanımak daha yararlıdır. Konuşmanın seyrine göre sonrasında devam edilebilir. Akabinde pornografik materyallere karşı kendini korumasının iyi sonuçlarından bahsederek pozitif bir diyalog geliştirilebilir. Sonrasında ise olumsuz sonuçlar ve riskleri de konu edebilirsiniz. Bir daha maruz kalmamak için geliştirilecek stratejilere, internet önlemlerine dair birlikte plan yapmanız çocuğu sorunun çözümüne katacak ve sizinle bir takımdaşlık ruhu taşımasına yardımcı olacaktır.
Bu noktada bizim toplumumuz için önemli olabilecek bir hususun altını çizmeliyim. İnançlı insanlar doğal olarak birtakım ilahi emir ve yasaklarla muhataptır. Yine gayet tabi olarak çocuklarının da inanca sahip olmasını isteyebilir ve bunun için çaba gösterebilirler. Bu inancın ve yaşam biçiminin çocuklara nasıl aktarılacağı ise oldukça nazik bir konudur. Anne babalar kendi memnuniyetlerini Allah’ın hoşnutluğu ile karıştırmaması gerektiği gibi kendi cezalandırıcı taraflarını da Allah’ın gazabı gibi aktarmamalıdır. Bu tavırla yaklaşıldığında sanırım en makul ve mutedil dil tutturulmuş olunur. Söz gelimi, pornografik içerik izlemenin (eğer çocuğun yaşı uygunsa) dinen uygun olmadığı anne baba tarafından elbette ifade edilebilir. Bunda hiçbir sakınca görmüyorum. Ancak ebeveyn kendi şahsi öfkesinin tesirinde cehennem/ilahi ceza hatırlatması yapacak olursa buradaki asıl amaç gözden kaçırılır.
Çocukların pornografik içerik ile karşılaştığını ebeveynler her zaman fark edemeyebilir, bu noktada neler yapabilirler, onlara yardımcı olacak ipuçları var mı?
Çocukların pornografiye maruz kalmaları ve ailelerin bu durumdan haberdar olmalarıyla alakalı ilginç çalışmalar bulunuyor. Söz gelimi, Uzak Doğu popülasyonunda yapılan bir araştırmada ailelerin %80’ninin çocuğun maruziyetinden haberdar olmadığı görülüyor. Bunun ülkemizde de çok farklı olduğunu zannetmiyorum. Ebeveynlerin bu durumu fark etmesi için tek bir gösterge elbette yok. Kimi zaman doğrudan görebildikleri, arama geçmişinde buldukları olabiliyor. Bazı ipuçlarına özellikle dikkat edilmesinde fayda var. Söz gelimi, çocuğun sürekli artan oranda ekran başında denetimsiz vakit geçirmesinin bir işaret olabileceğini bilmek gerekir. Ergenlik öncesi çocuklarda sorunlu cinselleşmiş davranışlar kendini gösterebilmektedir. O yaştaki bir çocuğun bilmesinin imkânı olmayan cinsellik bilgisi, cinselliğe yaşına uygun olmayan biçimde giderek artan yoğun merak, zaman zaman bir cinsel oyun tarzında bunun arkadaşlarıyla olan ilişkisine yansıması önemli işaretler arasında sayılabilir. Daha da açık ifade edecek olursak kendi özel bölgesine dair mahremiyet anlayışının bozulması, başka çocukların özel bölgelerine temas etmeye çalışma, anne babanın mahrem alanına artmış bir ilgi çeşitli ipuçları olabilir. Kimi zaman da artan içine kapanma, belli belirsiz gerginlikler, uyku sorunları yaşayıp sık kâbus görmeye başlama, altına kaçırma gibi şikâyetler de özellikle ergenlik öncesi çocuklarda görülebilir.
ERGENLERE YAKLAŞIM VE RİSKLİ DURUMLAR
Peki, ergenlerde durum nasıl? Çocukluk çağının aşılmasıyla bu konuda daha açık ve sağlıklı bir diyalog kurma imkânı doğuyor mu, aileler bunu nasıl başarabilir?
Ergenlik hassastır ve kırılganlıklar içerir. Bir hocamızın ifadesiyle “teknomedyatik” dünyanın ergenler için yaşamı zorlaştırdığını düşünüyorum. Dünyaya internet aracılığıyla kesintisiz katılım, çevre ile zaman tanımayan sürekli etkileşim kim olduğunu, kim olacağını ve olmayacağını belirlemek gibi bir ödevi olan ergen için güçlükler barındırıyor. Ergenlik hassastır, çünkü hissiyat hayatın diğer dönemlerinden daha güçlü yaşanır. Fevrilikte bu dönemde bir artış görülür. İnsani ilişkiler hızlı değişimlere açıktır. Ergenlik aynı zamanda yeniden kurulan bir özdeşleşimler dönemidir. Ergen bir kişiyi, grubu, akımı kendine model alarak kimliğini inşa etmeye çalışır. Bu kimlik inşasının önemli bir parçası da mevcut cinsiyetiyle nasıl bir sosyal role sahip olacağıyla ilgilidir. Nasıl bir erkek olacak, nasıl bir kız olacak, bir erkek ya da kız olarak diğer erkek veya kızlarla nasıl ve hangi çerçevede iletişime geçecek gibi sorular sürekli zihninde döner durur. Ergenler bu nedenle sürekli birbirleriyle ilgilenirler.
Öncelikle ebeveynin bu dönemin hassasiyet ve kırılganlığına dair bu bilgileri zihninin bir köşesinde tutmasında yarar görüyorum. Ailelerin doğrudan konuya girmeden önce ergenin hislerini fark ettiğine, büyüdüğünü gördüğüne, başka bir insan olarak dünyada konumlandığını bildiğine dair bir giriş konuşması yapması faydalı olabilir. Çünkü hemen her ergen, ailesi tarafından anlaşılmadığını düşünür ve bu oldukça doğaldır. Onu anlamaya dair bir çaba hissetmesi, her ne kadar bazen aileye yüz vermiyor gibi görünmek istese bile, değerlidir. Bu girişi yaptıktan sonra çok da şüpheci ve bütün hayatı didik didik ediyormuşçasına bir tavra bürünmeden ki bu tavır ergenin savunuculuğunu artırır, açık bir biçimde sorunun ne olduğunu konuşmak gerekir. Burada da alçaltıcı bir dilden uzaklaşmakta yarar var. Ergenler kolay alınırlar, alındıklarında da hemen büyüklenmeci ve reddedici bir tavra girebilirler. O yüzden onların kimliği, kişiliği, şahsiyeti ile alakalı hakaretamiz, alaycı veya küçümseyici kelimelerden kaçınmak gerekir. Etiketleyici ifadeler kullanmanın da sorunun çözümüne yardımcı olmadığını söylemeliyim. Bununla birlikte ergen dinlemeye hazır ise cinsiyet gelişimi ve cinsellik üzerine konuşulabilir, soruları varsa dinlenebilir. Hatırlatmakta fayda var, ergenin hassasiyetine ve kırılganlığına dikkat etmek demek ona sınırsız bir dünya sunmak demek değildir. Her gencin doğru, iyi ve güzel olanı, başta anne baba olmak üzere büyüklerinden öğrenmeye ihtiyacı vardır. Ergenler bazen istemese de öfkelense de veya çatışma yaşasa da -nihayetinde onun sağlıklı gelişimi için- aşılmaması gereken sınırlar korunmalıdır. Bir başka ifadeyle aile ergeni alçaltmayacağı gibi, kendileri de ergen karşısında alçalmamalıdır.
Ergenlik döneminde pornografiye maruziyet bazen çok yoğun tüketim ve bağımlılık düzeyine varabilir. Bu -literatürde bağımlılık olup olmadığına dair bazı tartışmalar varsa da- bir tür davranışsal bağımlılık olarak kabul edilebilir. Her geçen gün artan izleme, zihnin takıntı düzeyinde cinsellikle meşgul olması, davranışlar üzerinde kontrolünü kaybediyor olma, okul, akran ve aile ilişkilerinin bu durumdan olumsuz etkilenmesi bağımlılık sinyalleri arasındadır ve profesyonel müdahaleyi gerektirir. Bu konuda da bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak, Yeşilay YEDAM’lardan bu açıdan danışmanlık almak yerinde olacaktır.
ERKEN MARUZİYETİN SONUÇLARI
Pornografi ile karşılaşmanın çocuk ve ergenlerdeki etkilerinden biri de onların cinsiyet rolleri üzerinde görülmektedir. Ayrıca bazı içeriklerin şiddet içermesi onların bu konudaki algılarını da etkiler. Bu noktalardaki gözlemleriniz nelerdir?
Özellikle 12 yaş öncesinde pornografiye düzenli maruz kalındığında daha belirgin olumsuz sonuçlar görüldüğünü söyleyebiliriz. Söz gelimi, erken maruziyet erken cinsel eyleme yol açabilmektedir. Cinsellikle ilgili daha liberal tutum geliştiren diğer ülkelerde dahi erken cinsel yaşantılar ciddi bir sorun olarak toplumu meşgul etmektedir. Bu türden yaşantılar bir süre sonra cinsel istismara varabilmekte, riskli cinsel eylemlere dönüşebilmektedir. Sürekli pornografik içerik izleyen çocuklarda özellikle cinsel şiddetin arttığı gözlenmiştir. Bu her zaman gerçek hayatta değil, hatta belki de çoğunlukla çevirim içi ortamlarda kendini göstermektedir. Siber zorbalığın önemli biçimlerinden biri karşıdaki kişiyi çevirim içi cinsel eylemlere zorlamaktır. Uygunsuz fotoğraflar veya videolar gönderme, bunu bir tehdit unsuru olarak kullanma, bu fotoğrafları yayma gibi suç teşkil eden durumlarla karşılaşılabilmektedir.
Ayrıca pornografik içeriklerin çoğu bir tür kadın-erkek ilişkisi modeli dikte eder. Saldırgan erkek, aşağılanan kadın tutumu idealize bir ilişki gibi sunulabilir. Hatta daha da ileri giderek ensest içerikler üretilebilmekte, çocuk pornografisi konu olabilmektedir. Dolayısıyla bu türden erkeklik, kadınlık, gençlik ve çocukluk gibi temel toplumsal rollere dair oldukça çarpıtılmış senaryolara maruz kalmak nasıl bir erkek ya da kadın olunur sorusuna sağlıklı bir yanıt vermenin önünü kapatabilir. İdeal ilişki, ideal kadın, ideal erkek bir hayli sorunlu bir biçimde çocuğun gözünün önüne gelir. Bu tür içeriklere maruz kalan çocuklar için alelade bir insan ilişkisinin çarçabuk seksüalize edilmesi tehlikesi doğar. Bir başka açıdan ise insani cinselliğin değişimi de söz konusudur. Çevirim içi cinsel oyunlar, yapay zekâ destekli cinsel amaçla kullanılan robotlar, artırılmış gerçekliğin dâhil edildiği içerikler insana dair sınırları aşındırmaktadır. Bir yetişkinin dahi kavramakta zorlanacağı yeniliklerle çocuklar karşı karşıya gelmektedir.
Çocukluk veya ergenlik dönemindeki bu erken maruziyetin ruh sağlığı üzerinde uzun vadeli etkileri nelerdir?
Ergenlik öncesi dönemde başlayan tüketimin özellikle uzun vadeli riskler barındırdığını ifade edebiliriz. Sürekli maruziyet neticesinde çocuğun cinsellik ve insan ilişkilerine dair kabulleri olumsuz etkilenebilmektedir. Erken dönemde başlayan cinsel aktivite çocuğun kaldırabileceğinin üzerinde bir uyarım taşır. Bu uyarım bir süre sonra gerginliğe ve rahatlamaya ihtiyaç duyar ve eylem tekrarlar. Cinsellik ile ilgili bu zihinsel meşguliyet bir süre sonra akademik başarıda düşüşlere, arkadaş ilişkilerinde bozulmalara yol açabilir. Benzer şekilde cinsel şiddet de ortaya çıkabilir. Cinsel beklentiler gerçekçi olmaktan uzaklaşıp bu durum eş ilişkilerini de etkileyebilir. Yine erken dönemde sürekli maruz kalmanın beyinde birtakım değişikliklere yol açabildiği, bağımlılık düzeyinde klinik durumlar oluşturabildiği görülmüştür.
Ergenlik yıllarındaki tüketimin uzun vadeli sonuçlarıyla ilgili çalışmalar kısıtlı durumdadır. Boylamsal çalışma denen tasarımda, yani bir grubun uzun süre takip edilip daha önceki bir sebepten nasıl etkileneceklerinin gözlendiği çalışmaların sayısı bu alanda oldukça yetersizdir. Ancak bu kısıtlı sayıdaki çalışmaların neticesi bize şunları söyler: Ergenlik döneminde sürekli pornografik maruziyet akademik başarıyı düşürmektedir, cinsel eylemin erken başlamasına yol açmakta ve bu durum, uygunsuz cinsel davranışlara dönüşebilmektedir. Ayrıca cinsel belirsizliğin yaşandığı ifade edilmektedir. Yani ergen kendi cinsel inanç ve değerleri konusunda emin olamaz hâle gelebilir. Özellikle erkek ergenlerde beden memnuniyetsizliği ortaya çıkabilmekte, pornografik içeriklerde sergilenen bedenler idealize edilmekte ve uzun vadede cinsellikten memnuniyetsizlik ihtimali ortaya çıkmaktadır. Kimi beyin görüntüleme çalışmaları yoğun maruziyetin beynin bazı bölgelerinde bağlantı sorunlarına yol açabildiğini öner sürer. Bu da bilişsel işlevlerde kısmi bozulmalarla ilişkilendirilmiştir.
Okullar ve eğitim kurumları bu konuda nasıl bir koruyucu rol üstlenebilir?
Bugün bir ergenin birincil bilgi kaynağı büyük oranda birkaç saniyelik veya en iyi ihtimalle birkaç dakikalık video kesitlerinden oluşmaktadır. Bir ergen bir konu hakkında bilgi sahibi olmak istediğinde görsel ağırlıklı bir video içerik sitesinin, sosyal medya organının arama motoruna ilgili kelimeyi girer ve karşısına çıkan, en çok “kalp” alan videoyu izlemeye başlar. Videoyu tamamen izlerse algoritma ona daha önceki izlediği videoların benzeri başka içerikler sunar. Ergenin diğer bir bilgi kaynağı yine ergenlerdir. Anne babalar doğru bilgi kaynağı olmaktan bu dönemin özelliklerinden dolayı uzaklaşmışlardır. Çünkü ergen, anne babayı görece değersizleştirerek alternatif ideal figürler arama yoluna girer. Bu açıdan eğitim kurumlarının belki de yapacağı en kıymetli iş, “öğrenmeyi öğretmektir”. Bunca enformasyonun altında neyi nasıl değerlendirmesi gerektiği, bilginin nasıl üretilebildiği ve üretildiği yerden kendisine gelene kadar hangi yolları nasıl geçtiğini bilmek ergeni farkında kılacaktır. İnternetin ve sosyal medyanın yazılı ve yazılı olmayan kurallarının hemen her sınıfta farklı içeriklerle öğrencilere bir ders olarak uygulamalı bir biçimde aktarılmasının da yerinde olacağına inanıyorum. Belki ilkokul yıllarında “hayat bilgisi” dersinin bir parçası olması sağlanabilir, sonrasında müstakil bir ders olarak müfredata eklenebilir. Popüler ifadeyle “medya okur yazarlığının” klasik okur yazarlık kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz. Benzer eğitim uygulamalarının ailelere de sağlanması, kurum içi eğitim biçiminde okul personellerinin de bu seminerlere katılması önemlidir.
Sosyal medyadaki etkileşimin bir hukukunun olduğu çocuk ve gençlere hatırlatılmalıdır. “İfşalama” olaylarının yaygınlaştığı bu dönemde kişilerinin mahremiyetinin, özel alanının bilgisinin vurgulanması yerinde olacaktır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, internet âleminde pornografik içeriklerin genelde kumar siteleriyle birlikte kullanıcıların karşısına çıkmasıdır. Çevirim içi kumardan dolayı hayatları ciddi anlamda etkilenen gençlerle kliniklerde karşılaşıyoruz. Cinselliğin insanilikten çıkması gibi bu anlamda artık “sanallaşan” paranın yönetimi, kumar bağımlılığı riskleri de konu edinilmesi gereken başlıklardan biridir.
Okulların kendi internet sağlayıcılarında uygun filtreler bulunmalıdır. Güvenli arama ayarlarıyla diğer sitelerden de erişimin engellenmesi yerinde olur. Yine okul içinde mobil cihaz kullanımı artık birçok ülkede kaldırılmıştır. Yapılacak düzenlemelerle ülkemizde de bunun önüne geçilmeye çalışılmaktadır ve bu çok yerinde bir karardır.
Okullardaki psikolojik rehberlik birimlerinin niteliği bugün bir okulun kalitesinin temel ölçütlerinden olması gerekir. Psikolojik rehberlik birimlerinin gerekli durumlarda çocukları ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirmesi ve iş birliği içinde çocuğun tedavisinin yürütülmesi de oldukça kıymetlidir ve çocuğun yüksek yararına hizmet eder.