
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla ilerlediği günümüzde yoğun internet ve sosyal medya kullanımı hayatımızın her alanında etkinliğini artırıyor. İçinde bulunduğumuz bu yeni dönemde, sosyal medya üzerinden kurulan etkileşimler yüz yüze kurulan etkileşimlerden daha yaygın hale gelmiş durumda. Sosyal medyanın bilinçsiz kullanımı sonucu ortaya çıkan sosyal medya bağımlılığı ise ne yazık ki özellikle ergenlerde çok daha fazla görülüyor ve bu durum ergen bireylerin zamanla gerçek dünyadan uzaklaşmalarına sebep olabiliyor.
Son yıllarda, sosyal medya ağlarının kullanımı çocuk, genç, yaşlı fark etmeksizin artmış durumda. Bir uzman olarak baktığınızda, bu hızlı artışla birlikte gidişatı nasıl görüyorsunuz?
Sosyal medya kullanımının, kısa süre içerisinde tüm dünyada hızlı artışını anlayabilmek için, sosyal medyanın hayatımızda hangi ihtiyaçlarımıza hitap ettiğine bakmamızın faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu bağlamda, hemen her insanın kendini ifade edebilme, görünür olma, sosyalleşme, haberleşme gibi birtakım temel ihtiyaçlarının olduğunu söyleyebiliriz. Gün geçtikçe gelişen ve çeşitlenen sosyal medya ağlarının da bu ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olabilecek potansiyeli düşünüldüğünde, kullanım sıklığında bir miktar artışın olmasını beklemek yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte, sosyal medyanın sınırsız, kontrolsüz ve bilinçsiz kullanımı sonucu, sanal hayat ve ilişkilerin gerçek hayat ve ilişkilerin önüne geçmeye başladığı; aşırı meşguliyet sonucu sorumlulukların yerine getirilemediği; fiziksel, zihinsel ve psikolojik birçok rahatsızlığın görülmesine sebep olan ve bağımlılık düzeyine varan problemli kullanım örneklerinin de görülmeye başladığını biliyoruz.
Başka bir deyişle, esasında doğru kullanıldığında insan hayatını zenginleştirebilecek, kolaylaştırabilecek ve gelişimine destek olabilecek yönleri olan sosyal medyanın, bilinçsiz ve sınırsız kullanımı sonucu bireyin hayatını birçok açıdan fakirleştiren, gelişimini engelleyen, çeşitli hastalıklara zemin oluşturabilen sonuçlarını görmekteyiz. Bu noktada sosyal medyanın avantajlarından faydalanmak ve olumsuz sonuçlarından korunabilmek için her yaş grubu için hangi tür kullanımın problemli olduğunun ayırt edilebilmesi, doğru kullanım alışkanlığının kazanılması, istek ve gereksinimlerimizi fark edip bunların sağlıklı yollarla karşılanılmasına çalışılması ve gerekirse uzman desteği almaktan çekinilmemesi gerekiyor.
Sosyal medya kullanımındaki artışta ergenlerin oranı nedir? Ergenlerde sosyal medya bağımlılığı hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ergenlik döneminin, beyin gelişiminin henüz tamamlanmadığı, özellikle dürtü ve davranış kontrolünden sorumlu ön frontal bölgenin gelişiminin devam ettiği, bununla birlikte hormonal değişikliklere paralel olarak haz arayışının, risk almanın ve sonucunu düşünmeden hareket etmeyle ilişkili olan dürtüselliğin arttığı bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, tüm bağımlılıklarda olduğu gibi internet ve sosyal medya gibi davranışsal bağımlılıkların ve buna bağlı görülen problemlerin gelişiminde de ergenlik döneminin en riskli dönem olduğunu söylemek mümkün. Bununla birlikte ergenlik dönemi; kişinin yetişkin yaşamının tohumlarını attığı, iyi takip edildiğinde yetişkin hayatta yaşanabilecek birçok psikolojik sorunun önüne geçilebilecek, kişiliğin şekillendiği, özerkliğin kazanıldığı ve olumlu veya olumsuz davranış kalıplarının oturtulduğu kritik de bir dönemdir.
Bu sebeple ergenlik dönemini, doğru sosyal medya kullanım alışkanlığının yerleşebilmesi için fırsat olarak da görebiliriz. Bu dönemde ergen bireyin başta can sıkıntısı ve yapacak daha iyi bir alternatif bulamaması olmak üzere, akranlarıyla ilişki kurma, kendini ifade edebilme, kabul görme, görünür olma, bir yere veya gruba ait hissetme, beğenilme, takdir edilme gibi ihtiyaçlarına yönelik sağlıklı ortamların oluşmaması ve bu ihtiyaçların sosyal medyada karşılanmaya çalışılmasıyla birlikte, sosyal medya bağımlılığının gelişimine uygun zemin oluşuyor.
“Çocuklar ev ortamında ne görüyorsa onu yapar.” genellemesi çerçevesinde, ergenlerdeki sosyal medya bağımlılığının nedenleri arasında, aslında ebeveynlerin de zamanlarının çoğunu sosyal medya platformlarında geçiriyor olması sayılabilir mi?
Elbette. Buna sadece sosyal medya kullanımı olarak değil, aynı zamanda televizyon ve telefon gibi tüm ekranların kullanımı olarak bakılmalıdır. Çünkü zamanının çoğunu çeşitli ekranların başında geçiren bir ebeveynin, onu modelleyen ve yapacak daha keyifli bir alternatifi olmayan, çocuğunun da kendine ilgisini çeken bir ekran bulması ve zamanını orada geçirmesi şaşırtıcı değildir. Burada bir konunun altını çizmekte fayda var: Bağımlılıklarla mücadelede en etkin yöntemin, bağımlılık henüz gelişmeden önce önleme olduğunu, önlemenin de ailede başladığını biliyoruz. Bu noktada ailelerin, teknolojinin sağlıklı ve doğru kullanımı konusunda çocuklarına çok küçük yaşlardan itibaren doğru rol model olması önem arz etmektedir.
Nitekim ergenlikle birlikte aile ilişkilerinin yerini akran ilişkileri almaya başlamakta ve bu noktada ailenin etkisi sınırlı olabilmektedir. Bununla birlikte, çocuğunuz ergenlik dönemindeyse ve ona şimdiye kadar yeterince doğru örnek olamadığınızı düşünüyorsanız, hiçbir şey için geç olmadığını ve doğru rol model olmaya başlamak dahil olmak üzere, aile olarak yapılabilecek bir çok şeyin olduğunu söylemek mümkün.
Sosyal medya kullanımı kısıtlanmadığında ve bu durum artık bir bağımlılığa dönüştüğünde ergenlerde ne gibi sorunlar ortaya çıkabilir?
Burada, öncelikle bağımlılığın ciddi bir tıbbi tanı olduğunu bilmekte fayda var. Eğer kullanım bağımlılık seviyesine gelmiş ise, bu durumda tüm bağımlılıklarda olduğu gibi hayatın hemen her alanını etkileyen sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz olabilmektedir. Sosyal medya bağımlılığında ergenlerde görülebilen başlıca sorunlara örnek vermek gerekirse; akademik başarıda düşüş, düşük öz güven, sosyal fobi, sosyal izolasyon, depresyon, kaygı bozuklukları, sosyal medyada var olmayan hayatın anlamını yitirmesi, uyku ve yeme bozuklukları, fiziksel gelişim gerilikleri, göz bozukluğu, postür (duruş) bozuklukları gibi sorunlar sıralanabilir. Yine gözlemlediğim bir etki de şudur: Kendi normalliğine, kendisini akranları ile kıyaslayarak karar verme eğiliminde olan ergen birey; sosyal medyada süslü, gerçeği tam yansıtmayan ve beğenilme kaygısıyla paylaşılmış birçok hayatı kendi hayatıyla kıyaslayıp mutsuz olabiliyor.
Ergenlik çağındaki çocuklar nasıl kontrol edilebilir? Bu konuda ailelere ne gibi görevler düşüyor?
Her şeyden önce ergen birey ile karşılıklı güvene dayalı güçlü ve sağlıklı bir ilişkinin kurulmuş olmasının oldukça önemli olduğunu söyleyebilirim. Yasaklamanın çözüm olmadığını, bununla birlikte sebeplerini konuşarak süre sınırı koymanın ve kullanım içeriğini takip etmenin önemli olduğunu bilmeliyiz. Bazı konularda bilgili olmalıyız: Öncelikle bir çocuğun kendi sosyal medya hesabına sahip olmasının yaş sınırı 13’tür. Bu yaştan sonra eğer çocuğunuz sosyal medya hesabı açmak isterse, bu hesabın giriş bilgilerinin sizde de olması, siber zorbalık, istismar, gibi olası riskler hakkında bilgili olmanız ve çocuğunuza bu bilgileri yaş düzeyine uygun bir dille aktarmanız, çocuğunuzun sosyal medya hesabında ekli olmanız, etkileşim halinde olduğu kişileri ve hesapları bilmeniz, onlar hakkında sohbet edebiliyor olmanız önem arz ediyor. Amacı olmayan gencin problemli davranışlar geliştirmesinin olası olduğu göz önüne alınarak, ailelerin çocuklarını yakından tanıması, onların zihinsel becerilerine ve kişiliklerine uygun kısa, orta ve uzun vadede hedefler belirlemelerine yardımcı olması ve bu yolla ergenlere kendi hedeflerini bulması ve sahiplenmesi hususunda destek olması önemlidir. Ergen bireyin, boş zamanlarında keyif alarak yapabileceği alternatif aktiviteler bulmalarına yardımcı olmak, kendi teknoloji kullanımımız ile doğru rol model olmak ve bunların yanı sıra aile bağlarını güçlendirmeye yardımcı olacak ortak yapılan aktiviteler planlamak etkili olabilmektedir.
Sosyal medyanın kontrollü kullanımı nasıl sağlanabilir? İçerik, süre ve kısıtlama konularında neler yapılabilir?
Kısıtlamaların yazılı olduğu bir sözleşme yapılabilir. Bu sözleşme oluşturulurken ergenin kendisini ifade etmesine izin vermek, beklentilerini ve sebeplerini öğrenmek, kendi beklentilerinizi ve sebeplerinizi ifade etmek, bunun sonucunda pazarlık yapılarak üzerinde mutabık kalınan sınırlamaları somut ve net ifadelerle yazmak, maddelere uyulmadığı takdirde de yaptırımların ne olacağını belirlemek, bu sözleşmeyi karşılıklı imzalamak etkili olabilir. Bu sözleşme sayesinde sınırlamalar ciddiye alınabileceği gibi, ergen birey de ciddiye alındığını, anlaşıldığını hissedebilir. Bir önceki soru ve bu sorunuzla alakalı ek bilgi ve önerilerin bulunduğu, Yeşilay yayınları arasında olan “Dijital Ebeveynlik” kitabını da bu vesileyle tüm okurlara önerebilirim.
Ergenlerdeki sosyal medya bağımlılığının tedavisi konusunda neler söyleyebilirsiniz? YEDAM’ın bu konudaki çalışmaları nelerdir?
Bağımlılıklar biyolojik, psikolojik ve sosyal yönü olan, bu alanların beraber çalışılmasının gerektiği bozukluklardır. Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde yaptığımız görüşmelerde de bireylerin öncelikle farkındalıklarının oluşması, değişime olan motivasyonlarının ortaya çıkarılması, problemli sosyal medya kullanımıyla ilişkili risk ve ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve bu risk ve ihtiyaçlarına yönelik uygun müdahalelerde bulunulması için çalışmalar yürütüyoruz. Birey görüşmeleri yanında aile görüşmeleri de gerçekleştiriyoruz. Görüşmelerimizde, en temel ilkemiz olan “gizlilik” ilkemizi koruyoruz. Ailelerin kural koyma, tutumlar, çatışma çözme, sorumluluk verme, aile bağlarını güçlendirme gibi alanlarda bireyin değişimini destekleyecek beceriler geliştirmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Görüşmelere ek olarak yeni yaşam etkinlikleri, atölye çalışmaları, iş birliği içerisinde bulunduğumuz kurumlar aracılığı ile hobi ve meslek edinme noktasında yönlendirme gibi birçok alanda ek çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
KLİNİK PSİKOLOG Mahmut Yay KİMDİR?
Klinik Psikolog Mahmut Yay, 2015 yılında burslu okuduğu Doğuş Üniversitesi psikoloji bölümünden mezun oldu. 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi tezli klinik psikoloji yüksek lisans programını tamamladı. 2016-2019 yılları arasında aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalıştı. Özellikle davranışsal bağımlılıklar alanında tez, makale, ölçek geliştirme çalışmaları yürüttü. Yeşilay Yayınları arasında bulunan “Dijital Ebeveynlik” kitabının da yazarı olan Yay, Yeşilay Danışmanlık Merkezinde (YEDAM) Klinik Psikolog olarak çalışmalarına devam etmektedir.